- 1185 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Paranoid Şizofreni II - Ön Hazırlık
3 Ay Önce..
- Abi aman n’apıyosun? Hızlı içme o kadar çarpar..
- Ne çarpacak lan? Hadi hadi. Yavaşsın.
***
- Ee niye döndün abi tekrar buralara? Orada bu kadar süre kalınca yerleşti sandık seni.
- Yerleşmiştim aslına bakarsan. İyiydi de ilk başlarda. Sonra boka sardı, döneyim yeni bir hayata başlarım belki dedim geldim işte.
- Abi takıldığın biri vardı o ne oldu? Melek miydi adı neydi?
- Meleğinin de amına koyayım, şeytanının da.. Bitti işte.
- Ne oldu abi anlatsana?
- Sen bi cigaralık sar hele şurdan, tek gitmiyor meret.
- Aman abi.. Olur mu öy...
- Sar dedik lan.
- Peki abi. Sen anlat
- Bununla aynı okulu okuduk biz. Tanışıklığımız ordan. Hiç unutmam okulun ilk haftası kantinde görmüştüm onu. İlk görüşte derler ya. Öyle. Sessiz sakin bişeydi. Sessizlik sanki ona bahşedilmiş ayrı bir kabiliyet gibiydi. Geceleri uyuyamaz oldum. Anlamsız kuruntular kemirirdi beynimi. Dedim bu böyle olmayacak. Bizim sınıftan bir kız arkadaşın yakasına yapıştım. Ne yap ne et dedim takıldığı birisi, sevgilisi felan var mı öğren. İki gün sonra haber geldi. Yokmuş.
- Buyur abi. Ee sonra?
- Oğlum böyle anlatırsam ben, sabahı buluruz. Velhasıl kelam tanıştık ettik işte, iyi vakit geçirir olduk. Haftasonları buluşur Tunalı’ya giderdik. Akşam nasıl oldu, ne ara oldu bir türlü anlamazdık. Birgün bir kafede otururken niyetimi açıklayacak oldum, o da anlamış zaten fazla bir söze gerek kalmadan başladı öyle işte. Babamın da işleri iyi o sıralar. Ufak bir marketimiz vardı. İlk orayı büyüttü. Yetmedi iki tane daha açtı. Okul iyi, sevgilim var. Herşey güzel anlayacağın. Üniversite zamanı geldi. Sınavdı, tercihlerdi derken Akdeniz Üniversitesi Elektrik - Elektronik Mühendisliği geldi. Ev bayram yeri gibi. Bizim ki puanından memnun değildi. Bir sene daha çalışır gelirim senin yanına dedi. İyi dedik. Neyse vakit geldi gittik. Sık sık Ankara’ya giderdim. Buluşurduk. İyiydik yani... Off iyi başımı döndürdü lan bu.
- Abi yavaş ol istersen. Bi sakatlık çıkmasın?
- Yok lan ne olacak. Bişey olmaz.
- Sonra abi?
- Sonrası işin rengi değişmeye başladı. Babamın işleri kötüledi. 2. sınıftayım o zamanlar. Son açtığı dükkanı kapattı ilk. Sonra ikincisini.. Borç geldi gırtlağa. Bazı zamanlar bana para gönderemez oldu. Daha fazla dayanamadı rahmetli. Birgün kalp krizinden çekti gitti.
- Başın sağolsun abi
- Dostlar sağolsun
- Sen n’aptın sonra?
- Ben n’apıcam amına koyayım. Bırakmak durumunda kaldım okulu. Döndüm Ankara’ya. Elde yok avuçta yok. Bi işten anlamam. Aylak aylak gezer oldum. Dükkanı devretti annem. Oranın parasıyla bir süre idare ettik. Neyse gelelim mevzuya. Havalar hafif yaza dönerken birgün bir kafeye çağırdım bizimkini. Oturur dertleşiriz dedim. Geldi. Yüz ifadesi bir garip. Bir ciddiyet. Hayırdır inşallah. "Bişey içer misin?" dedim, "Ne olacak böyle Yavuz?" "Ne ne olacak?" "Bak baban vefat etti, sen okulu bıraktın. Dükkanlar gitti..." Kız haklı. Ne diyeceksin şimdi? "Bilmiyorum" diyebildim. "Kusura bakma ama bir gelecek düşünmem lazım. Bu böyle devam edemez" dedi. O an aklımda o kadar fazla cümle, o kadar fazla kelime vardı ki söyleyebileceğim. Hiç bişey diyemedim. Boğazımda düğümlendi herşey. 6-7 senelik sevgilimdi. Hemen pes mi ediyordu? Bu muydu yani? Kalktı gitti sonra. "Dur!" bile demedim, diyemedim.
- Yapma Allah aşkına. Demek bu kadarmış ha herşey?
- Yaa bu kadarmış işte.
- Ee abi sonra hiç görüşmediniz mi bir daha?
- Görüştük. Bir kere daha görüştük. Ben hastanede yatarken ziyaretime gelmiş.
- Ne hastanesi abi hayırdır?
- Dinle. Ben bu olaydan sonra hem kendimi toparlayım, hemde işe güce başlayım diye Bursa’ya gittim. Eniştenin yanına. Sağolsun yardımcı oldu. Orda bi hediyelik eşya dükkanında işe soktu beni. Dükkanın sahibi hasta-yaşlı bir adammış. Oraya bakmamı söyledi. Ne satarsam artık. Aylık 3-5 kuruş kazanır olduk. Birazını Ankara’ya gönderirdim. Birazını harçlık ederdim neyse. 2-3 sene çalıştım orda. Birgün yine kasada otururken ağzımdan burnumdan kan gelmeye başladı. Zor dışarı attım kendimi. Karşı dükkanda Abdullah abi vardı. İyi adamdı. Tanışmıştık. "Oğlum ne oldu?" dedi. Attı arabasına. Götürdü hastaneye. İşte kafa filmimi felan çektiler. Tamagami mi tomogobi mi bişey diyorlar.
- Tomografi
- Her neyse işte ondan. Doktor kafamda ur olduğunu söyledi. Kocaman. 1.5 ay bilemedin 2 ay ömrüm kalmış. Gözetim altında tutacağız seni dediler. İşte o ara ben ordayken ziyaretime gelmiş. Nerden duyduysa. Evlenmiş. Bir kız çocuğu varmış. Bir arkadaşımı görmeye gidiyorum demiş gelmiş. Enişteyi felan bulmuş. Fazla kalmadı sonra gitti zaten. Karşımda görünce bir tuhaf oldum. Hiç değişmemiş. Kalktı gitti beni bir ağlama tuttu, çok ağladım. Ama ne ağlamak? Ulan cibilliyetini sikeyim dünya! Doktor tansiyon düşüklüğünü hastalığa bağladı. Ne hastalığı amına koyayım? 2 gün 2 gece ağladım. Gözlerimden tuzlu sular boşala boşala ne olacak? Daha da durmadım zaten hastane. Ulan 2 ay sonra ölücem zaten. Hastane de yatarak 3 ay mı yaşıycam? Bari dedim son günlerimi burada geçireyim.
- Abi ne diyorsun sen ya? Ciddi misin?
- Ciddiyim tabi lan. Şaka yapar gibi bi halim mi var?
- Abi ne diyeceğimi bilmiyorum ben ya. Nasıl olur?
- Söylenecek bişey yok zaten. Vakit geldi gidiyoruz. Herkes birgün ölüyor nasılsa. Benim tek farkım ne zaman olacağını biliyorum hepsi bu. Hayat böyle. Velhasıl şöyle bir arkama baktığım zaman ne görüyorum? Hiçbişey. Bomboş bir hayat. Dünya’ya geldik boş. Gidiyoruz boş. Oysa bu hayat o boşluğu doldurmak için verilmiş bize. Beceremedik. Ya da dayanamadık. Bugün gittim bir mermer ustasıyla görüştüm. Mezar taşımı granitten yaptırıyorum. Ben dayanamadım buraya. Bari o dayanıklı olsun ha?