- 1869 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
356 - El GANİ
Onur BİLGE
İlk maaşımı aldığımda ne yapacağımı bilemedim. Belli miktarda parayla idare etmeye alışmıştım ve bu harçlık hiç kesilmemişti. Elime ilk defa toplu para geçiyordu, arkası da gelecekti. Olduğu gibi babama uzattım. O da düşünmeden elimi itti ve:
“Aferin! Tok gözlü oluşun, tebrik edilecek bir vasfın. Teşekkür ederim ama neden veriyorsun bana? O senin paran. Benim, evlatlarımın parasında gözüm olmadı. Hem hamdolsun ihtiyacım yok. Kazancına sahip ol! Para namustur! Üstüne düğüm vur! Dünyanın bin türlü hali var. Onun olmadığı yerde bazı değerler riske girer. Allah kimseye muhtaç etmesin! Borç verirler, alır ödeyemezsin, haysiyetin şerefin kalmaz!” dedi.
“Ne yapayım ben bunu? Al, sen kullan. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum. Benim namıma harca o zaman…” falan dedim, kabul etmedi.
“Bir miktarını günlük ihtiyaçların için ayır, kalanı bankaya yatır.” dedi. Anneme dönerek ilave etti: “Görüyor musun? Başkalarının çocukları yapmaz bunu. Ne güzel bir ruhu var! Gözlerim yaşardı.”
O zamandan beri dediğini yapmaktayım. Gün geçtikçe parasal yönden de güçlenmekte, harcama ve yatırım konusunda kendi kararlarımı kendim almaktayım. Babamın bu tür davranış ve yönlendirmeleri, kişiliğimin yapılanmasında sağlam birer kolon olmuştur. Bir de Zerrin Hanım’ın sözleri kalmış kulağımda:
“İnsanları, düşüncesizlikleri ve hırsları helak eder. Aza kanaat edemeyenler, hırs içinde olanlar ne yapacaklarını bilmezler, şaşırırlar. O nedenle çok şey hayal etmedim, elimdekiyle yetinmeyi bildim. Cebimde olmayana ‘Benimdir!’ demedim. Kimseden bir şey ummadım. İlk zamanlarda, en yakınlarımdan umdum. Baktım ki bana benden başka dost yok ve en yakınım cebim, onu beslemeye başladım. Ne bulduysam attım ona. İstediğimde bana verdi, hiç nazlanmadı. Her zaman kendime dediğim şudur: Bulduğunu ye, iç, giy, elindekiyle yetinmeyi bil, aman ha fazlasını umma! Allah’tan da çok şey isteme! O ganidir, esirgemez verir ama başka zararlara uğrarsın. Yoklukla imtihan etmekteyken, rıza göstermezsen zenginlik verir ama imtihan sualini değiştirir, bu defa yine sıkıntıya girersin, belki daha çok zorlanırsın. Onun için, ne verdiyse razı ol, O da senden razı olsun!”
“Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır.” diyor, Arthur Schopenhauer. Mahatma Gandhi de: “Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, fakat herkesin hırsını karşılamaya yetecek olanı değil.”
Okuduğum kitaplarda da benzer bilgiler ve öyküler var. Aile içinde anlatıla gelen Sultan Süleyman kıssaları, Karun hikâyeleri… “Karun kadar zengin!” diyerek başlayan zenginlik tarifleri… Tekrar tekrar dinleyerek artık gına gelen ‘Karun’un hazinesi’ tabirinin geliş nedeninin izahı…
‘Gına’ dedim ya… ’Gani’ de zengin olmak, başkasına ihtiyacı olmamak anlamına gelen ’gına’ mastarından sıfat… Kuran’da; Halîm, Hamîd, Kerîm gibi isimlerle birlikte on sekiz kere geçmekte… Duygu, duyu, bilgi, mal mülk yine bu sıfatın tecellisi…
Allah, âlemlerden ganidir. Eş ve evlat edinmemiştir, benzeri, ortağı yoktur, kimseye ihtiyaç duymamıştır. İhtiyaç, noksanlıktır. Allah, noksan sıfatlardan münezzeh, âlemlerden müstağnidir. Zatında, sıfatlarında, fiillerinde hiçbir şeye gereksinim duymaz, her şeye sahiptir, kendisi ve yanındakiler kâmildir, her yarattığının her ihtiyacı için kendisine muhtaç olduğu, övülmeye layık, her şeye hükmeden, kerem sahibi, her şeyden müstağni, noksan sıfatlardan münezzeh, rahmet sahibi tek zengindir. Zenginliği zatının gereklerinden olup tam ve mutlaktır. Zengin eden de mahrum bırakan da O’dur. “İsteyin, vereyim!” demesi de zenginliğinden ve cömertliğindendir. Yarattıklarının hepsinin tüm dilediklerini verse, serveti tükenmez, mülkünde zerre kadar eksiklik olmaz. Cennet ehline, tasavvuru imkânsız nimetler bahşedecektir.
Allah, yarattıklarının ihtiyaçlarından haberdardır. Bedensel ve ruhsal ihtiyaçları tatmin eden ve edecek olan, yalnız ve ancak O’dur. Madde isteyeni madde, manevi şeyler isteyeni de anlayış, ilim ve imanla zengin kılar.
Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, nefsin zenginliğidir. Zenginlik, göreceli bir kavramdır. Bence, elindekilerle yetinebilen zengindir. Zengin zannedilenlerin çoğu doyumsuz bir ruha sahiptir. O nedenle ihtiyaç sahibi, yani fakir sayılır.
İnsanları zenginlikleri kibirlendirmiş ve isyana götürmüştür. Allah’ın bahşettikleriyle şımarmış, sahip oldukları her şey gibi emanet olan mülkü sahiplenmiş, inkâr ettikleri yetmezmiş gibi başkalarına da yalanlatmak için baskı yapmışlardır. Kendilerinden hiçbir ücret istemeyen yol göstericilere düşman olmuş, onlara savaş açmışlar ve sonları feci olmuştur. Karun da bunlardan biridir.
Hazreti Musa’nın akrabalarından olan Karun, zenginliği yüzünden kibirlendiği ve ona karşı çıktığı için yerin dibine batırılmıştır. Yasher’in oğludur. Yoksulken iyi huyludur. Hazreti Musa’dan dua almış, kimya ilmini öğrenmiştir.
Firavun’unun temsilcisiyken halka zulmederken iman etmiş, kendisini ilim ve ibadete vermiştir. Tevrat’ı ezbere bilir ve çok güzel okumaktadır. Şeytana uyar, ibadeti terk eder, mal yığmaya başlar. Hırsı arttıkça artar… Mallarını hazineler almaz olur, onların anahtarlarını, kırk katır taşımaktadır. Giyinip süslenmekte, kibirle yürümekte, kavminin karşısına ziynet ve ihtişamı içinde çıkmaktadır. Altın eğerli beyaz bir ata binmekte, etrafında yer alan, kendisi gibi giyinen yüzlerce köle ve cariyeyle gösteriş yapmaktadır. Anahtarlarını taşımak bile, güçlü kuvvetli bir cemaate ağır gelen hazineleri Allah’ın bahşettiğini hatırına getirmek istemez. Cimrilikte üstüne yoktur. Öğüt dinlemez. Azgınlıkta önde gelmektedir.
“Dünya malı ile şımarma! Allah, varlığıyla şımaranları sevmez. Servetinle ahiret hayatını güzelleştirmeye çalış. Halkına eziyet etme, ihsan et! Fesat çıkarma! Allah, fesat çıkaranları sevmez.” diyenlere aldırmaz. Nimeti kendinden bilmekte, nankörlüğü artmakta:
“Bu servet bana ilmim karşılığında verilmiştir!” demektedir.
Oysa o zamana kadar ondan çok daha üstün kimselerin benzer nedenlerle helak edildiğini bilmekte, geri adım atmamakta direnmektedir. Kıyamette, suçluların günahlarının sorulmayacağını da bilmekte, nefsine zulmekte olduğu gibi başkalarına da kötü örnek olmaktadır.”
Karun, altından bina yapmış, İsrailoğulları’ndan taraftar toplamaya başlamıştır. Şatafat ve malına imrenerek zengin olma arzusuna kapılanlar onu n safına geçmekte, emrine girmektedir.
Musa Aleyhisselam, Karun’a zekât miktarını bildirdiğinde itiraz etmiş, diğer mükellefleri de etrafına toplayarak isyan etmiştir. Hatta bir fahişeye, para ve mal karşılığında Musa Aleyhisselam’a zina iftirası atmasını teklif etmiş, vakit geçirmeden planını gerçekleştirmeye koyulmuştur. İleri gelenleri toplayacağını, gelerek dini kurallar hakkında bilgi vermesini önermiş, Hazreti Musa da kabul etmiştir. Gittiğinde herkes oradadır. Anlatmaya başlar. Tam zina edene verilecek ceza hakkında konuşmaktayken Karun tarafından sözü kesilir:
“Ya bu işi sen yapmış olursan?” der küstahça. Musa Aleyhisselam:
“Ben de yapsam durum aynıdır!” der, tereddütsüz.
“Sen de filan kadınla düşüp kalkıyormuşsun...” deyince şaşırır:
“O kadını çağırın, burada söylesin! Şahitlik ederse, dediği gibidir.” der, sükunetle.
Kadın getirilir. Hazreti Musa sorar:
“Bizim aramızda böyle bir şey oldu mu? Denizi yarıp yol eden, Tevrat’ı indiren Allah hakkı için doğru söyle!..”
“Hayır, yalan söylüyorlar! Karun bana, sana iftira atmam için çok para verdi.” der, kadın. Karun şaşkındır. Herkes suspus… Musa Aleyhisselam secdeye kapanır, ağlayarak dua etmeye başlar. Duası kabul edilir ve yere emredilir.
Karun’a uyanlar onunla kalır, iman edenler ayrılır. Orada kalan iki kişidir. Onları yer içine alır.
Malına tamah edilerek yerin dibine gömüldüğünü iddia edenler çıkar. Sarayı, malları ve hazineleri de yerin dibine geçirilir! Malı mülkü, etrafı ve sosyal konumu, dünyada helakine sebep olmuştur, ahirette de kurtaramayacaktır. Onun acıklı sonu kalanlara ibret olur. Kâfirlerin asla kurtulmayacağını anlarlar, iman eder, zenginliğe tamahtan vazgeçerler. Allah da onları bela ve sıkıntılardan kurtarır. Firavun, Haman ve Karun yok edilir.
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 356
YORUMLAR
Sevgili Onur Bilge, bu yazını okuyunca, azla yetinmenin, elimizdekine kanat etmenin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anladım. Allah, verdikleriyle bizleri imtihan ediyor. Kimimiz malımızla, kimimiz evlatlarımızla. Hakkımızda hayırlısı ne ise o nasip olsun.
Güzel bir emek ürünü, tebrik ederim.
sevgilerimle.