Bir insanı avucunuza almanın en iyi yolu, kalbini kazanmaktır.-- la cordaıre
Yakamozmavisi
Yakamozmavisi
@yakamozmavisi

Üç Harf Tek Hece

25 Mart 2012 Pazar
Yorum

Üç Harf Tek Hece

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1239

Okunma

Üç Harf Tek Hece

İnternetin henüz olmadığı bir evre ve yeğenimin dönem ödevi için yardım ediyorum. Elimde ansiklopedi, bir şeyler okuyorum, evin en küçüğü yanıma geldi. Daha yeni okula başlamıştı. Hani okumayı ilk “sökme” evresi. Öyle denirdi eskiden “sizin kız okumayı söktü mü?” İşte bizim evin en küçüğü, ilkokul birinci sınıfta daha. Bilgiyle tanışmanın ilk basamağıdır hayatta ilkokullar ve işte o ilk basamağı acemi adamlarla heceleye heceleye çıkma telaşında. Zorda olsa yeni yeni söküyor anlayacağınız okumayı. Küçük bir çocuk için harfleri tanımak , yan yana getirip tüm bunların anlamlarını kavramak; büyümek yahut büyüklere benzemek işte. Çocukluğumda böyle düşündüğümü ve bundan büyük bir kıvanç duyduğumu hatırlıyorum. Küçük bir çocuk için hecelemek hiç de yabana atılmayacak bir başarı. Hatırlıyorum, ne büyük bir heyecan “okuyorum” diyebilmek. Başardığını n bir göstergesi ve bunu herkese göstermek istiyorsun, “bak işte ben de okuyorum.”

//Bak işte sende büyüyorsun, büyümesen. Bir çocuğun en büyük telaşı değil mi büyümek. Her çocuğun bir an önce büyümek telaşı vardı. Her çocuk yaşını bu yüzden en az bir yaş büyük söylerdi. Kötü bir şeydi belki çocuklar için, “sen küçüksün” daha denmesi. Her çocuk büyümek ister. Ben de öyleydim hiç farkımız yoktu bir zamanlar şu küçüğün telaşıyla benim çocukluğum arasında.//

Halacığım ben de seninle okuyabilir miyim dedi. Tabi dedim aldım yanıma oturttum, kitabı ikimizin ortak okuyacağı şekilde ayarladım. Artık okuyordu ve halasıyla bu kitabı paylaşabilirdi. Her çocuk böyle düşünürdü. Haydi birlikte yan yana oturalım ve ben sana nasıl okuduğumu göstereyim. Önce bir bakıp ama bunlar çok küçük yazılmış dedi. Haklıydı elbette kendince, hem heceleyeceksin, hem acemisin, yazılarda küçücük. Evet, halacığım sen büyük yazıları oku dedim, büyük punto başlıkları göstererek. Bir yandan okumaya devam ediyorum, lazım gelen yerleri bulma çabasındayım. Hani yeğene bir nevi özet çıkarmak telaşındayım ki yazılar alabildiğine uzun geliyor çocuklara ve bende biliyorum ki yazma işi zor, sayfa sayfa dönem ödevi. Sahi hep aklıma takılmıştır okur muydu öğretmenler her biri yirmi sayfayı bulan o ödevleri.

Sen üzülme diye, silip gözlerimden yaşı
Razı olmuştum okula gitmeye
Ben senden ayrılıyorum diye üzülüyordum anne


Bir ara dalıp sayfayı çevirdim. Küçük hanım “ama ben daha okumadım ki” dedi. Sahi onu unutmuştum. Şüpheyle bakarak yüzüme yeğenim “Hala, sen hepsini okudun mu?” dedi çocukça. “Evet, okudum” dedim. “Yalancı” dedi. “Neden yalan söyleyeyim halacığım okudum tabi, hem neden yalan olsun, anlamadım” dedim. Onunda sebebi gayet basitti. Kimse bu kadar hızlı okuyamazdı heceleyerek. Neticede o şimdilerde heceleyerek okuyordu. Ve çocuk aklına pek yatmıyordu bu cevap. “Hayır, bence kimse bu kadar hızlı okuyamaz” diyerek kestirip attı. Ben okuyamıyorsam, halam nasıl okur diye düşüyordu. Ve aslına bakarsanız çocuk aklıyla ne kadar haklıydı. Çocuklar tüm o saf dilleriyle, hayata tertemiz bakıp, temizliyorlar aynı saflıkta bizleri. Işığı hiç solmayan kocaman bir tebessüm oluşturuyorlar yüzlerimizde. Cevabını örnek vererek birkaç satırı yanında sesli okuduğumda ikna olmuştu. Devamında hecelemekten sıkılmış olacak ki “ben ne zaman böyle okuyacağım?” diye sorguya çekmişti beni. Dikkat ediniz, bir çocuk tarafından sorguya çekilebilirisiniz. En doğru davranış, doğruları söylemektir ancak. Çocuklar asla yalana, dolana gelmez. “Çok değil bir yıl sonra sende böyle okuyacaksın” demem rahatlatmıştı onu.

Bir çocukla konuşuyorsanız eliniz apansız kendi çocukluğunuza uzanır. Kendi çocukluğumu hatırladım. Yani okula gittiğim ilk evre, okumaya başladığım ilk evre. Cin Ali ve Cin Ayşeler olmuştu yoldaşımız. Onlara ne oldu sahi, duruyorlar mı? Yeğenlerim büyüdü, TV dekiler dışında var mı şimdiki çocuklarında bizim gibi ellerinden tutan çizgi karakterleri doğrusu, bilmiyorum.

Ne kadar zordu sahi şu okumayı öğrenmek. Hala hatırlıyorum o günleri; anneciğim sabırla bana anlatıyordu. Sabırla diyorum zira annem seneler sonra, açıldığında mevzu en zor sen öğrendin okumayı demişti, gülerek. Diğerleri bu kadar uğraştırmadı beni.

Tek tek önce harfleri öğrenmiştik. İlk heceleme evresi nedense ben bir türlü heceleyemiyordum. Bu ne diye soruyordu annem “a” diyordum, tamam. Ya bu? “b” diyordum. Tamam, şimdi vur harfleri birbirine. Hatırlıyorum şaşkın şaşkın bakıp annemin yüzüne “nasıl vuracağım” demiştim çocuksal bir korkuyla. Bak böyle harfleri bir birine vuracaksın “a” ile “b” sonra söylüyordu “ab” . Ve yine hatırlıyordum annem beni çok zorladığında “vuramıyorum işte” diyerek atmıştım hece kitabını elimden. Aynı günün akşamı üzgün halimi fark eden babama, derin üzüntülerle “harfleri bir birine vuramıyorum” diye dert bile yanmıştım. Hakikaten de bu “vuramayışın” beni üzdüğünü birkaç gün bocalattığını da şimdi gülerek hatırlıyorum.

Sen sevin diye,
Hecelemiyorum diye; evin yüzüne çocuksu öfkelerle fırlatıp attığım hece kitabını alıp okumaya başlamıştım yeniden inatla hece hece.


Aslında işin kolay kısmıymış; iki harfli bir heceyi bir birine vurmak, baştan bilemiyorsun çocuksun. Tabi bunu işin içinde bir üçüncü harf olduğunu anladığımda fark etmiştim. Ve bu üç harfi bir araya getirmek işi, kâbusa dönüştürmüştü olayı bende. Yine annemin anlatısıyla “b” ile “i” yi vurup “bi” yapmıştık da “z” yi de getirip “bi” ye “çarp” demeseydin keşke anneciğim. Çocuk aklım alabora olmuştu. Yahu “biz” demek, neden bu kadar zordu? Tabi kelimenin “biz” olduğunu anlamak için önce okumak gerekiyordu. Onu ona vur, getir diğerini al, ikisine çarp hadi buyurun bakalım. Bu yüzden hiç sevmedim ben üç harfli “Ali”yi bana göre “Ay-şe” daha sevimliydi. Çocukların bile okumayı sevdiği ve sevmediği heceler olduğunu hatırlıyorum. En azından benim vardı o günlerden kalma sevgili ve sevgisiz hecelerim.

Sen gülümse diye, heceler büyüyor, çoğalıyordu dimağımda.
Heceler hızlandıkça, gülüyordu gül yüzün.
Heceler hızlanıyor koşuyor, kızın okuyordu anne.

Bu yüzden “dört” benim belalı rakamım oldu. Uğursuz saydım ben “dört” rakamını garip şey hala öyle galiba. Nasıl bir belaya bulaşmıştım ben. “dört” için; çocuk aklımla,“böyle hece mi olur” dediğimi hatırlıyorum. İkisini bir birine vur “dö” de sonra gel “r” yi tüm bunlara çarp “dör” de… Eeee ya sonra; sonrası işte “anne ben sıkıldım” gibi bir şeydi. Bir kaçma teşebbüsü. Ben oynamıyorum, demek istesem de annemin elinden kurtulamayacağımı biliyordum. Annem ısrarla soruyordu bana kızım bu ne diyordu. Baş belası bir “t” diyemiyordum. Çocukta olsam benim de bir sabrım vardı en nihayetinde, tanıyorduk işte bu baş belası harfi ama sorun şu ki çocuk aklım şaşırmıştı. Kimi kime çarpıp, kime vuracaktım. Bu yüzden arada bir efelenip “t” işte diyordum bıkkınlıkla.

Tıpış tıpış yürüyor okul yolunda, uyuyor, masalların kollarında “büyüyor” dum, anne.
hece hece yazarken şiirleri
Aynı hızla kaçıyordu avuçlarımdan çocukluğum.


Kurbağa dan doğrusu hiç bahsetmek istemiyorum. Kaldı ki bahsi açılacak bir güzelliği de yok kurbağanın. Sırf okumanın zorluğunu arttırmak için kasti koyduklarını düşünmüştüm masala o “kurbağa” kelimesini. Hangi çocuk okurdu ki bu kadar uzun ve zor bir kelimeyi severek. Bu prenses de akıl yoktu zaten bir masalda insan “kurbağa” mı öperdi, gedip “at” öpseydi. Bak ne kolaydı okuması bile, bu yüzden ben bir atı öpebilirdim. Bana sorulduğunda hala en sevdiğin hayvan hangisi diye “at” diyorum.

Yazarları tanımıyor, bilmiyor hep prensese yükleniyordum çocuk aklımla.


Sevgili “aşk” tan bahsediyorsun. Oysaki ben okumayı zor sökmüş bir çocuğum. “Aşk” benim için zor bir sözcük. Biliyorsun eskiden hece kitaplarında “aşk” diye bir kelimenin bahsi hiç geçmiyor. Benim çocuk aklım şimdi nereden bilsin aşkı.

Ben hecelerin korkuttuğu küçük çocuk. Hala çok korkuyorum “aşk” tan.

09 Ekim 2011 - Zeynep Özmen

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Üç harf tek hece Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Üç harf tek hece yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Üç Harf Tek Hece yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
mehmetmacit
mehmetmacit, @mehmetmacit
25.3.2012 10:34:36
çok güzel, güzel olduğu kadar akıcı ve anlamlı, konular arsında güzel bağ kurulmuş.
anlatılmak istenen apaçık ortada kalmış.
aşkın büyüsü ve güzelliği,incecikten kelimelere gizlenmiş.
okumayı nasıl öğrendiysek aşkıda öğreneceğiz.ama çilesini çekerek.Çilesi,sızısı olmayan sevda aşk olamazki.
o sadece sevgidir,beğenidir.Aşk acıdır,ayrılıktır,nefsin terbiyesidir.umuttur,hasrettir.yangındır.
velhasıl aşk düşünce bayılmak,kalkamamaktır.

güzel yazıyı haz alarak okudum.anlamlıydı, Tebrikler.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.