- 1556 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
SAHİLDE BİR GÜN
Canımın sıkkın olduğu günlerden biriydi. Beni ancak deniz kenarı paklar deyip, arabama atladığım gibi den sahilde aldım soluğu. Kış aylarının artık son demleriydi. Bugün ise, çok berrak ve aydınlıktı gökyüzü. Hele tam tepedeki bulutların boşluklarından, süzülerek denizin üzerine vuran, güneş ışıklarının görüntüsü, görülmeye değerdi.
Yeryüzü ve gökyüzünün kavuştuğu nokta, ufuk çizgisinin ikisinin arasındaki dostluğu ve balıkçı teknelerinin üzerinde, ahenkle kanat çırparak bir alçalıp bir yükselen martıların görüntüsü muhteşemdi. Keşke dedim, tuvalimi ve boyalarımı da alıp gelseymişim! Bu arada martılara bakarken, haklarında öğrendiğim bir bilgi geldi aklıma. Değerli tiyatro sanatçı Erol Keskin, yıllar önce “Kaptan Amca” diye bir program yapardı radyoda. Güya kendisi bir kaptandı ve derin sularda gemisini yüzdürürken, başından geçen olayları anlatır ve aralarına da kıymetli bilgiler serpiştirirdi skeçlerinin.
Bir gün, yine bu skeçlerinden birinde, “Martıların, sanıldığı kadar da dost olmadıklarını ” söylemişti de çok şaşırmıştım. Denizde boğulan bir insan gördüklerinde, doğruca gidip gözlerini gagalarlarmış meğerse! Bilir miydiniz siz bunu? Düşünsenize, siz canınızın derdindesiniz ve koca bir martı gelmiş, pike yaparak başınızın üzerine, kaşınızı gözünüzü didikliyor ha bire! Ne berbat bir durum değil mi? O kadar etkilenmişim ki, ne zaman martılara baksam, bu hep gelir aklıma.
Ortam ve manzara, gerçekten çok güzeldi. Daha gelir gelmez rahatlamıştım sanki. Kendimle baş başa kaldığım anlarda dinlediğim, enstrümantal parçalardan oluşturduğum CD’mi de sürdüm teypten içeri. Bir yandan etrafımı seyrederken, biryandan da teslim ettim müziğin ritmine kendimi. Kim bilir kaçıncı kez dönüyordu bu CD şimdi? O dönüp durmaktan bıkmıştı da ben aynı parçaları dinlemekten vazgeçemiyordum bir türlü.
“Yaşamak ne güzel” diye geçiyordu aklımdan. “Her sıkıntıya, olumsuz anlarına rağmen!“
En sevdiğim parçayı, ilk sıraya yerleştirmiştim CD’de. Bittiğinde, hemen başa sardım yeniden. Çünkü bir kere dinlemekle yetinemiyordum bu parçayı. “Dance of the clouds” Yani, bulutların dansı demek. Bestecisi ” Alexsey Zakharenko ” bu bestesiyle, benimle birlikte, daha kimleri mutlu ediyordur kim bilir?
İlerde bir balıkçı kulübesi çarpmıştı gözüme. Birkaç adam önünde oturmuş, ortalarında derme çatma tahta bir masa hararetle laflıyorlardı. Birkaç balıkçıydı besbelli. Gün ortasında, rakı bardakları ellerinde, kim bilir hangi memleket meselelerini hallediyorlardı? İçlerinden birisi, yanlarında bekleşen iki köpeğe elindeki torbadan, çıkarıp bir şeyler veriyordu habire. Dikkat edince balık olduğunu anladım. Ama şimdiye kadar ben hiç balık yiyen köpeğe rastlamamıştım! Köpeklerin, kedi gibi balık yiyişlerine, hayret ettim doğrusu. Üstelik çiğnemeden, bütünüyle yutuyorlardı keratalar. Ardından yeniden ve de kocaman açıyorlardı ağızlarını.
***
Adamlar benim varlığımın da farkındaydılar. Arada bir arkalarına dönüp, bana doğru bakıyorlardı çünkü. Niye burada durduğumu merak ediyorlardı belki. Belki de dertli kadının biridir, huzur bulmaya gelmiştir diye düşüyorlardı, kim bilir? Dertli değildim çok şükür. Fakat hani bazen fazlaca yük binmiş gibi gelir ya insanın omuzlarına, işte öyle hissettiğim günlerden birindeydim ve huzuru bulmak için gitmiştim oraya. Çünkü ben, huzuru en iyi yerin, göğün ve suyun birleştiği yerlerde bulurum. Etrafıma baktıkça, yaratanın varlığına, gücünün büyüklüğünün de farkına daha çok varırım.
Huşu içinde seyrederken etrafımı, karşıdan bir kız ve bir erkek, iki genç göründü. Benden tarafa doğru yaklaştıklarında, kıyafetlerinden lise çağlarında ve okulu kırmış iki kaçak oldukları anladım. Kız çekingen bir tavır içindeyken, yeni yetme delikanlı, kendinden emin tavırlar içinde ve daha ziyade beden dilini kullanarak, elleri kolları havada kıza bir şeyler anlatıyor, sonra da birlikte kahkahalarla gülüyorlardı.
***
Bütün masumiyetleriyle, kendileri için bir gün çalmış bu gençlere, sevgiyle baktım. Hangimiz yapmadık ki onların yaptıklarını? Gülün çocuklar dedim, içimden, şimdi gülmek zamanı. Hayat öyle çabuk geçip gidiyor ki, gün gelir sizde mutlulukla anarsınız bu anlarınızı. Bakarsınız, hala beraber yürüyorsunuz hayat yolunda. Belki de tamamen bambaşka ufaklara doğru yelken açmış olursunuz, kim bilir?
Bu kez iki erkek geçti arabamın yanından. Üzerlerindeki eşofmanlarından ve spor ayakkabılardan, sağlıklı yaşam yürüyüşüne çıktıkları belliydi. Allah için, tam da yerine gelmişlerdi de bir yanlışlık vardı bana göre bu işte. Arkalarından bakarken gördüm, ikisi de birer sigara sıkıştırılmıştı parmaklarının arasına. Bir yandan yürüyor, bir yandan sigaralarını tüttürüp savuruyorlardı denizden yana. Hayda! Dedim içimden, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” Bir yandan bol iyotlu, deniz havası solurken, bir yandan katran karası nikotini ciğerlere pompalamak da neyin nesi?
Aman! Dedim sonra, bizim millet neyi doğru yapar sanki?
Bunu düşünür düşünmez, yine gittim yılların gerisine. Bu kez de televizyonda izlediğim bir haber programı geldi aklıma ve güldüm. Trajikomik bir durumdu çünkü. Gece bir yerde, “H.I.V” ile ilgili sokak röportajları yapılıyordu. Güzel mankenlerimizden biri, sanki müşteri arayan bir hatun gibi, yolun kenarında bekliyor, sazanlar bir biri ardına takılıyorlardı oltasına.
Genç kız anlaşma sağlandığında hemen “Ama ben de H.İ.V virüsü var, sizce mahsuru olur mu? “ diye soruyordu. Kız güzel ya! Bu kimsenin umurunda olmuyordu. ”Fark etmez” deyip onunla gitmek istiyorlardı. Hatta adamın biri kendisine mikrofon uzatan muhabirin “ Nasıl cesaret ediyorsunuz buna? kadın size Aidis”li olduğunu söyledi açıkça, bulaşır diye korkmuyor musunuz hiç?” [sorusuna ne cevap verse beğenirsiniz? “Biz Türk’üz abi, bize bir şey olmaz!” İşte biz, bu kadar korkusuz ve bir o kadarda kendimizden emin bir milletiz yani!
Eyvallah!!
Neticede, ben deniz kenarında geçirdiğim süre içinde, çok rahatlamıştım. Üzerimdeki bütün ağırlığı ve sıkıntıyı da sahili döven dalgalara bırakarak, iç huzuru ile oradan ayrıldım. Eve vardığımda, sanki bir tüy kadar hafiflemiştim.
Çok Şükür!
Billur T.Phelps
02.03.2012
YORUMLAR
Yazını okurken bende o sahilde hissettim kendimi. Balıkçıları yanlarındaki balık yiyen köpeği,gezerkenki genç çiftleri görür gibi oldum. Tam olarak dinleyemesemde dinlediğin cd deki parçayı denizi ve martıları izlerken bende rahatladım...
iyi ki bizi o sahile yazınla götürüp rahatlattın. Kutlarım.... yüreğine sağlık....
sevgiyle kal...
Billur T. Phelps
Güzel yorumuna teşekkür ederim.
Youtube da "Dance of the Clouds"diye yaz bir bestecisi yukarda da verdim
"Alexsey Zakharenko" Bana hak verirsin o parçayı sevmemde :)
denizi özledim akşam saatinde denize bakıp güneşin batışını özledim. Güneşin blutlların arasından süsülen ışık huzmelerini özledim. Deniz bir sandalla açılıp balık ttmayı ve avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Ben denizi özledim deniz kenarında bir kayaya oturup ayaklarımı denize sallandırmayı özledim ben denizi çok özledim
o hiv ile ilgili programı ve röportajı bende izledim türk milleti virüsden güçlü zannediyor kendisini
çok güzel bir yazıydı gecenin bu saatinde çok iyi geldi
selam ve sevgiler
ben denizi çoook özledim
Billur T. Phelps
Uzun zamandır uğramıyordum, o yüzden cevaplayamamışım seni.
Bu sıralar öncelikler biraz yer değiştirdi o yüzden yazmaya da,
siteye gelip yazı okumayada fırsat bulamıyorum. Ara sıra değişiklik iyidir,
diyelim :)
Sevgiler.
Billur T. Phelps
Merhaba arkadaşım, biraz sisli, biraz puslu bir İstanbul sabahından, hayırlı günler diliyorum.
Ben de sizin gibi sıkıntı ve huzursuzluğumu deniz kenarında atanlardanım.O iyotlu kokuyu içime çekip, denizin sesini duyunca, bütün gam tasa dağılır.
Yazınızı okuyunca, bir an gözlerimi yumdum, kendimi sizle birlikte o sahilde düşledim.İnanın iyi geldi.Yazınız terapi gibi...
Tebrikler günümün yazarına, sevgiler.
Billur T. Phelps
Eskiden bir Deniz Kızı mıydım yoksa ? :))) Benimle birlikte hepiniz sıkıntıları
attınız derin sulara. Uzak olsun inşallah.
Sevgiler,
Koskoca bir ömürde hiç saymıyoruz kaçtane 365 gün geçirdiğimizi...Sonra bir gün o 365 lerden birini kendimiz için , sadece ve sadece kendimiz için harcırıyoruz ve ne kadar mutlu olabileceğimiz görüyoruz...Ya tamamını kendimiz için harcayabilsek? Ahhh Ahhhh...İşte onu bir yapabilsek o zaman ne dert kalacak ne de üzerimizdeki ağırlık ama olmuyor işte...
Her neyys...İyi ki gitmişsiniz o sahile..Her ne kadar Dance of Clouds'u bilmesem de martıların o kadar da dost olmadığını öğrenmek, öğrencilik yıllarımda hiç bir zaman okulu birlikte kıracağım bir kız arkadaşım olmasa da genç iki yüreğin neşeli kahkahaları, sağlık için yürüyüş yaparken sigara içenlerin tazatları ve H.İ.V.e kafa kafa tutan aziz milletimin beyinsiz kafalara sahip fertleri, Rakı, balık, hatta o balıkları lüpleyen köpekler bile çok hoşuma gitti.
Selam ve sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Başkaları için yaşıyoruz adeta bu dünyada ve bir de hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşı ile. Deniz kenarı gerçekten bir sığınak gibidir benim için. Kendimi en çok orada gelirim. Su alır gider bütün sıkıntıları sanki:)
Dance of the clouds'u da Youtube da yazın gelir ve dinleyin. Hak vereceksinizdir eminim. Aslında yazıma eklemeyi çok isterdim de olmadı.
İyi pazarlar dileklerimle,
Sevgiler.
Arabamı ilk aldığım iki yıl öncesi ben de deniz kenarına giderdim. Özellikle de kış mevsimizde giderdim. Fakat bu yıl hiç öyle yapmadım. Belki de böyle yaparak kendimi bunalttım bu yıl. Kendinden de kaçmak kazım ara sıra değil mi? Bahsettiğiniz hıv üzerine olan proğramı hatırlıyorum. Millet kudurmuş; ne diyelim ki? Duygu arayan yok. Saygılarımla
Billur T. Phelps
Biz bitmeden, biraz kendimizi düşünecek de zamanımız olsun.
Sevgiler.
Billur T. Phelps
Seni muzip seni! Saklandın yine değil mi :)))
Sevgili Billur, yazını okuyunca ben de seninle birlikte sahilde soluklandım. İyi geldi açıkçası. Güzel bir nefes alma, kendini dinleme. ara sıra yapmak lazım.
Diğer konuya gelince; o vatandaşın söylediklerini ben de duymuştum. Biz nasıl Türk'sek(!) bize bir şey olmuyor. Nasıl olmaz ki, evde kendi halindeki hanımına da o virüsü bulaştırıp sonra rahat rahat nasıl uyuyabiliyor şaşıyorum doğrusu.
Tebrik ederim, sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Sevindim, biraz olsun deniz havası gönderdim diye sana:)
Onlara bir şey olmaz da dediğin gibi, bulaştırdıkları insanlara yazık.
Oda bir furyaydı geldi geçti sanırım :)) Can tatlı be arkadaşım :)))