- 750 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARMAŞA
Bazen dertten bazen de aşktan sarhoştuk, yalpaladık, tosladık hayatın sert kayalıklarına, sersemledik diz boyu oldu sarhoşluğumuz. Bazen tenha köşelerdeki şarapçıların sidik kokusu gibi iğrençti yaşam bazen de masum bir çocuğun eline tutuşturulunca bir oyuncağın verdiği mutluluktu. Aşklara niyetlendik kabul bulmadı duamız, köşe başı tutmaya çalıştık izin vermedi zaptiyeler. Yüreğimiz bazen bir ormandı yok oldu yangınlarımızla, bazen bir sahil kenarıydı dövüldü dalgalarla, dere kenarında masum bir çınardı söküldü taşkınlarla…
Kalbimize ne çoban olduk, ne çoban bulabildik. Çöl sahralarda otlanmaya, dipsiz kuyulardan sulanmaya çalıştık. Camiye koşsak imam, meyhaneye koşsak dem beğenmedik. Hocanın muskasından, demhanenin içkisinden hayır görmedik. Her şey yalanlarda, yanlışlarımızda kayboluşlarımızda gizliydi. Biz kendimizde kaybolduk, labirent olmuştu içimiz, koşturdukça kendimize çarpmıştık İç vaizimiz yanlış öğütlemişti yaşamı:’ Su akar yolunu bulur.’dedi de :’Aşk yakar, kül eder.’dememişti. ‘Kibirlenme aşkta, Mecnun ne hale düşmüştü bak!’ diye hatırlatmamıştı.
Hoş bizde dinleyecek halet-i ruhiye de yoktu. Ne mi oldu şimdi? Şair oldu herkes, dert küpü para eder oldu, Ortak yanlarımız arttı insanlarla, paylaşımlarımız arttı, meğer biz gerçekten kan kardeşi değil, can kardeşi değil GAM KARDEŞİ olmuşuz…
(14 Mart 2012, OsmanSavun)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.