- 799 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
ALİ OSMANDAN ÂL-İ OSMANA -14 -
Padişah III. Ahmet büyük bir üzüntü ile tekrar pencereye yanaştığında bu sefer de isyancılar ‘‘Padişah nâhak yere (haksız olarak ) Şehzade İbrahim’i katletmiştir. Bunun hesabını vermelidir’’ yaygarasına başladılar.
Saray içinde olup da ellerini ovuşturan tek kişi eski İstanbul kadısı Zülali Hasan Efendiydi. Yavaş yavaş emellerine ulaşıyordu. Öteden beri göz diktiği meşihat makamı ( Şeyhülislamlık ) ona artık bir arpa boyu kadar yakındı. Çünkü bu hengamede Padişah onu Anadolu Kazaskerliğine getirmişti. Kazaskerlik ise şeyhülislamlıktan bir önceki basamaktı. Yine bu hengamede şeyhülislamlık makamına adeta zorla getirilmiş olan Mirza zade Şeyh Mehmet Efendi’nin ayağını nasılsa kaydırırdı.
Padişah III. Ahmet artık kaderine razı olmalıydı. Karşısında meraklı gözlerle kendisine bakanlara hitaben konuştu:
-Bu kadar zamandan beri İbrahim Paşa’nın şahsı herkesçe malum iken asilerin bundan kasıtları benim saltanatımı istemedikleri aşikârdır. Bende de saltanat ve hilafetten bezginlik gelmiştir. Hatta Üsküdar’da iken bir iki defa şehzade Mahmut Hazretlerini taht’a geçirmeyi hatırımdan geçirmiştim. Şimdi bunu gerçekleştirmek istiyorum. Kan dökülmesini bertaraf etmek için kendi rızam: Şehzadeyi Saltanata getirmektir. Ancak şahsım ve evlatlarımın da, hayatına dokunulmayacağına dair sizlerden biriniz asilerin yanına gidip arzumu söylesin.
Ayasofya vaizi İspirizade ile asilerin adamı Anadolu Kazaskeri Zülâli Hasan, vaziyeti isyancılara bildirdi. Onlar da istenen talebe uyacaklarına dair Kur’an-ı Kerime el basarak yemin ettiler.
III. Ahmet kendisi ve ailesi için kesin öldürülmeme garantisi aldıktan sonra yeğeni Mahmut’u getirtti Kafes Köşkünden.
Şehzade Mahmut artık ‘’Sultan Mahmud-u Evvel’’ ( I.Mahmut ) Olarak Devlet-i Âliyenin başına geçeceğini biliyordu. Babası Mustafa-i Sâni ( II.Mustafa ) Tahttan indirildiğinde henüz yedi yaşında olan Mahmut tam yirmi yedi sene bu günü beklemişti. Her şeye rağmen amcası Ahmed Han iyi bir insandı ki kendi oğullarına daha çabuk sıra gelsin diye onu ortadan kaldırmamıştı. Büyük bir saygıyla amcasının huzuruna çıktığında gördü ki huzura çıkan değil, huzuruna çıkılan olmuştu artık.
Mahmut bütün amca oğullarının da amcasının yanında olduğunu gördü. Sultan III. Ahmet otuz dört yaşındaki yeğeninin elini tuttu ve tane tane konuştu:
-Baka yeğenim bu sözlerime iyi kulak ver. “Vezirine teslim olma. Daima ahvalini araştır ve beş-on sene birini vezarette müstakil istihdam eyleme.( Beş-on seneden fazla sadrazamlıkta tutma ) Merhamet sahibi ol. Cömertliği elden bırakma. Gayet tasarruf üzere ol. İşi kendin gör. Ele itimat etme. İşte benim ahvalim sana nasihat için kafidir. İhtiyaç sahiplerine adaletle davran. Kimsenin bedduasını alma. Şehzadeler sana emanettir. Oğlum; devlet işlerini baban ve ben başkalarına bıraktığımızdan bu durum başımıza geldi. Devleti ehliyetsiz sadrazamlara teslim etme. Sen bizzat idareyi ele al”
Bu konuşmadan sonra, önce kendisi, daha sonra da oğulları yeni sultanın elini öperek ona biat ettiler… Böylece I. Mahmut yirmi dördüncü Osmanlı Padişahı olarak Osmanlı tahtına geçmiş oldu.
30 Eylül 1730 da Osmanlı Padişahı Olan I.Mahmut daha sonra Hırka-i Saadet dairesinde namaz kılıp dua etti ve gece yarısından sonra iç biat törenine katılıp Saray halkının tebriklerini kabul etti.
I. Mahmut 1 Ekim 1730 da ilk iş olarak boşalmış olan sadrazamlık makamına Silahtar Mehmet Paşa’yı getirdi. Daha sonra da ilk emrini sözlü olarak verdi Şeyhülislamına.
-Müftü Efendi ( Aslında I. Mahmut dönemine kadar Şeyhülislam diye bir ifade yoktur. I. Mahmut döneminde kullanılmaya başlanmıştır bu ifade. Zamanımızda, günümüz müftüleri ile karıştırılmasın diye biz hepsine birden Şeyhülislam demekteyiz. ) Anadolu Kazaskeri ile birlikte gidip asilere artık dağılmalarını söyleyesiz. Dağılmazlarsa bu işin sonunun kötü olacağını da onlara bildiresiz.
O gün Şeyhülislam Mirza zade Şeyh Mehmet Efendi aynen Padişahın söylediği sözleri tekrarladı isyancılara.
- Padişahımız Efendimiz sizlerin artık dağılmanızı irade buyurmuşlardır. Eğer dağılmaz iseniz bunun sonunun kötü olacağını bildirmektedirler.
Patrona Halil bu sefer korkmaya başladı. Bu padişahın huyunu suyunu hiç de bilmiyordu. Ayrıca İbrahim Paşa öldürülmüş, saltanat değişikliği gerçekleşmişti. Yani yeniçeriler için maksat hasıl olmuştu. Yeniçeriler yeni padişahın tahta geçişi dolayısıyla verilecek olan cülus bahşişi yüzünden artık kendilerine yoldaşlık etmeyebilirlerdi. Bu durumda yapılacak tek şey kalıyordu o da Padişahtan ‘’Garanti Belgesi ’’ almak.
Asiler Şeyhülislamdan müsaade isteyerek Orta Camide toplandılar. İstanbul’da bulunan ulemanın hazırlayacağı bir hüccet ( senet ) yazılmasını ve padişahın imzalaması yolunda karar aldılar. Ayrıca bir de liste hazırlamışlardı. Bu listede önemli görevlere kimlerin getirileceği vardı.
Patrona Halil ve yanındaki kalabalık tekrar At Meydanında beklemekte olan Şeyhülislam ve Kazaskerin yanına gelerek ona kararlarını açıkladılar.
-Kararımız şudur ki: Sizler ulema olarak bir hüccet hazırlayarak Padişahımız Efendimiz Mahmud Han’a sunasız. O da bizleri affeylediğini ve bundan böyle hiç birimizin canına, malına, evlad-ı ayaline dokunmayacağına dair bize iş bu hüccet mucibince söz vere. Bu hükmün altına tuğrasını basa. Bu şartlarımız kabul edilirse biz de kıyamı sona erdiririz.
Şeyhülislama ellerindeki listeyi vermemişlerdi. O liste bir şekilde daha sonra Padişaha ulaştırılırdı nasılsa. Zülali Hasan Efendi ne güne duruyordu? Öncelikle kendi canlarını garantiye alsınlardı gerisi kolaydı nasılsa.
Şeyhülislam saraya geldikten sonra ulemayı toplayarak Patrona Halil’in istediği şekilde bir hüccet hazırlayıp Padişaha sundu.
Padişah, Şeyhülislamının kendisine sunduğu bu ‘’Darbe Senedi’’ni okudu. İçinden ‘’ Ben size edeceğimi bilirim hain herifler..Ama şimdi sırası değildir’’ dedi ve Nişancısına yazdırdı:
-……Ellerine verilen hüccet-i Şer’iyye mucibince amel oluna.
Patrona Halil ve yoldaşları kendilerine iletilen padişah tuğralı ve ‘’Ellerindeki hüccet-i şer’iyye mucibince amel oluna’’ yazılı fermanı okuyup birbirlerini kutladılar. Şimdilik kellelerini garantiye almışlardı.
******************************************************************************************
Öteki alemde ise iki gündür İsmet Paşa’yı, Celal Bayar’ı, Süleyman Demirel’i, Bülent Ecevit’i, Necmettin Erbakan’ı, Alparslan Türkeş’i anlatan Turgut, Nihayet Padişahı Kenan Paşa’ya gelmişti.Onu anlatıyordu.
-İşte Böyle Paşam. 1982 yılında yapılan Kanun-u Esasi ( Anayasa ) ile Kenan Paşa resmi olarak padişah oldu. Yaptığı anayasa ile de kendi kellesini ve diğer dört vezirinin kellesini garantiye aldı. Çünkü bu anayasada ‘’12 eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk Milleti adına kullanan, 2356 sayılı kanunla kurulu Milli güvenlik konseyinin, bu konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis hakkında kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.
Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.’’ Denmekteydi.
*****************************************************************************
Not: Sultan III. Ahmet Saltanattan çekildikten sonra mekan değiştirdi. Kafes Köşkünden çıkardığı yeğeni Saray’a yerleşirken kendisi Kafes Köküne döndü. Bundan sonra ilim ve ibadetle meşgul olan Ahmet Han, tahttan indirilişinden altı sene sonra 1 Temmuz 1736 tarihinde altmış üç yaşında iken vefat etti.( Zehirlenerek öldürüldüğü yolunda söylentiler çıktıysa da hiç bir zaman ispatlanamadı ) Cenazesi Yeni Cami’de Büyükannesi Valide Hatice Turhan Sultan türbesine defnedildi.
YORUMLAR
III Ahmet yeğeni I Mahmut a çok güzel nasihatlarda bulundu ve öz eleştiri yaptı patro Halil in sunduğu garanti belgesi istemesi bana pkk ya silahını bırak teslim ol ceza alma der gibi okadar kan akıt o kadar can al sonra can güvenliği iste yine güzel bir yazıydı hocam tebrikler
selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Çok ilginç bir yaklaşımda bulunmuşsun...Ben Patrona Halil'in istediği belgeyi daha çok 1982 anayasası ile kendilerini garantiye alan Kenan Evren ve Güvenlik Konseyi üyelerine benzetmiştim. Ama senin düşüncen de doğru...Olaya hiç o açıdan bakmamıştım...Sanırım pkk şimdilik af filan da istemiyor ondan olsa gerek...Adamlar hedefi büyüttü.
sami biberoğulları
Bu tyazıyı zaten son dönem tarihimiz ile geçmiş dönem tarihimiz arasındaki benzerlikleri ortaya koymak ve tarihten gereken dersleri almadığımızı ifade etmek için kaleme almıştım.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Saygılar benden.
KALEMİN....akşamdan kalanlara sabah içilen orta şekerli kahve tadında
KALEMİN... aç olanlara mükellef bir kahvaltı lezzetinde
KALEMİN.... gülmeyi unutanlara stresleri atmaya
KALEMİN.... bir kere okuyayanı azgın girdap gibi içine çekmeye
KALEMİN....sayfalarına bağımlı yapmaya o kadar yatkınki... ziyaret etmeden duramıyoruz....
KALEMİNİN UCU HEP AÇIK KALSIN HEP ELİNDE OLSUN HEP YAZSIN GARDAŞ...SAYGILAR SEVGİLER
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla can abim.
Günaydın hocam...Emekle yazıyor ,araştırıyorsunuz...Elinize sağlık...
Tarihi sizinle yaşıyoruz, sevgi ile...
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Size de hayırlı cumalar.
Tarihçinin tarihi tarifi ve tahlili tahakkümsüz teşkillenir tüm dimağlarda.Tavassulsüz tahayyülün teşekkülünde tarihin tarumarı tırmalar tuzakları...Tolayısıyla, tarihçiye tebrik takdir ve teşekkürlerimle...
NOT:Kendi yazdıklarımdan ben bişey anlamadım...Tercüme edersen sevinirim hocam:)))))))))))))Ey geceler
Erzurumlu Selim tarafından 3/23/2012 12:42:07 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Tevarih-i Mülûk-u Osman...Müellifi: Sami.
Bir daha böyle sualler eyleme e mi?
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Elimden geldiği kadar devam edeceğim. Araştırdıkça o kadar çok benzerlikler çıkıyor ki ben de şaşırıyorum inanın.
Selam ve saygılarımla.