Yalnız Lal
Yalnızlık,gecenin ayazından sabaha kalan gibi..Herkes bırakır da gider ya işte öyle.
Sırtını döner gölgen bile..Bir çift omuz ararsın yaslanacak,hatta bazen bir çift göze muhtaçsındır yaşlanılacak.
Gecenin köşesinde bulursun çoğu zaman kayıpları.Sarımtırak,yanık hayallerin kokusu sarar odanı,bedenini.Öyledir yalnızlık..Yinede dört duvar ve yerli yersiz beliren bir tebessümün hayali alır taşır yoksunluğunu sabaha.Olmayan kişilerin hüznü biner omuzlarına da sen bir sigara yakarsın.Odana ışık olan ateş,bir zerre dokunmaz ruhuna.Gıcırdayan o eski sandalyene oturursun koltuğunu bırakıp,dizlerinle dirseklerini arkadaş edersin...İki avcunun arasına alırsın başını.Bir of çekersin,verdiğin duman bile belli olmaz.
Mezar toprağı gibidir yalnızlık..Kimseler ellemeden çiçek açar ya da diken.O hiçkimselerin salmadığı kuşlar konar yanlız mezar taşlarına.
O zemheri soğukta ellerini suda bekletmek gibidir,yavaş yavaş donarsın eridiğini bilmeden.Böyledir yalnızlık. Gülümsemeni görecek bir çift göz arasın,uzaktadır.Bulamazsın...Erişemezsin.Beklediğin gözler bir başkasına gülümsemektedir.Böyledir yalnızlık.Düşünürsün,düşünürsün ve sen de hiç gülmezsin.Karar budur.
Sonra yalnızlığı anlat derler de konuşamazsın lal olur dudaklarına mim çekik gibi,yutkunmakla kalırsın.O da boğazından geçmez.Ruhun seni terkeder,benliğin terkeder.Ama hiçbiri onun terkedişi kadar koymaz.
Aldığın tek tat,hatırlayabildiğin dudaklarıdır.Sonra şarap içersin bir kadeh.Son kez kadehte görürsün kendini.Yere atıp parçalarsın o camdan bükmeyi.
Ama bilirsin ki şarap kırmızıdır...
SENG(Bahattin BERKDİNÇ)