- 558 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hayal Sanatı -1-
-1-
Bir kadının saçlarında tutunuyordu hayata, ne için ve ne ile yaşadığını bilmiyordu. Çevresindeki herkes onun ne kadar başarılı, yaratıcı ve kendinden emin olduğunu düşünürken; o kendine inanmıyor ve kendisinin hep ezik olduğunu düşünüyordu.
Hiçbir şey kesin ya da doğru değildir, her şey değişebilir. Hatta değişmeye mahkumdur derdi hep. Ozan’ı Ozan yapan özelliği de buydu belki farklı düşünürdü hep.
Aslında mutluluğu sanatta arayıp bulmuş ama yeterince mutlu olmayı bir türlü becerememişti. Mutlu olmak ona göre değildi. “ benim için yaşamın amacı bir gün mutlu olma ihtimalidir. Eğer şimdi, bugün mutlu olursam yarın yaşamam için bir sebep kalmaz diyordu.
Resim, müzik, edebiyat, heykel gibi pek çok sanat dalıyla meşgul oluyor ve yaratıcılığını her alanda gösteriyordu. Bu yüzden çevresindeki herkes ona gıpta ile bakıyordu. Zira Ozan’ın yaratıcılığı ve sanat zevki pek çoğu için ütopyaydı.
Her hangi biriyle tanıştığı zaman adını sormaz “Ne için yaşıyorsun” diye sorardı. Aldığı cevaba göre o insanla iletişim kurup kurmamaya karar verirdi.
Zaten çok para kazanmıyordu ve dahi kazandığı paranın yarısını da kendisini dinlemesi için avuç dolusu para verdiği psikoloğuna veriyordu.
Psikoloğu ise onun şizofreniye doğru ilerleyen ruhsal bozuklukları için bir şey yapmıyordu. Yapması gerektiğinin farkındaydı ama ilk defa böyle bir hastası olmuştu ve ona olan hayranlığını gizlemeyi beceremiyordu. Yaşadığı şeyin bağlanmak olduğunun da farkındaydı. Onu bir hastaneye yönlendirmezse çok daha kötü durumlara geleceğini de kestirebiliyordu. Biliyordu hissettikleri çok yanlıştı psikoloğun hastası için hissetmemesi gereken şeylerdi bunlar.
İç çatışmalarının içinde boğulmuştu gizem yine birden telefon çaldı konuşan sekreteriydi:
- Alo Gizem Hanım
- Efendim Şengül
- Hastanız geldi efendim?
- Tabi tabi bekletme al içeri
İçeriye başını türbanıyla sıkı sıkıya bağlamış dar bir beyaz gömleğin üzerine siyah kumaş bir ceket, dizinin biraz altında saten bir etekle kendine güvendiği her halinden belli olan Sümeyye Hanım girer. Gizem bu hastasının sorunlarına çözüm bulamıyordu son bir kez şansını denemek için kabul etmişti. Sümeyye Hanım erkeklere çok fazla ilgi duyan, beğenilmek ve çekici bulunmak için kendini zorlayan, neredeyse her hafta 2 – 3 erkekle birlikte olan bir kadındı. Ona güzel ve çekici olduğunu söyleyen her erkekle ne isterse yapabilecek bir zaafı vardı. Ancak bu olayların önemli bir ayrıntısı ailesinin baskı ve zorlamasıyla başını kapatmasıydı. İşleri oldukça zor bir hale de getiriyordu, zira kendisi bu durumdan çok rahatsız oluyordu. Bunun için de eski komşuları gizem hanıma danışmayı uygun bulmuştu.
Bu hafta 2 erkekle daha yattım diye başladı söze çaresiz gözlerle Gizem’e bakarak. Artık beni tatmin etmiyorlar… İkisi de durumun normal olmadığının farkındaydı ve bir saat kadar devam etti neler yaşadığını anlatmaya. Gizem söylediklerini dinledi tahlil etti ve dakikalardır önüne eğik olan başını kaldırdı. “üzgünüm ama senin tedavini ben yürütemeyeceğim kendimi yetersiz hissediyorum seni bir psikanaliz uzmanına yönlendiriyorum bundan sonra seninle o ilgilenecek” dedi ve bir kartvizit uzattı.
Sümeyye’nin çıkıp çıkmadığını kontrol dahi etmedi Gizem. Düşündü sonra “Ah tanrım ne acayip insanlar var şu dünyada… İlahi Gizem sen de hastana aşık olmadın mı?”.
Saat 14:17 idi Ozan’ın gelmesine 43 dakika vardı daha lanet olası koskoca 43 dakika.
2 dakikaya bir sekreterini arayıp Ozan’ın gelip gelmediğini soruyordu cevabı bilmesine rağmen. Saatin 3 olmasına 3 dakika 3 saniye kala kapı çalındı. Gelen Ozan’dı. Ozan’ın gözündeki parıltı ve yüzündeki ifade Gizem’i çok şaşırtmıştı. “Yoksa o da bana aşık mı?”.
Oturdu Ozan ve başladı anlatmaya. “Aşık oldum Gizem Hanım”. Çok şaşırmıştı Gizem böylesine önemli bir şeyi pat diye nasıl söyleyebilirdi bu adam? “Öyle mi? Ne güzel… Kime aşık oldunuz peki?” diye sordu cevabından emin olarak.
“Adını bilmiyorum, nereli olduğunu, kim olduğunu, ne iş yaptığını da ama aşık oldum Gizem Hanım” dedi.
Ne yapacağını bilemedi Gizem olduğu yere yığılmıştı bir kum torbası gibiydi adeta Ozan gelip saatlerce yumruklamıştı onu. Hiçbir şey söylemeden lavaboya koştu. Girince lavaboya ne yapacağını bilemedi gözüne çöp kutusunun içindeki bir sigara paketi ilişti. Sabah bir hastasına sigaraya tekrar başladığı için çok kızmış paketini cebinden alıp çöpe atmıştı. Paketi almak için dizlerinin üstüne çöktü. O gün Ozan’ın geleceğini bildiği için çok şık giyinmişti en sevdiği takım elbisesini giymişti daha çekici görünmek için kısa eteğini ve ren rengi çorabını giymişti. Ama işte lavaboda diz çökmüştü işte çorapları pislik ve çamur içindeydi bir sigara çıkarıp paketten yaktı kendine ve olanlara kızıyor üstünü başını paralıyor saçlarını yolmayı deniyordu.
Çok ağlıyordu Gizem ağladıkça rimelleri akıyordu. Sigara bitince aynadan kendine baktı saçları dağılmış makyajı berbat durumdaydı. Çeşmeyi açtı ve akan şiddetli suyu kuvvetle yüzüne çarptı defalarca.
Derken kapıdan üç zayıf tık sesi geldi “ Gizem Hanım iyi misiniz? Gizem Hanım! Gizem…”. Ozan kapıyı kırmak için gerilmişken tam kapıyı açtı Gizem. Karşısında saçları darmadağın olmuş, ceketini çıkarmış, gömleğinin düğmeleri kopmuş iç çamaşırı ve göğüsleri görünen, çorapları çamur içinde ağlayan gözlerle zavallı bir kadın daha doğrusu çaresiz bir kız çocuğu vardı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.