- 806 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"Ölüm Mektubu" 24ten25
Ben,bu saatten itibaren, 24 yıl 361 gün ve 15 saattir hayattayım ve şuan ölüyorum.
Her ölüm erkendir, o yüzden çok genç ölüyorum gibi klişelere girmeyeceğim. Sadece söylemek istediklerim var, her zaman söylemek istediklerim olmuştur ama bu sefer biraz daha hızlı olmak zorundayım. Kısıtlı zamanımın olduğunu hissediyorum. Beni öldürenin ne olduğunu merak eden insanlar için, şunu söyleyebilirim ki havalı bir ölümüm olmayacak.
Çevremin sevgi ve hatıra durumlarına göre yavaş yavaş unutulacağımı da bilmelisiniz Hikayem dilden dile, nesilden nesile anlatılmayacak. Fakat kalıcı olamamak üzmüyor beni. Yaşadığım 24 yıl ve küsuratının bilinçli olduğum bölümlerinde, hep bir kalıcılık sevdamın olması şuan çok anlamsız geliyor hatta.
Bunun bana bir gün anlamsız geleceğini hiç düşünmezdim. Bir yerlerde olmak her zaman güzeldir çünkü. İnsanın; var olma sonsuzluğunu, değiştirdiği veya yenilediği veya keşfettiği bir şeyle mümkün kılabilmesine inanmak güzeldir çünkü. Ama anladım ki ölüm bir şeyleri umursamamayı öğretiyor insana. Şuan tüm dünyayı dolaşamadığımı, gazetelere konu olacak bir ölüme sahip olamadığımı, her hangi bir sokağa ismimin verilmeyeceğini yahut bir şeyleri keşfedemediğimi umursamıyorum. Bunun yerine, ölümden sonra her şeyi öğrenecekmişim gibi hissettiğim için bir heyecan hakim ruhuma. Mısır piramitlerinin bilinmeyen yönlerini, karadeliklerin gizemini, uzayın sınırsız olup olmadığını, zamanda yolculuğa dair istediğim cevapları alabileceğimi ve bunun gibi tüm gizemli şeyleri öğrenebileceğimi umuyorum. Bilirsiniz işte. Ne kadar ilginç, ölürken bile bir beklentimiz var.
Bunları yazmak yerine, her şeyin çok anlamsız geldiğini söyleyip, umursamaz olsam da gene de şuan sitemkar olabilirdim. Ölüyorum çünkü, sitemkar olmamı herkes anlayabilirdi. Bir çok şey yapmadım, henüz her şey için çok erken, çok hayallerim var diyebilirdim ama gerçek bu değil. Belki yaşayabilseydim yapabileceğim daha çok şey olabilirdi ama şuan yapabileceğim başka bir şey yokmuş gibi geliyor. Sanki zamanım olsa bile, oturduğum yerde kalıp zamanımın dolmasını bekleyecekmişim gibi yani.O yüzden sitemkar olmuyorum, birde her şeyden önemlisi, az zamanımın kalması ve tahmin edebileceğiniz gibi son anlarımı daha iyi kullanmam gerekliliğinden. Ne kadar ilginç, ölürken bile insanın gereklilikleri var.
Acı yok ama içime dolan huzurun artmasıyla ve tik takların yavaşlamasıyla bir şeylere yaklaştığımı duyuyorum, vedalaşmam gerekiyor tanıdıklarımla. Fakat tek tek şahısa yönelik mesaj veremem. Çok zaman kaybı ve ölümden çok şuan da korktuğum şey, unutabileceğim şahıslar ve onların buna kırılabilme ihtimali. Onun yerine geniş pencerelerle birkaç mesajım var. Aileme birazcık daha fazla önem verebilirdim mesela. Çocuklarla daha çok vakit geçirebilir ve uzakta olan aile üyelerimle daha çok telefon görüşmeleri yapabilirdim yada yakındakilerin evlerine daha çok gidebilirdim. Bu yüzden biraz üzgünüm.
Arkadaşlarıma gelince, onları çok sevdim, çoğu hayatımın çoğu bölümlerinde benimle beraberdi. Ve gerçekten yaptığım en iyi seçim onlardı. Çok eğlendim onlarla ve varlıklarını hep yanımda hissettim. Bu yüzden de biraz mutluyum.
Maviye yakın ama yeşil, daha önce görmediğim toz taneleri doldurmaya başladı nefesimi. Birde arada sırada bir kadını görüyorum. Kim olduğunu bilmiyorum. Ölümün tahmin edildiği gibi bir şey olmadığını anlatmak istiyorum. Zamanım yok.
Mavi ve yeşil.. Bir kadın.. Gidiyoruz diyor. Zorluk çıkaracağımı ve bunu istemeyeceğimi düşünür gibi bir halde sesi, ama ben peki diyorum. Kabuliyetimi saygıyla karşılar gibi açıklama yapıyor; “böyle olması senin için en iyisi..” Kurtuluş bu mudur diyorum yaşamdan ? Bu bir oyun diyor..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.