BİR GAVURDAĞLI'NIN AMERİKAN MACERALARI - 9
(Devam...)
Aslında benim yaptığım çok ta mantıklı bir şey değildi.Alfred’i böyle köşede bucakta ölüme terkeder gibi işlemler yapmak çok da kötü bir şeydi.Bu kadar yara almış bir adamın çok ivedi bir şekilde hastanaye götürülmesi gerekiyordu.Bunu çok iyi biliyordum.Lakin iki korkum vardı.Bunlardan birincisi yolda gansterlere yakalanıp hem Alfred’in hem de bizim öldürülmemiz pekala mümkündü.İkincisi gansterlerden kaçan bir adamı kanlar içinde üstü açık bir arabayla hastaneye götürmek,hem de gündüzü gündüz yakalanmaya,sorgulanmaya davetiye çıkarmak demekti.Böyle giderse Oklahoma’ya kimbilir ne zaman varacaktık.
Gözüm Monika’ya ilişti.Baygın bir şekilde öylece uyukluyordu.Yanına varıp yanaklarına bir iki tokat vurdum başını bir sağa bir sola çevirdikten sonra az sonra gözlerini açabildi.ilk sözü;
-Neredeyim ben,sen de kimsin ?demek ,oldu.
-Benim,Monika Talip,Talip dedim
-Talip, dedi
-evet ya Talip dedim.
-N’oldu böyle bana böyle dedi.
-Zamanı değil,sonra anlatırım dedim.
Pınara bir adım kadar yakındım.Pınardan bir kaç avuç soğuk su alıp yüzünü bir iyice yıkadım.Kızıl saçlarını da pınarın suyu ile biraz ıslattım.İlk başlarda donuk,donuk etrafa bakınan Monika az sonra kendine gelebildi.Olayları hatırlamaya başlamıştı.Alfred’i o halde görünce yine ürekek gözlerle ;
-bu Alfred değil mi?dedi.
-evet Alfred.Ama yaşama şansı ne kadar bilemiyorum.Tam dört kurşun birden isabet etmiş Alfred’e, ama hala az da olsa nabzı atıyor,Allah’tan umut kesilmez, dedim.
Eğer hala yaşamaya devam ederse Oklahoma’ya gitmek için havanın kararmasını beklemeye karar verdim.Fikrimi Monika’ya da açtım.Kısa bir durum değerlendirmesi yaptık.Gündüz yola çıkmak çok tehlikeli olacaktı bizim için.Ve akşam karanlığına kadar burada oyalanacaktık.Gözümüz sürekli Alfred’in üzerindeydi.Sanki o bize bir emanetmiş gibi üzerine titriyorduk.Sanırım size sığınan birine şefkat kanatlarını germek Allah’ın ince kanunlarından biriydi.Bizde şu an Monika ile o ince kanuna uyuyorduk.Bizim Anadoluda bir tabir vardır "yolda kalmışa,darda kalmışa,sığınmışa medet edilir" diye.İşte biz de şu an bunun gereğini yerine getiriyorduk.Alfred hem yolda kalmış,hem darda kalmış,hem bize sığınmıştı.
Oklahoma yerine Dallas’a geri dönmek çok daha kolaydı.Ama Dallas gibi bir şehirde meraklı gözler arasında,tanıdık bir dosta yakalanmak çok daha kolay olurdu.Dallas sık sık geldiğim şehirler arasında bir yerdi.Burada bazı yakın dostlarımın geniş çiftlikleri vardı.Arada bir gelir ,atlara biner,sığır güder,geniş arazilerde yürüyüşer yapar stres atardım.İşte Monika ile de Teksas’tan Dallas’a dönmüş burada bir arkadaşımın yanında Monika ile yaklaşık bir hafta kadar misafir kalmış Oklahoma’ya doğru dönüyorduk.İşte tüm bu başımıza gelenler bu esnada vuku buluyordu.
Bir ara bir kaç araç sesi duyar gibi oldum.Bulunduğumuz yerden yol gözüküyordu.Dikkatlice baktığımda Teksas federeal polisine ait iki aracın yavaşça devriye atar gibi yolda süzüldüklerini gördüm.Aynı şeyi Monika da görmüştü.Birden heyecanlanmaya başladıkTam da bizim bulunduğumuz yere dönen yol ayrımında iki araç ta birden durdu.Biz biraz yukarı bölgece olduğumuzdan onları görüyorduk ama onlar bizi görmüyorlardı.Eğer araçla yukarı doğru bir dönseler yakayı ele verdik demekti.Her araçtan ikişer federal polis çıktı.Kahverengi polis kyafetleri ve omuzları üzerinden ağızlarına uzanan telsiz görüntüsüyle her an bir şeyleri üstlerine rapor edecek halde bekliyorlar gibi duruyorlardı.Dört polis bir araya gelip birer sigara tüttürdüler.Yavaş yavaş bir sohbete tutuştular.Sanırım dediğim gibi devriye atıyorlardı.Eğer yoldan çıkıp bize doğru bir köşe dönseler oradaki söğütleri ve şırıl şırıl akan pınarı görseler orda ayakta durup ta sigara içmezlerdi.Ben ve Monika nefes alırken bile dikkatli olmaya çalışıyorduk.Bir yaprak rüzgarda sallansa farkımıza varırlar korkusunu yaşıyorduk.Yüreğimiz bir kumrunun yüreği gibi pıt pıt atıyordu.Vakit ikindiyi az geçiyordu.
(Devamı gelecek...)