- 1276 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Anlayış
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gerçek anlayış edinimlerle belirginlik kazanılır. Her gerçek denilen anlayış, kavranış ve istemle sahip olunup tadılanın, yaşanılanın sonlandığı bir nokta var mıdır bilinmez. Yaşayışın hiçliği gençken içsel olarak çokta anlaşılmaz. Gençlik ateşinin verdiği her yıkım yeniden yapılandırılırken çok şey düşünülmez. Sadece içsel arzuların güdüleriyle yapılanmalar öne çıkar. Ruhu dinginleştirir.
İnsan yaşamı yapılandırırken yaşanası yaşam sevdasını daha iyi algılar. Kendini daha iyi bilir. Başkalarının kötülüklerini daha iyi görür. Kendini her şeye yine yaşadığı bu yaşam anlayışına göre yapılandırmaya çalışır. Bu yapılanmada kendi güzelliklerini tanımlarken, ayıbını haksızlıklarını görürse yaşam sevdası adına daha bir olgunlaşır. Bu olgunluğunda başkalarının ayıp ve yanlışlarıyla oyalanmaz. Onları siper ederek kendi amaçlarını öne çıkarmaması insan olma adına yakışanı olmalıdır.
İnsan olgunlaşması oranında noksanlarıyla bilgilendikçe hala bilemediklerinin olduğunu anlar. Bu anlayış aslında bireyi küçültmek yerine mütevazı oluşunu öne çıkarır. Bilmediklerinin sınırsızlığını duyumsar. Elde ettiği şeylerin hiçliğini elde edilemeyenlerin sonsuzluğunu anlama yetisini kazandırır.
Bu kazanım bir yaşam gerçek yolculuğunun başlangıcıdır. Her birey geldiği noktada ki edinimleriyle kendine ait yaşama sevdasını yeniden tasarımlamak istese, esse, coşsa yeniden yapılandırsa kim bilir ne güzel olur. Ancak bu güzellikleri kainatı kendinde görmüş, özgürlüğü deniz mavisinde içine sindirmiş ve bir zerrede gönlünün sevdasını güneşin sıcaklığında algılayarak bir yaşam başyapıtını gerçekleştirecek her güzel yüreğe bir yaşam sevdası dilemek hepimize yakışandır.
Bedri Demirpençe
YORUMLAR
Bedri Demirpençe
Teşekkür ederim
Saygılarımla
İnsan olgunlaşması oranında noksanlarıyla bilgilendikçe hala bilemediklerinin olduğunu anlar. Bu anlayış aslında bireyi küçültmek yerine mütevazı oluşunu öne çıkarır. Bilmediklerinin sınırsızlığını duyumsar. Elde ettiği şeylerin hiçliğini elde edilemeyenlerin sonsuzluğunu anlama yetisini kazandırır.
işte izin özü bu cümlelerde yatıyor..
deneme yazınızı tebrik ediyor selamlarımı gönderiyorum..
Bedri Demirpençe
Bu anlamda bende sahifeyi ziyaret etmenize teşekkür ederim.
Saygılarımla
Ben bu yazıyı okurken gençlik daha doğrusu 20li yaşlarıma gittim...O yaşlarda her şeye üzülen, ve hem eş hem de annelik görevlerimi yerıne getirmeye çalışıp yaşam sevdamı unutmuş gitmiştim...
Tek gördüğüm ve yapabildiğim çocuk sevdamdı...Onları büyütüyor tüm sevgimi vermiştim.. Üstelik bir de yakınlarımı mutlu etme çabası...Seneler geçti ben kendimi gördüm..Hızla geçen yıllarımı.. Oğullarım evlendikten sonra benim yaşam sevdam başladı. Tüm sevdiğim ve mutlu olacağım şeylerle meşgul oluyor yaşamımı en iyi şekilde geçirmeye çalışıyorum...Tüm yapamadığım, içimde kalan hobilerimle uğraşarak yaşam sevdamı en iyi en mutlu şekılde geçirmeye çalışıyorum...
Çok güzel anlam dolu ve düşündüren yazınızı ve yazarını yürekten kutluyorum...
Sevgilerimle...
canandemirel tarafından 3/20/2012 9:58:06 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bedri Demirpençe
Tanımlarınız yaşam sevdasının ta içinden. Tespitiniz yerindelikli. Genel anlamda çoğunluk biz bireylerin kendi ertelemelerinin istemlerince yaşamaları dileğiyle özgün değerlendirmenize teşekkür ediyorum.
Saygılarımla
Merhaba..
Ortaçağdan rönesans dönemine geçişte anselmus'un ilk olarak insanı ön plana çıkardığı ve hümanizme ön ayak olan söz "insana dair hiçbirşey yabancı değildir bana" ve sokratesin söylediği" bildiğim hiçbirşey bilmediğim" sözleri hayatımın temel taşlarıdır, ve yazınızı okurkende bu sözler geldi aklıma..birde yine çok önemli mihenk taşı olan benim için "ayakkabım yok diye üzülürdüm, ayakları olmayan bir çocuk gördüm" belkide tüm yaşamı veya yaşam sevdası diye tariflediğiniz olgunun üç noktası bu düşün kaynağına uyabildiğimiz kadar gerçek olabilecektir. Ve yapılanabilinecektir bana göre..ve gençlik öyle böyle geçti .. belkide hayatın demlenme diye nitelendirdiğim şu dönemi gençlikte çokta önemsemediğimiz veya sistemin mecburiyetlerinden kendi iç sesimizi hiç duymadan bir başkaları için yaşayan bireyler (bu benim gözlemimdir) gün gelip kendi içsel yolculuklarınada çıkmaya başlarlar.. Birgün kendime sormuştum ben ne yemek seviyorum diye biliyordum anamın ne sevdiğini babamın ne yemek sevdiğini.. çocuklarımınkinide biliyordum ama kendiminkini unutmuştum..ve o gün birde ben varım dedim ve ondan sonra hep gülmeye çalıştım hayatı eğlenceli bir şekilde ve mutlu olacağım şekilde yaşamaya çalıştım zaman sınırlıydı yaşam sonsuz değildi..ve yaşadığım kadar daha yaşamayacaktım görev ve sorumluluklarımı kendime göre gençliğide feda ederek yapmıştım işte bu noktada yaşamın bir sevda olduğunu algıladım.. Kuşları böcekleri görmeye başladım, elime fotoğraf makinasi alıp çıktım deniz kenarlarına dalgaları seyrettim, çingene kadınlarla sohbet ettim, balıkçılara selam verdim nasıl balık tuttuklarını sordum vs vs artık gerçek anlamda yaşamın içinde hissediyordum kendimi..ve belkide sizin dediğiniz yaşam sevdamı bulmuştum böylelikle güneş dahada bir ısıtıyordu ama rüzgarada tahammülüm yoktu.. Her dönemi yaşamın bir yapılanmaya gebe ve bireyin görevi başkalarını mutsuz etmeden kendini mutlu etme yollarını bulma keşke yıllar önce keşfetseydim bunu.. anlamlıydı yazınız ve bana tüm bunları düşündürdü hissettirdi.. saygılarımı bırakıyorum sayfanıza..
Bedri Demirpençe
Duyumsama ve anlatılmak istenene getirdiğiniz bakış açısıda fevkalede arı bir dil ve kelime seçenekleriyle insanın kendini yapılandırmasındaki anlamlı tanıma doğa sevginizi yansıtmıştır...
Teşekkür ediyorum bu ayrıcalıklı yorum için...
Saygılarımla