13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2189
Okunma

Dilden dile söylene gelmiş bazı deyimlerimiz vardır; aslını merak etsek de ya pek araştırmaz ya da araştırsak bile gerçeğe dayalı bilgiye çoğu kez ulaşamayız. Ben, bugün, Ateş Pahası deyiminin nasıl ortaya çıktığını, sanat dostu grubumuzdaki bir arkadaşımızdan öğrendim ve benim gibi bu deyimin aslını daha önce duymamış kişilerin de öğrenmesi için yazmaya karar verdim.
Efendim; zamanın padişahı vezirleriyle birlikte ava çıkmış. Tabii şimdiki gibi ciplerle değil, atlarla elbette. O dağ senin bu dağ benim derken gece bastırmış. Sadece gece bastırsa iyi; geceyle birlikte gecenin ayazı ve fırtınası da bastırmış. Padişah ve vezirleri, donmak üzereyken karşılarına bir kulübe çıkmış. Çalmışlar kulübenin kapısını.
Kulübede yaşayan vatandaş, giyim kuşamlarından ve atların ihtişamından, gelen kişilerin padişah erkânından olduğunu hemen anlamış ve içeriye buyur etmiş. Atları da ahıra bağlamış ev sahibesi. Soğuktan donmak üzere olan padişah; ocakta yanmakta olan ateşin karşısına geçip ellerini uzatmış. Bir süre sonra ısınmaya başlamış.
İşte o esnada; “bu ateş bin akçe eder” demiş.
Ev sahibesi, kıymetli misafirlerini ağırlamakta kusur etmemiş. Evinde ne varsa en güzelini sunmuş. Sabah gitme vakti geldiğinde padişah;
“Bizleri yedirdin içirdin, dahası donmaktan kurtardın, borcumuz nedir, söyle de bilelim?”
demiş.
Ev sahibesi, önce, “siz benim misafirimsiniz, misafire hizmetten para alamam” dediyse de, padişahın ısrarına daha fazla dayanamamış ve “bin on beş akçe efendim” demiş. Padişah, çok şaşırmış. “O da ne demek!” diye bağırmış.
Ev sahibesi; “Sekiz akçe atlar için, yedi akçe de, siz ve vezirleriniz için” demiş.
Padişah” peki, o, bin akçe neyin nesi?” diye sorunca ev sahibesi.
“Dün, demiştiniz ya padişahım, bu ateş bin akçe eder diye, işte o, bin akçe de ateş için.
18.03.2012 Emine UYSAL