- 1035 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NE OLDU HAYATIM,YÜZÜN SAPSARI...
Ambulans’la getirdiklerinde nöbetteydim. İlk müdahale sırasında yapılan tahliller ve röntgen çekimleri sonunda bu kişinin akçiğerlerinde kist’ler mevcut olduğu anlaşıldı. Soluk almakta zorlandığından şimdilik yoğun bakımda kalması gerekiyordu.
Nöbetimin bitişinden sonra yoğun bakımdaki gece gelen hastanın yanına gittim. Adamcağız aletlere bağlı olarak yatıyordu. "Hemşire hanım,şu hasta için yapılacak tahliller ile MR (Manyetik rezonans) çekimi için istediklerimi yazdım" dedim. "Tamam doktor bey,hemen.." dedi.
Neden bu adama yakınlık duyuyorum. Bu adamda beni çeken ne vardı.Adam oksijen tüpüne bağlı olduğu halde soluk almakta oldukça zorlanıyordu.Sanki hayata havlu atmış bir hali vardı.
Adamın MR’ından ve tahlillerinden anladığım kadarıyla kanser tüm vucuduna yayılmıştı. En fazla bir hafta ya yaşardı ya yaşamazdı. "Doktor bey hala bu şahsın kim olduğunu bilmediğimizden hala bir dosya oluşturamadık" Servis hemşiresiydi. Adamın yüzüne baktığımda adam sanki konuşulanlardan anlıyorda anlamıyormuş gibi davranıyor gibi geldi bana. Neden üzerinde kimliğini belirtecek hiç bir şey yoktu ? Bu adamın öyle sıradan biri olmadığına da emindim. Kimdi bu adam ? Bu soru kafamı iyiden iyiye kurcalamıya başladı.
Bir kaç gün geçtiği halde adamın ne arayanı vardı nede soranı. Yoğun bakımda olduğum zamanlarda adamın fark ettirmeden beni süzdüğünü ve konuştuklarımızı dinlediğini fark ediyordum. Sorduğumuz hiç bir soruya cevap vermeden sadece dinliyordu. Ben onun konuşabildiğini ama konuşmak istemediğine emindim.
Günden güne durumu kötüleşiyordu.
Öğleden sonra tekrar hastanın başına gittim.Onun beni duyduğundan emin olduğumdan “Yarın Torakotomi, yani göğüs kafesini cerrahi yoldan açalım bakalım hastamızın durumu ne alemde ?" diyerek onun yüzüne baktım. Bir müddet adam yüzüme baktı. Tam yanından ayrılacaktım ki elimi tuttu. Yüzüme öyle bir bakışı vardı ki sanki "konuşalım" der gibi bir hali vardı.Elimi kendine doğru çekti. Eğilmemi istiyordu. Kulağıma "Şayet nasip olursa akşam gelebilirmisin?" dedi. Başımı "Olur!.." anlamında salladım.
Gece adamın yanına geldiğimde adam ağzındaki oksijen maskesini çıkardı."Ne yapıyorsun?" dediğimde adam kısık bir sesle "Ne yaptığımı biliyorum doktor bey,siz sadece bir sandalye çekip yanıma otururmusun?" dedi. Hiç ses çıkarmadan serviste bulunan bir sandalyeyi yatağının başına çektim. Nefes almakta oldukça zorlanıyordu. Belli ki birşeyleri mutlaka anlatması gerektiğine inanıyordu. Hafifçe bana doğru döndü. Başladı anlatmıya:
"Eğer anlatacaklarım bitmeden sözümü kesmezsen sevinirim.Sende biliyorsunki bu benim son anlarım ve konuşmakta oldukça zorlanıyorum."
Başımı "Olur.." anlamında salladım.
"Bende senin gibi doktordum." Şaşkınlıkla söze girmeye hazırlanıyordum ki adam"Lütfen sözümü kesmeyin n’olur.."
“Ben Tıp Fakültesinden mezun olduğumda rahmetli babamla annem ne kadar sevinmişlerdi!.. Daha sonra ihtisasımı genel cerrahi dalında yaptım. Zaman geçtikçe özel hastanelerden aranan bir cerrah olmuştum. Annem bir gece ansızın kalp krizinden vefat etti. Annemin vefatı babamı çok hırpalamıştı.Uzun zaman babam kendini toparlayamadı.Ben ailenin tek evladıydım. Zamanla babamda Alzheimer hastalığı başladı.Babam hiç bir zaman hastalığını kabul etmedi. Zaman zaman kendine geliyordu ama çoğunlukla hiç bir şey hatırlamıyordu. Eşim babamın bu hastalığının çok riskli olduğunu,onu mutlaka bir bakım evine yatırılmasının gerektiğini söylüyordu. Eşime dairelerimizden birini babamın ikametine ayırıp onun bakımı içinde gerektiği kadar bakıcı tutabileceğimizi söylediğimde eşim, sen beni dinle babanı özel bir bakım evine verelim.Onun rahatı için bu şart diyordu.. Babam için özel bir bakım evi bulduk. Eşimle birlikte arabamla onu oraya götürmek için yola çıktık. Babamın hafızası zaman zaman geri geliyordu. İşte o anlardan birinde babam bana dönerek nereye gidiyoruz oğlum dedi. Ben söyliyecek bir şey bulmaya çalışırken eşim,”Senin daha iyi bakılman için özel bir bakım evine gidiyoruz babacığım” dedi. Babam "Babacığım,babacığm haa !" diyebildi. Bana dönerek “İyi olur..iyi olur. Sizde rahat edersiniz bende!” dedi. “Yok baba ,sadece senin daha iyi olman için bu” dedim. Babam yüzüme baktı,baktı acı acı tebessüm derek arabanın camından dışarısını seyretmeye başladı. Bakım evine babamı yerleştirkten sonra vedalaştık. Eşimle birikte dışarı çıkyordukki biri koluma yapıştı,babamdı. “Biraz konuşalımmı ? Yanlız !” dedi Şaşırmıştım. Döndük babamla salonun bir köşesinde durduk.Babam hala kolumu tutuyordu.Sessizce birbirimize uzun uzun baktıktan sonra babam “Bak oğlum beni iyi dinle; ben de babama yaptım ama, inan bana benim babama yaptığımdan çok fazlasını sen bana yapıyorsun, bunu bilmeni istedim” dedi ve arkasına bakmadan odasına doğru yürüdü gitti. Salonda kalakalmıştım. “Ne oldu hayatım ,yüzün sapsarı” döndüm eşimdi. “Yok bir şey,gidelim” dedim.
Babam kısa bir süre sonra vefat etti. Bakımyurdu müdürüne yaptığı vasiyet üzerine babamı vefat ettiği yerde toprağa verdik.
Kazandığım tüm parayı ailemin,çoluk çocuğumun geleceği için yatırım yapıyordum. Üç oğlum oldu.
Bir gün eşimle birlikte tatile giderken bir arabayla kafa kafaya çarpıştık. Eşim öldü. Ben ağır yaralı olarak kurtuldum.Çarpıştığımız arabadaki kişide yaralı kurtuldu.Keşke bende eşimle birlikte o kazada ölseydim Aylar sonra bir tesadüf eseri olarak öğrendim ki, meğer çocuklarım eşimi ve beni ortadan kaldırıp tüm serveti elde edebilmek için kazayı yapan kişiyle bir aracı vasıtasıyla anlaşmışlar. Dedimya keşke o kazada eşimle bende ölseydim. İnanılacak gibi değil dimi ?.. Sustum !..
Düşünceli geçen gecelerin birinde babamı bakım evine bıraktığımızda bana söylediği “ Ben de babama yaptım ama,inan bana benim babama yaptığımdan çok fazlasını sen bana yapıyorsun” sözü kulaklarımda çın çın çınladı.
Sonunda kararımı verdim. Tüm mal varlığımı sessizce satarak paraya çevirdim. Yeterli miktarını kendime ayırıp kalan tüm parayıda belediye’ye ait yaşlılar bakım yurduna bağışlayıp kimseye haber vermeden ortadan kayboldum. Bulunduğum yerden çok uzak bir ile gittim.
Artık beni kimsenin tanımadığı bir yerde şehrin kenar mahallelerinden birinde bir gecekondu da kendimce sözde huzurlu,basit bir yaşama başladım. Seni hiç aramadılarmı diye soracaksın. Hiç bir bilgim yok. Sonunda olacak olan oldu. Akçiğerlerimde bir sorun olduğu kesindi. Benim için en iyi kurtuluş yolu ölümdü. Kendi hayatıma son verebilme cesaretim yoktu. Basit ilaçlarla günlük yaşamımı sürdürmeye çalışırken durumumun günden güne fenalaştığının bilincindeydim.
Sonunda yaşadığım mahallenin dışında bir yerde yürürken gözlerim karardı.Gerisini biliyorsunuz.” dedi.
“Çocuklarını hiç özlemedinmi ?” diye sordum. “Sence özlenecek çocuklarım varmıydı?” dedi. Sadece yutkundum.
“Senden son bir ricam var dedi. “Buyur!” dedim.Son bir gayretle kafasını yastıktan kaldırmıya çalışırken ben başımı ona doğru uzattım ... “Senden son ricam şu, n’olur beni kimsesizler mezarlığına gömün,baş ucuma tahta dikerseniz orayada Hiçbir şey yazmayın.Ben bu hayatımda olduğu gibi öteki hayatımdada Yalnız kalmak istiyorum” dedi.
Meslektaşımı bu gün kendi isteği üzerine kimsesizler mezarlığının sakin bir köşesine gömdük.
Mezarından ayrılmadan önce uzun müddet mezarı başında kaldım,dua ettim.
Mezarlığın kapısından çıkarken son bir defa daha meslektaşımın mezarına dönüp baktım... Sanki bana gülümsiyerek el sallıyordu.
Mustafa Arif Razgartlı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.