- 1023 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hiç olmamalıydı
Kar şakalarından oldukça sıkıldığım bir kıştı. Zamanın geçmediği geceler ve düşüncelerle, çokça kahve sigara ikilisinin ön plana çıktığı zamanlar.
Sorumluluklarıma küfür ettiğim okul yolu saatlerin de, kafama kar topunun gelmesi yada insanların çığlıklarla birbirlerine ; “ haaa haa işte kıştan mutluyuz “ der gibi şakalar yapması asabımı bozardı. Tanıdığım herkesin densiz geldiği bu aylarda; dünya haritasında nerede olduğunu bile bilmediğim, fakat ismiyle beni kendilerine çeken ülkelere yaptığım hayali ziyaretlerle sıyrılırdım tüm önemsiz hisssizliğimden; Burkina faso, Papua yeni gine, Kuala Lumpur.. Büyüme sorunları yaşadığım bir kışta, en iyisi buydu sanırım. Kararların bile beni bir kararsızlığa ittiğini ve dünyevi dertlerden yetişkinliği kaldıramadığımı düşündüğümde en iyisi daha fazla önemsiz hissetmekti. Bilirsiniz, haritada yerleri bilinmeyen ülkeler önemsiz gelir.
Gözle görünen bir derdimin olmaması, gözle gören bir çok kişi için şaşırtıcıydı. Görmenin fiziksel ve maddesel olduğunu, önemli olanın ruh olduğunu ve bunu hissetmenin derinlik istediğini bahsetmedim onlara. Sadece bir keresinde, “anlamıyor musunuz biz nesnelerle görürüz” demiştim! Sonrasında derdimi anlatmamın gerekliliğinden bahsetmişlerdi saçma bir şekilde.
-Bir neden mi istiyorsunuz diye bağırmıştım; madem öyle kulak verin diyeceklerime, zira kelimeleri duymanın derinliğinde “eğer kavramlarla değil boşluk hissiyle düşünebilirseniz,” kulak verin diyeceklerime.. Siz kuklalar ve marka bağımlıları, kendilerini kandıranlar ve yoldan çıkmamışlar, sorgusuzluğunuzla kulak verin diyeceklerime.. Size dersem derdimin banka kuyrukları olduğunu ve bahsedersem rıhtımda ki ay ışığına saklanan teknenin rahatsızlığından, anlar mısınız beni ? Derdimin bu olduğunu söylemem gözlerinizde ki gibi şaşırtır mı kulaklarınızı ? Hissediyorum şaşıran kulakları ve anlamsız gören gözleri! derler ki kulaklarınız; “biz de bu kadar haykırışla sanmıştık ki, Afrika‘da kolera aşısı bulamayan çocukları dert eden, bizde sanmıştık ki kansere çare arayan” , derler ki gözleriniz; “barışın mümkün olduğunu dünyaya anlatamadığı için çıldırmış olsa saygı duyabilecekken ben” ve derler ki ağzınız “varoluş reddi..” İşte o yüzden hepliğinizle kulak veremezsiniz diyeceklerime, göremezsiniz kavramları olmayan kelimelerimi. İşte o yüzden şaşırmalısınız hepiniz derdimin banka kuyrukları olduğuna ve otobüs yolculuklarıyla kaybolamamayı dert edindiğime… İşte o yüzden şaşırmalısınız hepiniz, sabun üreticisi olmayı istemediğim için üzüldüğüme, aynı anda daha fazla yerde olmanın bana bir şey katacağına inanmadığıma. İşte o yüzden; “sizler,” “hepiniz” evet “hepiniz”, hepsiniz.. Bu yüzden anlayamazsınız, dert sanmadığınız dertlerimi.
Kar şakalarından oldukça sıkıldığım bir kıştı. Sonra bir gün, yazın yaklaştığını söyledi televizyonlar; bu mevsimin anlık getirileriyle, kendimi oyalayacağım anlamına geliyordu.
Her şeyin farkında olarak zaman geçirmek ve biraz daha önemsizlik için, önem verdiğim tüm şeylerin zamandan akmasıydı bu.. Bu hiç olmaya çalışmamaktı, hep olmaya hiç..