"PİRİNÇ VE GÜMÜŞTEN ŞAMDANLARIN TUTTUĞU, HİÇ SÖNMEYEN MUMLARIN YAKILIŞ GÜNÜ"
Hepimiz aynı düşün yorgunlarıyken, ilkel insanların atalarımızın rüyalarını yaşayıp, onların korkularını ve kâbuslarını tuhaf bir şekilde devam ettirirdik.
Ağaçlarda uyurdu onlar; hayvani görüntüleri koca dişleri, pençeleri vardı. Köpek eti yerlerdi ve su kabağından su içileceğini ölmek üzere olan bir yaşlıdan öğrenmişlerdi.
Yaşadığımız şu vakitleri düşünemez bir an düşünmeye kalksalar titrerler; ağaçların üstünden düşer ve ölürlerdi, kıyamet- dünyanın ölmesi, ya da çok daha korkunç bir düşünce ile.
Öbür günlere dair plan ve yiyecekleri, hayalperestliklerinin olmadığı kesindi. Onlar başlattılar yemek için yaşamayı, uzun yıllarda sürdürdüler. Bizler şuan yapmıyor gibi görünsek bile atalarımızdan kaldı bu ve iletilip durdu. Tıpkı birçok korkunun, sapkınlığın, mutluluğun ve hatta tanrının bile iletildiği gibi.
Yaşantılarımızın hasta ruhlu bir yazarın her gün yazdığı günlük dramlardan ibaret olduğunu, kutsal saydığımız her şeyin aslında bizim zayıflığımızdan kaynaklandığını; üstün çok üstün insanlara bakıp imrendiğimiz ya da kıskandığımız zaman ona "hık" diyecek gücü ne bedenlerimizde ne de sarsıntılı ruhumuzda bulamamızdan kaynaklı. Son derece güçsüz olmaktan gelmiş bir çaresizlikle, her kimse nasıl bir varlıksa " taparız önünde eğiliriz" en kibirlimiz dahi bunu yapar.
Şuan 2012 yılını yaşadığımız için ne şanslı olduğumuzu düşünüyoruz. Hiç birimiz ne Nuh un gemisini, ne İsa ve 12 havarisini göremedik. Atalarımız şimdi bunları üzülerek kimisi sevinerek dinliyorken bizleri görerek " zaten biz de göremedik" diyerek hala o uzun ağaçlardan bize gülerken düşebiliyorlardır. Bu dünyayı onlar tertemiz bırakıp gitti, ısınmak için ağaçları bile kesmeyen atalarımız; yazmak için onları kesmeyen atalarımız, tertemiz bırakıp gittiler.
Şimdi huzursuzca uyanıp uçurumdan düşme korkularımı ve ölmeden uyanmamın nedenini öyle iyi anlıyorum ki. Onlar düştü ve öldüler. Biz ise sadece düşme kısmını yaşayabiliyoruz, ta ki bir insan ağaçta uyurken düşüp ölene değin yaşayacağız…
O mumlar üflenir mi? Kim bilir belki…
YORUMLAR
Keskin bir analitik zeka var yazıda. Gel gör ki 1500 yıl geride yaşayıp da, o günün mantığıyla bugünün dünyasını yönlendirmeye çalışan, en ileri geri zekalılara ne buyrulur? Bunun adını koymak gerçekten güç...
Saygılarımla 10 puan...Fırsat buldukça yaz sevgili Pınar...
waratte
Teşekkür ederim değerli üstat sizden bunları işitmekten onur duydum…
Ve ne üzücüdür; geçmiş sadece bakıp ders alınması gereken bir eylemler zinciriyken bu zincirlerin halkalarını ısrarla saklayıp kirine pasına aldırmadan yeni tertemiz zincirlere kaynak yapmaya çalışan zihniyetler her alanda baş gösteriyor. Esas üzücü tarafı ise bunlar parmakla gösteriliyor / utanç ile işaret edilmeleri gerekirken.
Üzgün bir dünya çamura bulanan karabalıkları-insanlar... Pullarımız yenilenemiyor…
Sıklıkla geçmiş ve geleceğe dair yazmaya çalışacağım.
Hoşça kalın
Sevgiler
/…