- 869 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Günün Anlam ve Önemi
Burası öykünün bittiği yer. Burada kurmaca biterken gerçek başlıyor. Gerçek, bir dolu inanılmaz öyküyle beraberinde geliyor. Efsanelere bulanıyor. Birkaç bin kişinin dövüştüğü Troya, Gelibolu’nun herhangi bir gününe dönüşüyor.
Dünyanın en ünlü efsanesinin doğduğu topraklardayız. Ama Homeros’un kahramanlarının izi kalmamış. Herodotos’un aktardığı Kserkses ya da Akhilleus’un mezarını ziyaret eden İskender’in de anıları sözlerden ibaret. Yine de efsaneleri seviyoruz. Büyütmeyi, yere göğe sığdırmamayı seviyoruz. Görmek istediğimizi görüyor, istemediğimize gözümüzü yumuyoruz. Çanakkale Savaşı da bunun en güzel örneklerinden biri.
Savaşın teknik detayları üzerinde durmayacağım. Kahramanlık ve korkaklık öykülerinin bol olduğu bir savaş bu. Kollarını kendi istekleriyle koparanlar kadar makineli tüfekle tehdit edilerek hücuma kaldırılanlarında olduğu bir yerden bahsediyoruz. Kayıplar ise Zaiyat kelimesinin şehit olarak anlaşılmasından dolayı büyür de büyür. 57,000 bin ölü 250,000 olarak anılır. Şairin karşılaştırma yaptığı Bedir Savaşında her iki tarafta toplamda 1,300 kişinin savaştığı, yine toplamda 85 kişinin öldüğü düşünülürse, 57,000 ölü küçümsenecek bir rakam değildir. Yine de bunlar detaydır, varmak istediğim nokta değildir.
Çanakkale’de olanlar savaşların anlamsızlığına belki de en güzel örnektir. 19 Şubat 1915 ten, 9 Ocak 1916 ya kadar çarpışıyorsunuz, %60 zaiyat veriyorsunuz ve herkesin tarihine Kesin Osmanlı Zaferi olarak geçiyor. Peki sonrası? İki yıldan biraz fazla süre sonra aynı donanma, aynı boğazı Tanrı Kralı Korusun’u çalarak geçiyor. Bu noktada Mustafa Kemal’in ölmeyi emrettiği askerlerle biriyle karşılaşsanız, o da bando mızıka çalan donanmayı gösterip “O zaman biz niye öldük?” dese, cevabınız ne olurdu? Benim aklıma tatminkar bir cevap gelmiyor, tek geleni de söyleyemiyorum: “Savaşlarda olur böyle; bazen boşuna öldüğünüzü farkedersiniz. Vatan sağolsun!”
İşin traji-komik tarafı vatan da sağolmadı.
YORUMLAR
Evet bu akşam oturup sizin okumadığım öykülerinizi okuyayım.
Bu yazı diyor ki tarih çelişkilerle dolu ,ya bir de hiç bilmediklerimiz ,onu da bilinmeyen tarihi okuyarak çözmeye çalışıyorum ki bizim okullarda öğrendiklerimizle hiç alakası yok.
Devam ..
İlhan Kemal
Örneğimizde Çanakkale Savaşı var. Sayıların abartılmasını bir kenara bırakıyorum. Sorum şu: Aynı gemiler aynı boğzdan ellerini kollarını sallayarak geçecekse ölenlere ne uğruna öldüklerini nasıl anlatacağız? Bu zafer tamamen insanların boşa harcamansına bir örnektir. Ama biz bunu kutluyoruz. Söyleyeceklerim bundan ibaret. Saygılarımla.
lacivertiğnedenlik
İlhan Kemal
Cesurca ve düşündüren bir yazı okudum sayfanızda...
Bu savaşta binlerce insanın kanı akmış, akıtılmış...Üstelik dünyada ise bu savaş, askeri beceriksizlik ve felaket sembolü olarak sayılmıştır...Sizi kutluyorum, sevgilerimle....
İlhan Kemal
Burada sizin kahramanlık destanına karşı çıktığınız bir mevzu yok, insanların neden kutladığına ya da neden bu kadar duygusal kaldığına herhangi bir itiraz da yok! Yazının temel amacı 'düşündürmek'! Bir millet neden savaşır ve neden savaşta insanını yitirir? Acaba gerçekten olması gereken savaş ise, savaş insanların karşılıklı birbirini öldürmesi ise; neden?
Galiba bu tek taraflı bir çöküntü de değil! Ta Avustralyalardan kalkıp da Çanakkale'ye kadar gelen sarışın Anzakların da manasızlığını anlatan bir çöküntü. Ne için, kim için savaştın?
Bence Yaradan'da böyle bir savaşın olmasını istemezdi. Ki işin ironi yanı, 2 sene sonra aynı boğazdan usulca gemilerin geçip, İstanbul'u zabıtları altında tutmaları.
Truva'nın içinden artık düşman çıkmaz dediğimiz yerde, bilakis zamanla, savaştan sonra içten içe daha büyük yıkım başlamadı mı?
Kalemi kutlarım. Düşünmek için ne kadar da hantal aklımız var!
Hürmetle...
İlhan Kemal
Ne için, kim için savaştın? Herkes seferberlik yüzünden savaşıyor. Cepheye vardığınızda beş dakika sonra ölecek olmanıza bir anlam kazandırılması gerekiyor. Ya siz o anlamı buluyorsunuz, ya da arkanızdan size bir tane yakıştırıyorlar. Onlar size savaşmak üzere Avustralya'dan geliyorlar, siz savaşmak üzere Galiçya'ya asker gönderiyorsunuz. Çok da farklı değil, herkes adamlarını istediği yerde birbirine kırdırıyor. Saygılarımla.
Çanakkale’de olanlar savaşların anlamsızlığına belki de en güzel örnektir. 19 Şubat 1915 ten, 9 Ocak 1916 ya kadar çarpışıyorsunuz, %60 zaiyat veriyorsunuz ve herkesin tarihine Kesin Osmanlı Zaferi olarak geçiyor. Peki sonrası? İki yıldan biraz fazla süre sonra aynı donanma, aynı boğazı Tanrı Kralı Korusun’u çalarak geçiyor. Bu noktada Mustafa Kemal’in ölmeyi emrettiği askerlerle biriyle karşılaşsanız, o da bando mızıka çalan donanmayı gösterip “O zaman biz niye öldük?” dese, cevabınız ne olurdu?" BU PARAGRAFI ŞUNUN İÇİN KOPYALADIM AŞAĞIYA: ORADA HİÇ KİMSENİN SESLENDİRMEYE CESARET EDEMEDİĞİ BİR GERÇEĞİN CESUR KALEMİNİZCE TESPİTİ VAR... SAYGILAR
İlhan Kemal
_Siz savaşı nasıl yorumlarsanız yorumlayın, bir gerçek var ki; savaştığımız o insanları bizler davet etmedik ! Biz inananlar; Allah yolunda öldürülenlere de ölü değil, şehid deriz !
_Mehmed Akif'in, Çanakkale Savaşını Bedir Savaşına benzetmesindeki hikmet; Çanakkale de savaştığımız düşmanın, gayri Müslim olması ve sayılarının bizden fazla olması hasebiyledir ve ayrıca ülkemizde yaşayan Müslümanların ve bu günkü sınırlarımızın çok ötesinden dahi Çanakkaleye gelen Müslümanların savaşa iştirak etmelerinden ötürüdür ! Yani inananların ortak şuuruna vurgu yapıyor ve siz de bilirsiniz ki Şair; Anadolu bölgesi Müslümanı değil, bir Arnavutluk bölgesi Müslümanıdır !
_Bir ülkeyle savaşınız ancak; savaşın bittiği anlamına gelen barış anlaşmasına kadardır ve ondan sonra uluslar arası yapacağınız anlaşmalar da olabilir ve resmi ziyaretlerde olabilir ve de bu barış sürecindeki ilişkileriniz, iki savaşın ara döneminde ki bir barış zamanına da rastlayabilir.Bu gün hala gönderlerimizde Ay yıldızlı bayrağımız sallandığına göre; vatan sağolmuş demektir !
_Çanakkale niçin kahramanlık destanıydı ? Aşağıda vereceğim edindiğim bilgiler, umarım size yardımcı olur:
“Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir.”
Winston Churchill
ÇANAKKALE SAVAŞI SIRASIN DA GEN. JEAN HAMİLTON’UN AVRUPA BASININA VERDİĞİ DEMEÇ
hamilton
Gen. Hamilton: Savaş gemilerimizin Marmara’ya girmesiyle birkaç saat içinde İstanbul ya teslim olacak, ya isyan çıkacak, ya da derhal boşaltılacaktır. İstanbul’un deniz ve demir yolları kesilip birbiri içine girmiş köhne evlerde oturanların tepelerine donanmanın toplarından birkaç mermi yağınca neler hissedeceklerini bir düşünün! Uygun bir rüzgar çıkarsa; bu günah yuvası, kıvrılan alev sütunları içinde SODOM ve GOMARE gibi yok olacaktır.
ÇANAKKALE SAVAŞI KUMANDANI GENERAL JEAN HAMİLTON'UN MEŞHUR SÖZÜ
“Türkleri Allah'larından ayırabilmek için daha başka ne yapılabilir ki ? Biz Türklerle değil Onlar'ın Allahları ile harbettik!”
ÇANAKKALE SAVAŞI SIRASINDA İSTANBUL’DA AVUSTURYA – MACERİSTAN ASKERİ ATEŞESİ OLARAK GÖREV YAPAN GENERAL JOSEPH POMİANKOWSKİNİN HATIRALARINDAN
hamilton
Bir gurup İngiliz ve Fransız esir
- Alman savaş planlarından en önemlisi Berlin – Bağdat demir yolunu onlara açılması ve oradan Hindistan’a ulaşılmasıydı. Bunu için de zayıf bir Türkiye gerekiyordu. Türkiye’nin malubiyeti ve zayiatı Alnam politikasının ekmeğine yağ sürecekti!.. General Liman Von Sanders ve General Jodenstein, Türk askerini hiç esirgemiyorlardı. Açık arazide, güpe gündüz, hazırlıksız ve yorgun argın askerlere saldırı veya geri çekilme emirleri veriyorlardı. Bu saldırılarda binlerce Türk askeri düşman makinalı tüfekleri ile biçilerek öldürülüyordu!..
'Türk Askerinin savaşve muharebe için haiz olduğu yüksek niteliklerin önceden layıkıyla bilinmemesi
İngilizler için felaket olmuştur.... Türk askerinin ne yaman muharip olduğunu İngilizler kendileriyle dövüştükten sonra denemeyle anlamışlardır."
İngiliz Generali OGLANDER
"Başka bir millet askerinin, artık muharebeyi kaybettik, yenildik diye silahınıbırakıp savaştan
vazgeçtiği hallerde, Türk askeri için muharebe yeniden başlar:"
İngiliz General MAUDE
"Müdafaada Türk askerine kumanda edebilen bir asker, üniformasınızaferle süslemişdemektir."
Müttefik OrdularıBaşkomutanı
Sir Jean HAMİLTON
"Kılıcıinsafsız bir maharetle kullanan Türk eli, mağlup ettiği insanların yarasınısarmakta da ustadır."
İngiliz KomutanıLord BYRON
"Türkler öldürülebilirler fakat mağlup edilemezler..."
Napoleon
"Beni üçüncü kez vuran, aramıza sızan keskin bir nişancıydı. Bundan eminim. Siperde yakınımda bir yerde idi. Mermi o taraftan geliyordu çünkü. Tanrım o kadar cesurlar ki... Bizimkilerden çok daha cesurlar. Yeşil üniformalarıyla Alman subaylarınıda kılıçlarınısallayarak cephede koştuklarını gördüm. Birkaç dakika sonra Alman subaylarına hemen hiç rastlamadım."
İngiliz BinbaşıBROWN
“Bütün doktorluk hayatımda her çeşit acılarla, azaplara tahammül eden Türk askerine benzeyen insanlar
görmediğim gibi, korkunç ağır yaralardan onlar kadar olağanüstü tarza kurtulup iyi olan adamlara da
rastlamadım. İçki ve başka sefahatle bozulmamışmükemmel vücutlu, tam sıhhatli insanlardı.”
Dr. Charles RYAN
“O zamanlar ben de delikanlılık çağında bir kişi olarak diğer silah arkadaşlarım gibi İngiltere
İmparatorluğu’ nun şanlısavaşlarından birine katıldığımısanmaktayım… Evet, o uzak yıllarda
görüşümüz böyleydi. Gelibolu’ya giderken onların ne türlü fena muameleler yapabilecekleri hususunda verilen bilgilere, yapıla gelen olumsuz telkinlere karşıTürk askerinin mert bir savaşçıolduğunu olaylar içindeki tecrübelerimizle anlamıştık.”
J. Mc KİNLEY
İlhan Kemal
Hayır, biz davet ettik. Tahrik edilmeden Rusya'yı bombaladık ve sonrasında savaş ilan ettik. Çanakkale savaşı Osmanlı Devletinin isteyerek başlattığı bir savaşın muharebelerinden biridir.
O insanlar da oraya dini görüşlerinden ötürü değil, vatandaşlık görevleri yüzünden gittiler. 57,000 i de orada öldü. Yaşayanların ölüleri nasıl adlandırdığı inançlara göre değişiklik gösterir. Ne isim verilirse verilsin, ölü sonuçta ölüdür, o insanlar bir hiç uğruna ailelerinin yanına dönememişlerdir.
- Mehmet Akif'in benzetmesini anlıyorum. Ortak şuur kendisinin yaklaşımıdır; romantik bir tutumdur. Lakin kervan yağmasına gidenlerin sebepleriyle seferberlik ilanı yüzünden kendini Geliboluda bulanların sebepleri aynı değildir. Boyutlar karşılaştırıldığında ise Bedir savaştan çok, çatışma sınırları içinde kalır.
- O insanların savunmaya çalıştıkları devlet 1918 de teslim olmuş, ve tamamı işgal edilmiştir. Sonrasında da tarih sahnesinden silinmiştir.
Alıntılarınızla ilgili şunları söylemek istiyorum:
- İlki Çanakkale'de olanları hiç bir zaman küçümsemeyi düşünmedim. Aksine, orada ne olduğunu gözlerinizin önüne getirebiliyor musunuz düşüncesini işlemek istedim.
Her savaşta olduğu gibi burada da cesaret ve korkaklık el ele gitmiştir. Altını çizmek istediğim nokta Türk askerinin ne kadar cesur ya da korkak olduğu değil, Türk insanın nasıl pisi pisine harcandığı, savaşların da anlamsızlığıdır. Bu yüzden de Türklerin cesaretini öven alıntılar gereksiz kalmıştır.
- İkincisi ise alıntılara göz gezdirirken benzer sözleri bizim sarfedip sarfetmediğimizi düşündüm. Savaşta da, sporda da rakibimiz hakkında olumlu söz söylemekten kaçınırız. Söylense bile hayranlık ifade edilmesi neredeyse yoktur (Biz kendimize hayranız). Halbuki rakibin büyüklüğü zaferi anlamlı, yenilgiyi kabul edilebilir kılar. O alıntıların arkasında da bu düşünce yatar.
- Sözlerin bazıları hakkında ister istemez şüpheler oluşuyor. Örneğin Akka'daki sonuçsuz kuşatması dışında her seferinde Osmanlı ve Memluk ordularını yenmiş Napoleon'un bu sözü hangi noktada söylediğini merak ettim (Akka'da da veba ve İngilizlerin yüzünden yaşanan mühimmat kıtlığı epey belini bükmüş generalin).
Epeyce emek verilmiş yorumunuz için teşekkür ederim. Saygılarımla.
besimtaret
_Sizin telef diye tarif ettiğiniz kayıpların acaba ne kadarı müttefikimizin yanlış manevraları yüzünden oldu? İşte bu gerçekten de muamma ! Dikkat ettiyseniz alıntılarımda; bu konu da vardı !
_Toplumlarda canlı tutulmaya çalışılan Kahramanlık pisikolojisine gelince; onun altında yatan gerçek şudur; sahaya her zaman bir sıfır önde çıkarsınız ve rakibinizin gücünü teknik adamlarınızın görmesi sizin için yeterlidir !
_Rusya savaşı hakkında ben sizin söyleyemediğinizi söyliyeyim: acaba Rusyada ki Devrim Hareketi başlamasaydı; bu günkü Türkiye Cumhuriyeti olur muydu ? !!! Osmanlı Rusya ile savaş hususunda; çok büyük bir zamanlama hatası yapmıştır ! Ahmaklık ederek İranla savaşacağına, Rusya ve İngiliz gerçeğini görseydi ve çok daha önceki tarihlerde önlemlerini alsaydı; Almanlara bu kadar mahkum olmazdık ve biz bu gün bunları konuşuyor da olmazdık !