- 2563 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANAKKALE RUHU!
18 Mart 1915 Çanakkale savaşı Türk tarihinin dönüm noktalarından biridir. 97. Yıl dönümünü kutlamakta olduğumuz Çanakkale zaferi kahramanlığın, Türk devletinin, bu vatanda yaşayanların en büyük ortak değeridir… Çanakkale bütün Türk milletinin nabzının hep birlikte attığı, binlerce şehidin kefensiz yattığı yerdir.
Bu gün Çanakkale savaşının milletimiz için ne mana ifade ettiği vatan, bayrak, din, devlet sevgisinin ve bağımsızlığın ne anlama geldiği, özüyle Çanakkale ruhunu anlamanın ne demek olduğu yeni nesillere iyi anlatılmalıdır.
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?/En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer./O ne müthiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,/Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,/Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.
Yüz binlerin kanıyla vatan yapılan bu topraklarda, Türk ve dünya tarihi’nde benzersiz bir deniz ve kara savaşlarının yapıldığı yerdir Çanakkale. Hepsinden önemlisi, bir milletin kutsal saydığı değerler ve vatan toprağını savunmada gösterdiği eşsiz bir kahramanlık mücadelesi yanında, bir ruhun çağa damgasını vurarak oluşturulan Türkiye cumhuriyeti devletinin doğuşudur…
“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı/Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.”
Bastığımız topraklar birçok destana, mücadelelere şahitlik etmektedir.
Çanakkale zaferi; çelikleşmiş millet iradesinin, vatan, millet, bayrak aşkının, geleceğe olan güvenin, hürriyet sevdasının, eriyle komutanıyla, genciyle ihtiyarıyla, kadını kızıyla birlikte yazdığı şanlı bir destandır. Türk milletinin bir diriliş mücadelesidir!
İslam’ın bayraktarlığını yapan şanlı Türk devleti ve milletinin Çanakkale’de var olma yok olma mücadelesinde düveli muazzama ya karşı kahraman askerlerinin yazdığı bir destandır. Gelecek nesillere vatan savunmasının, birlikteliğin, kardeşliğin, kahramanlığın, imanın nasıl yaşandığının göstergesidir…
Yurt içinden ve yurt dışından Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Arnavut, Gürcü, Boşnak ve Osmanlının hüküm sürdüğü diyarlardan, değişik milletlerden olmak üzere birçok insan bu mücadeleye katıldı. Rengi, ırkı ve etnik özelliği dikkate almayarak etle tırnak gibi vatan, devlet savunmasında kahramanlık göstererek şehit oldular, aynı topraklarda kucak kucağa yattılar… Hatta bu vatanı seven ve vatandaş olan Rum, Ermeni, Süryani, bütün tebaa yan yana, birlikte vatan mücadelesinde görev aldılar öldüler ve destan yazdılar.
Çanakkale ruhunda kardeşlik, hak-hukuk, mertlik, yiğitlik, insanlık dersleri vardır. Yaralılardan Mustafa çavuş verilen ekmek için “Ben öleceğim, yersem israf olur. Bunu sağlam bir kardaşıma verin, yesin düşmana karşı savaşsın.” Demiştir.
Yine göz yaşartacak bir olay; Çanakkale Savaşı sırasında Koca dere köyünde büyük bir sargı yeri kuruluyor. Kimi Urfalı, kimi Bosnalı, Kimi Adıyamanlı, Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda yaralı getiriliyor... Bunlardan biri Lâpseki’nin Bey baş Köyündendir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından. "Ölme ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım... Arkadaşıma ulaştırın..." Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur:
"Ben... Ben köylüm Lâpsekili İbrahim Onbaşından 1 mecit borç aldıydım... Kendisini göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin"
"Sen merak etme evladım" der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar.
Az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözü de "söyleyin hakkını helal etsin" olur...
Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir künye ve yine bir pusula. Komutan gözyaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine nede gözyaşlarına engel olamaz...
Pusuladaki not; "Ben Bey baş Köyünden arkadaşım Halil’e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim."
Her bir söz, davranış ve gerçekler yürekleri sızlatacak abideler misalidir... Bu fedakârlık ve kahramanlık timsali insanlar tek yürek, tek millet olarak canla, kanla bu vatanın harcını oluşturdular. Birçok zor şartlar altında mücadele vererek inancını yaşamaya çalıştılar. Bir kuru ekmek ve hoşafla oruç tutup, toprağı yorgan ve döşek yaptılar.
Çanakkale birçok enteresan olayların da yaşandığı yerdir. Kendi cenaze namazını kılarak Allah’a, milletine verdikleri sözü tutarak şahadete erenlerin destanıdır. Kendi yarasına ot tıkayarak, düşman yarasını gömleğinin parçasıyla saranların, onlara kendi suyundan verecek kadar mert ve yiğitçe savaşanların destanıdır.
İşte Çanakkale ruhunun esası, onların nasıl şehit olduğundan ziyade, onların nasıl bir manevi ruha sahip olarak yaşadıklarını anlamak ve yaşamak olmalıdır… Bu ruhu her zaman her yerde yaşamak, diri tutmak, vatanın ve milletinin geleceği için şarttır. Bizler bunları hatırlayarak, gençlerimize öğreterek, yaşatarak geleceğe yön vermeli, devlet misyonumuzla çağa damga vurmalıyız
İnsanlarımız birbirine, inancına ve değerlerine sahip çıkarak Türkiye gelişecek, güçlenecek, büyüyecek, Çanakkale ruhu, şehitlerinin emaneti korunacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle bizlere bu vatanı ve değerleri emanet bırakan aziz şehitlerimizi ve kahramanlarımızı rahmetle minnetle, dualarla yâd ediyoruz…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.