- 544 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UFAK BİR TAŞ
1.
Sürgülü pencereden içeri , ılık ve tüyler ürpertici bir rüzgar esti önce.Yatağında öylece uzanmış ölümü beklerken.Dante gibi ortasındaydı belki de henüz 18lik ömrünün.Düşüncelerine hakim olamayıp ,geçmişini düşündü önce. Keskin bir bıçak saplanmışcasına yüreğine irkildi.Şizofren gibiydi artık.Etrafına donuk donuk bakıyordu , ruhu bir cinayete kurban gitmişcesine.Hafifçe doğruldu , hemen yanında duran eski küf kokulu masadan bir mum aldı ve çakmağıyla bir hamlede , mumu yaktı.Mumdan yanık kokusu yükselip burnuna çarpıyordu. Masanın üzerine bıraktı mumu ve ayağı kalktı. Yatağın altında eski resimler ve anılarla dolu paslı bir italyan bisküvi kutusu vardı. Çocukluğunda yurtdışından teyzesi getirmişti.Ufacık ruhu öylesine mutlu olmuştu ki , bir çırpıda bitirivermişti kutudakileri.E bizde adettir , şöyle bir yıkandıktan sonra annesi kutuyu oynaması için ona vermişti. Ne bulduysa koymuştu içine alabildiğine , çocuk aklıyla .Şimdiyse belki bir kaç kuru gül , eski mektuplar ve yaşanmışlıklar. Gerçekten büyümüştü , kutudakiler değiştikçe.Kutuyu nazikçe eline aldı ve kapağını açtı.Sahiden yaşamışmıydı onca şeyi? Gülümsedi önce , parmağının ucuyla karıştırdı kutunun içini.Palı bir broşun iğneyi ince parmağına patıverdi.O anda kutu elinden kayıp yere düşüverdi.İçindekiler yatağın üzerine yayılmıştı.Saman kağıdın altından parlayan ufak birşey dikkatini çekti.Eliyle saman kağıdı kenara itti ve parlak şeyi eline aldı.Kırmızı ve bir hayli parlak bir taştı.İncelercesine havaya kaldırdı ve gözlerini açarak dikkatlice taşa baktı. Sanki bir küpe ve kolyeye aitmişcesine tasarlanmış ucu vardı taşın .Hatta emindi bir kolye olduğuna. Taşı elinin arasına sıkıştırdı ve kolyenin geri kalanını yaşanmışlıkların arasında aramaya başladı.Ama kolyeden eser yoktu yığının arasında.Biraz daha aradıktan sonra vazgeçip kutuya koydu taşı.Dİğer herşeyi koyduğu gibi.Bİr yanı hala merak ediyordu taşın öyküsünü.Hastahaneden ve makinalardan sonra başından geçen tek heyecanlı olay buydu. Ayları bir yatak ve bir makina arasında geçmişti.Hemen her hemşireyle dost olmuş ve iyi bir arkadaşlık kurmuştu. Bİrde ömründe okuyamayacağı kadar çok kitap okumuştu. Yeni hobiler edinmiş ve haberleri iyi takip eder olmuştu. Vurdum duymaz ve kendini beğenmiş tavırları hastahaneden sonra ortadan kalmış ve tamamen uysal biri olmuştu.
Yatağına geri döndü yastığına minicik başını dayadı. İnsanın koskoca bir gün üzerine kendini en huzurlu hissettiği zaman başının yastığa kavuştuğu zamandır aslında. Rahatladığı yüzünden okunuyordu. Lakin nedense aklı o küçük parlak kırmızı taşta kalmıştı.Kimindi ve neredeydi kalanları?...
EYLÜL AKYÜZ (UFAK BİR TAŞ)
DEVAM EDECEK..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.