Şarkılara Öyküler 3
Mutlu Olmak Varken
Koşturmaca var sokakta, çocukların bitmek bilmeyen enerjisiyle kutsanmış bir görünmez enerji topu aydınlatıyor geceye yüz tutan zamanı. Ben her zamanki köşemde dinginliğime şaşırıyorum. Memleket kokulu çayımla dertleşip duruyorum. En sevdiğim bardağın ucundan kırıldığını görmemle geçmişe dalmam bir oluyor.
Dedemden yediğim tokatlardan biri geliyor aklıma. Cam sürahiye çarpıp kırdığım gündeki gibi lacivert oluyor gökyüzü. Devasa ejderhalar, yırtıcı kuşlar sarıyor etrafımı. Küçülmek çok ufalmak istiyorum, göremeyecekleri kadar azalmak, buharlaşmak çözüm olur sanıyorum. Kulağımı patlatan bir şiddetle geliyor tokat, beklediğim halde şaşırıyorum. Daha birkaç saat önce oyunlar oynatan bu yaşlı adamın aldığı hal, yüzündeki ifade afallatıyor beni. Küçücük yüreğim titriyor, kime güveneceğimi karıştırıyorum. Babasız büyümenin getirdiği çalkantılar sonucu başkalarının dayağını yemek zoruna gidiyor sanırım insanın. Annem kucaklıyor, öyle bir sarıyor ki. Tokat yediğime seviniyorum. Annem beni hiç sarmıyor, ona babamı hatırlatıyormuşum, bunun nesi kötüyse anlamıyorum.
Saate bakıyorum daha çok erken. Uyumak için, unutmak için, aldanmak için çok erken vakit.
Pencerenin önünde sigara yakmak için biri duruyor. Hüzünlü bir ifadesi var. Aşk acısının, ayrılıkların, ölümün getirdiği türden bir hüzün değil bu. Daha kalıcı daha derin bir olayın yüzüne kazıdığı bir şey. Kendiyle derdi olan insanlarda olan bir ifade adamın yüzündeki.
Memleketteki komşumuz Halit Dayının oğlundaki gibi bir ifade. Donuk, tanımsız, soğuk bakışlarla ilk anda size yapmacık gelebilecek aslında gerçeğin ta kendisi olduğundan inanmak istemediğiniz bir durumdur bu. Kanlı, parçalanmış bir bacak görmek ne kadar içinizi acıtırsa, ifadesiz bir yüz görmek o denli yaralar sizi. Yanında geçirmek zorunda kaldığınız bir yarım günün ardından, ifadesiz sandığınız yüzün aslında ne de çok şey anlattığını anlarsınız. Küçük, yavaş, sakin hareketlerle her derdini anlatabilen mimikleri barındıran bu yüzü sevmeye başlarsınız. Aslında bir bakıma kendinizle barışmış olursunuz.
Aynı bardaktan sadece iki tane kaldığına sevinmeli mi karar veremiyorum. Altı tane aldığımda kendime kızışım geliyor aklıma, iki tane alsaydım çoktan unutmuş olacaktım hatırlattıklarını. Unutmak mı istiyordum, unutabilir miydim bilemiyorum…
On yıl önce onunla bu eve çıkmaya karar vermiştik. Çocuk neşesiyle aldığımız bir iki parça ev eşyası, kap kacak bizi yakınlaştırmıştı. Ödeyemediğimiz faturaları karşımıza alıp şereflerine kadeh kaldırdığımız geceler dinlediğimiz şarkıda dediği gibi…
Mutlu olmak varken bu dünyada
Geceler geldi dayandı kapımıza
Olduk acımızla sarmaş dolaş
Bekledik düşümüzle koyun koyuna
İşsiz kaldık, aç kaldık yılmadık. Aileler karşı çıktı direndik. Mahalleli laf etti aldırmadık. Hepsinden fazla ahlaklı, topluma birçoğundan faydalıydık. Tükenmedik.
Ta ki o illet hastalığa kadar. Ölümden kaçış olmadığını bilerek, ona umut aşılamaya çalışırken ben de sağlığımdan oldum. Her bittik dediğimiz anda ıslıkla çaldım bu şarkının ezgisini. Tıpkı gece geçilen mezarlık gibi geçtik hayatın içinden…
Dipnot: www.youtube.com/watch?v=G49otXQlqCs
16.03.12
Nadir