- 1123 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
NE DİNLİ , NE DİNSİZ !
Bir ülke istiyorum ; insanları özgür olsun. İnananlar, inanmayanlar diye ayırım yapılmasın. Devlet, tek bir dinin, tek bir mezhebinin temsilcisi olmasın. Kimseye inancından, mezhebinden dolayı baskı yapılmasın. Kimsenin ne başını açtığı, ne de kapadığı yadırganmasın. Devlet tüm inananlara eşit mesafede olsun. Herkes inancını özgürce yaşasın. Kimse, başka dinden, mezhepten olanlara düşmanlık duymasın, baskı uygulamaya kalkışmasın.
Hiç bir dinin üyeleri, özellikle siyasiler tarafından suistimale uğramasın. İnsanlar bilinçli olsunlar. İnançlarının özelliklerini serbestçe ve en iyi şekilde, en ehil kişilerden öğrensinler. Hiç kimse hiç bir dini, kendi kafasına göre yorumlamasın. Hurafelere, çağ dışılıklara, bağnazlık ve yobazlıklara rağbet edilmesin.
Doğduğunda adı konur gibi kimliğine yazılmasın kimsenin dini. İnsanlar yetişkin olduklarında özgür iradeleriyle, bilerek ve inanarak seçsinler dinlerini. Örfmüş, adetmiş, gelenekmiş gibi, babadan oğula aynı din ve mezhepten olmak zorunlu olmasın. Din değiştirmek yadırganmasın.
Devlet işleri ve devlet yönetiminin dinle mezheple ilgisi olmasın. İnsanlar din adına kullanılmasın, sömürülmesin.
Ben bir müslüman ve sünniyim. Dinime güveniyorum. Devletimin sadece benim din ve mezhebimi temsil etmesini, diğerlerine ayrımcılık yapmasını doğru bulmuyorum. Devletimin , din devleti gibi olmasını asla istemiyorum.
Dinin halka karşı uyuşturucu gibi kullanılmasını asla onaylamıyorum. Din kisvesi altında yapılan yolsuzlukların ,yine dinî söylemler kullanılarak bastırılmasını utanç verici buluyorum.
Yolsuzluklardan, hırsızlıklardan bozulan ekonominin sebebi olarak kaderin gösterilmesini halkı körü körüne kaderci yapmaya çalışmayı, ahlâksızlık olarak görüyorum. Her türlü tartışmanın ve suçun dinî söylemler ile bastırılmaya çalışılmasını acizlik olarak görüyorum.
Kimse benim dinimden ya da mezhebimden olmak zorunda değildir. Ben, ’Senin dinin sana, benmki bana ’ diyen bir Peygamberin ümmetiyim. Benden olmayanlara düşmanlık duymaya, onlara ’kâfir’ demeye asla hakkım olamaz. İnananlara da , inanmayanlara da saygı duymak zorunda olduğumun bilincindeyim. Başkalarından da bu anlayışı beklemek en doğal hakkımdır.
Özellikle devletler ne dinli ne de dinsiz olmalıdırlar. Devletin bir dini asla olmamalı,fakat tüm dinlere anlayış gösterecek, inanç ve ibadet fırsatı verecek kadar saygılı olmalı, yani din düşmanı ve dinsiz de olmamalıdır.
Öyle bir ülke istiyorum işte. Herkesin kendi inancını serbestçe yaşayabileceği, kendinden olmayanlara saygı duyacağı, inananın, inanmayanın da birlikte barış içinde yaşayacağı bir ülke.
Hakkımız değil mi ?
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Ütopya. hiç olmayan ülke.
düşlere sarıl yeter.. Ben doğduğumda koysunlar adımı, bana konuşmayı öğrenirken anlatsınlar inancımı ve mensup olduğum dini ki büyüyünce bilerek ve öğrenerek büyümüş olayım. büyüyünce arayışa düşmeyeyim.. Saygılar Fikret bey.
Fikret TEZEL
Kur'an'ın tarif ettiği yaşam biçimi de budur zaten. Bir saptama; din vicdanda yaşanır evet ama din, inanan insanın sadece kendi vicdanında yaşaması gereken bir olgu değil. Her Müslüman, Allah'ın buyruğu gereği, Rabb'inin nimetini durmaksızın anlatmakla, iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla ve “yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar” fikir mücadelesi yapmakla sorumlu. Dini bir yerlere hapsetme düşüncesi, Kur'an'dan habersiz olan ya da Allah’tan yüz çevirerek yaşayan kişilere ait çarpık bir görüş.
İyi, doğru ve güzel olanı insanlara anlatmak, tavsiye etmek; müminin asıl işi budur. Ancak tebliğ sonuçsuz kaldığında söylediği; "sizin dininiz size, benimki bana"dır. Saygılar...