Akkuş'u Isıtan Kağıt
Minicik elleriyle tutuğu kâğıdı uzattı. Üzerinde yazılan rakamların telefon numarası olduğu isteği ile anlaşıldı. Işıldayan gözlerle sordu:
-Annemi arayabilir miyim?
Daha ikinci sınıfa gidiyordu. Yanında bu sene okula başlamış kardeşi de vardı. Akkuş’un bir köyünden tahsilini yapmak için yatılı okula kaydı yapılmıştı. Burada okuyacak, bilgi sahibi olacak, kendine ve ülkesine hayırlı bir vatandaş olacaktı. Daha doğrusu öyle planlanmıştı.
Belli ki kâğıttaki telefon numarası başkası tarafından yazılmıştı. Benim adım filanca dedi. Kâğıtta yazan da annemin adı, konuşabilir miyim öğretmenim…
Kâğıdı çocuğun titreyen elinden alıp numarayı okumaya çalıştım. Her ne kadar biri birine benzeyen rakamlar varsa da bir iki deneme ile aranılan numaraya ulaşabileceğimi biliyordum. Kâğıdı düz bir şekilde tutup iki elinin arsına sıkıştırıp tutmasını söyledim. Ben kâğıttaki rakamları çevirirken bir yandan umutla bakan gözlerinden sevinci seziyordum. Dokunulan her tuş onu annesinin sesini duymaya yaklaştıran bir hareketti.
Çocuk elindeki kâğıdı itina ile tutuyordu. Ben telefona yazma işini bitirince konuşma tuşuna basıp karşı tarafın sesini duymak için bekliyordum. Çocuk da bekliyordu…
Kısa süre sonra ki bana göre kısa- telefondan bir bayan sesi duydum. Kendimi tanıtıp filancanın annesi misiniz sorunu yönelttim. Titrek bir ses cevap verdi:
-Evet…
Ben hemen telefonu yanımda bulunan çocuğun kulağına götürdüm. Elimde telefonu kulağına tutar vaziyette iken o konuşuyordu. Annesine nasıl olduğunu sordu önce. “İyi misin” dedi. Karşıdan ne cevap geldi bilmiyorum. Çocuklarıyla ayrı yerde olan anne ne kadar iyi olabilirdi? Ben bunları düşünürken o hala konuşuyordu. Biz de iyiyiz diyordu. Evet onlar da iyiydi. Yatakhaneleri var, yemekhaneleri var, öğretmenleri var. Daha ne olsundu. İyilerdi işte…
Kendine iyi bak diyordu annesine. Hasta olma diyordu. Sekiz yaşında birinin konuşacağı kadar kelime kullanıyordu. Bak şimdi kardeşim konuşacak diyordu annesine. Kardeşim konuşacak sözünün diğer evladın konuşacak demek olduğunu bilmiyordu şimdilik.Kardeşim konuşacak…
Yani diğer evladın…
Birinci sınıfta olanına uzattım, bu komuttan sonra telefonu. Abisi yönlendiriyordu konuşmak için. “Nasılsın” de diyordu. “Biz de iyiyiz” diyordu. “Babamı da sor” diyordu. Aklına geleni sıralıyordu işte. Evet onlar iyiydi. Yerleri sıcaktı. Yurtları sıcaktı. Muhtemelen anne ve babası da iyiydi. Muhtemelen onlara iyiyim demişti.
Herkesin iyi olduğu yerde iç huzuru olmalıydı. Ama bu çocuklarla ve ailesinde var mıydı, yok muydu orası belli değil işte.
Konuşmalar bitince ılık ılık yüzüme baktı. Kendi lisanınca teşekkür etti. Ben elinde olan ve üzerinde telefon numarası yazılmış kağıdı katlayıp verdim kendisine. İyi sakla diye tembih ettim. O kâğıtta numara değil anne ile evladın muhabbeti yazıyordu. Daha çok şeyler yazıyordu…
Katlanmış kâğıdı aldı göğsünün üzerindeki cebine yerleştirdi. Artık büyükleri ile orada yazılı olan numara irtibat kurduracaktı. Sol göğsü üzerinde bulunan yere kâğıt değil de yeni bir yürek daha koyuyordu sanki.
Ben kâğıdı cebinin içine yerleştirirken ki çıkan muhabbeti hissettim.
Hava soğuktu. Cebe konulan o kâğıt ise çok sıcaktı…
Yakacak kadar mı?
Orasını bilmiyorum işte…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.