- 4012 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
NİÇİN KÜFÜR EDİYORUM?
Ben de farkındayım zaman zaman argoyu oldukça fazla kullandığımın ve hatta yazılarımda küfür kullandığımın. Peki bu huyumdan memnun muyum? Kat’iyyen. O halde niçin bırakmıyorum bu kötü alışkanlığımı? Anlatayım efendim.
Önce Geçtiğimiz Cuma gününe gidelim.
DERSİMİZ : ( Kısa yazmayacağım…Yani öğrenciler gibi, hatta öğretmen arkadaşlarım gibi kısaca inkilap=köpekleşme demeyeceğim. Hem doğrusunu, hem de tamamını yazacağım.) Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük
KONUMUZ:Lozan Antlaşması.
Başlıyorum konuya…Başlayabilirsem tabii ki.
-Çocuklar konuşmalarınız bittiyse konuya başlayabilir miyiz? Bakın bu konu çok önemli. Çok iyi dinlemeli ve iyi anlamalısınız.
Babamın tabiriyle ‘’Deveye köpek ürüyor’’ ya da bir başka deyimle -ki o da argo- ‘’Başçavuşun beygiri osuruyor.’’
-Necmi, Yaprak lütfen susar mısınız? Burcu tamam kızım anladık aşıksın ama şimdi dersteyiz. Teneffüste bol bol muhabbetini edersin Tarık’ınla…Eren sen de evladım masanın üzerine Picasso tabloları çizmeyi bırak bakıyım. Emrah, Ümit’i dürtükleyip durma…Gökmen sen de kapat bakayım o cep telefonunu…Sezgin, Kubilay kaldırın kafalarınızı ne bu uyku ya. Delikanlı adamlarsınız…
Hiç kimsenin İskisinde değil. Bir tek Kadircan var biraz dinleme eğiliminde olan. Bir kağıt çıkarmış önüne benim anlatacaklarımı not edecek…Etmesine edecek de kalemi yok. ( Yanlış anlaşılmasın fakirlikten filan değil kalemi olmaması. Bizimkiler kalem, defter, kitap ve benzeri zararlı (!) aksesuarları pek taşımazlar yanlarında. Hatta sınavlarda kullansınlar diye Öğretmenler Odasında her zaman otuz adet kalem bulundururuz bir kutunun içinde )
Neyse bir tane de olsa dinleme temayülünde olan öğrencim var. Ya Rabbi şükür. Onu da bulamayanlar var. Cebimdeki Kalemi Kadircan’a uzatarak dersimize başlıyorum.
-Çocuklar biliyorsunuz ( Nah biliyorsunuz…Ama konuya bir yerden başlamak lazım ) Lozan Antlaşması Türk Milletini yok olmaktan kurtaran ve bağımsızlığını sağlayan bir Antlaşmadır. Şimdi bana kim söyleyecek? 30 Ekim 1918 ve 10 Ağustos 1920 de hangi antlaşmalarla Türk Milleti tamamen yok olmaya mahkum edilmişti?
Beyhude bir umutla bekliyorum ‘’Mondros Ateşkes ve Sevr Antlaşması’’ demelerini. Mondrosmuş, Sevrmiş, Lozanmış kimsenin salladığı yok. Zaten her kes kendi dalgasında. Parayı bastırıp okuyorlar ya. Dokunulmazlıkları var nasılsa. Onurlarını(!) kıramazsınız. Rencide edemezsiniz. Sınıfta bırakarak cezalandırmayı ise aklınızın ucundan bile geçirmeyin.
Aslanım Kadircan’ım benim bak parmak kaldırdı.
-Karlofça mıydı hocam?
-Ebenin a…. ( devamını söylemedim merak etmeyin ) Ulan oğlum daha bir ay oldu Sevr’i anlatalı. Mondros’u anlatalı ise iki ay. Allahtan korkun yahu.
İnsanız neticede. Sinirsel katsayılarım yükselmeye başlıyor. Ama yine de sükunetimi korumalıyım. ‘’ Ben bir öğretmenim…Ban bir öğretmenim’’ diyerek göğsüme hafif hafif vurmak suretiyle kedimi sakinleştiriyorum.
Devam ediyorum.
-Çocuklar Kurtuluş Savaşımız hangi zaferle sona ermişti? Hatırlayın bakalım.
Eh o kadar da eşek değillerdir herhalde. ‘’Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Savaşını da bilirler artık ‘’ diye düşünerekten son bir umutla yüzlerine bakıyorum. Bakıyorum da ben o soruyu onlara değil gözle görülmeyen varlıklara sormuşum. Vatandaşlar beni muhatap kabul etmiyorlar.
Ya bütün bunları boşuna anlatıyorum sanki. O sınıfta olup o manzarayı görmeden anlayabilmeniz mümkün değil ve ben de maalesef çok yüzeysel anlatıyorum durumun vahametini. Nasıl bir gaflet, dalalet ve hıyanet içinde bulunduğumuzu. Tabii ki sabır taşı da işte bu noktada çatlıyor.
Madem ki sınıfta söyleyebildim burada da söylerim artık. Sabır taşı çatladığı gibi ar damarı da çatladı nasıl olsa.
-Ulan ibneler. O dinlemeye bile tahammülünüz olmayan Lozan Antlaşması olmasaydı şimdi anneleriniz yine Ayşe, Fatma, Hatice olacaktı ama babanız ya Yorgo, Ya Vasili, Ya da Konstantin olacaktı. Yunan gavurunun piçleri olarak yaşayacaktınız. Uyuz mahluklar. Sefil ve kansız yaratıklar.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Değerli arkadaşlarıma:
Sitemizin yazarlarından bir arkadaşımızın yorumu üzerine bu açıklamayı burada yapmak zorunda kaldım....Yukarıda yazılanlar bir kurguydu. Allah da biliyor ya içimden geçenler bunlardı. Niye yalan söyleyeyim. Ama tam olarak söylediklerim şunlardı:
Hiç merak etmeyin...O çocuklara tam olarak söylediğim şey şuydu:
’’Ulan ( bakın bunu dedim ) Oğlum...Kızım...Bu konular sizi hiç mi ilgilendirmiyor? O dinlemeye bile tahammülünüz olmayan Lozan olmasaydı anneleriniz yine, Ayşe, Fatma, Hatice olacaktı ama, babanız ya Yorgo, Ya Vasili, Ya da Konstantin olacaktı...Bu kadar mı kanınız kurudu’’
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yok yok zavallı çocuklara boşuna küfretmişim. Hepsini geri alıyorum. Meğer balık baştan kokuyormuş.
Dün ( Yani 14 Mart 2012 ) gece televizyonda bir yarışma programı izliyorum. Adı ‘’Eyvah düşüyorum ‘’ Karşılıklı iki kişiye sorular soruluyor. Ana yarışmacının on tane rakibi var. Onlarla düelloya giriyor tek tek. Elediği her yarışmacı bir çukura düşüyor.
Ana yarışmacı orta yaşın az üzerinde bir bayan. İlk ya da ortaokul mezunu. Rakibi genç bir hanım.
Bu rakibe olan genç hanımın üzerinde bir kısa kollu tişort ya da bluz her neyse öyle bir zıkkım var. Onun göğsünde de yuvarlak bir logo ‘’ Bana ne kadar süre için ne kadar borç verebilirsiniz’’ yazıyor. Bu bayanın alt tarafında bir tayt- ben külotlu çorap diyorum ya millet tayt diyor- taytın üzerinde de bir kısa şort var. Tam bir öğretmen kıyafeti yani (!) Yani bu genç bayanımız bir öğretmen. Benim açımdan daha da vahim olanı bir Tarih Öğretmeni oluşu.
Neyse…Yarışma başlıyor ve karşılıklı sorular soruluyor. Bizim Tarih öğretmenimiz ota, boka dair ne kadar soru varsa cevaplıyor. Ve nihayet tarihten bir soru geliyor. Ben içimden ‘’Bu soruyu havada karada bilir. Bir tarih öğretmenine bu kadar basit soru sorulur mu’’ diye düşünürken Koskoca bir Tarih öğretmeni soruyu cevaplayamıyor. Üstelik de cevabın bazı harfleri verilmiş olmasına rağmen.
-Soru şu: ‘’Doğu Anadolu Fatihi olarak bilinen ünlü komutan kimdir?’’ _ _ ZI_ K_ R_ _ _ K_R
Alparslan olamaz değil mi? O halde kim olabilir sizce? Neyse. Soru net ve açıklayıcı olmadığı için bilinmeyebilir. Ama devamında yarışmanın sunucusu açıklama yapıyor:
-Hani Kurtuluş Savaşı…15. Kolordu Komutanı…
Eh bu kadar açıklamadan sonra hem de bir Tarih Öğretmeniyse mutlaka hatırlar Kazım Karabekir’i değil mi?
Maalesef.
Bana sakın ‘’yarışma heyecanı’’ filan demeyin. O soruya kadar tüm soruları daha sorunun okunması tamamlanmadan bilen bu kişi bu soruda mı heyecanlandı? Ki oldukça rahat birisiydi.
Yok yok…Benim öğrencilerimin bir suçu yokmuş. Asıl a…( biiippp bbiiiippp biiiippppp)… lecekler işte böyle öğretmen bozuntularıymış.
Bilmem anlatabildim mi neden küfür ettiğimi. Ben küfür etmeyeyim de kimler etsin?
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
NOT: ’Bahtsız Bedeviyi deve üstünde yılan sokarmış’ hesabı ben tam içinde Patrona Halil İsyanı da olan bir yazıya başladım; bizim TRT sağolsun sanki beni sabote edercesine, hem de benim çok kullandığım ’kıyam ’ ı başlık yaparak ve aynı dönemi anlatan bir dizi yayınlamaya başladı. Ben bundan sonra benim yazacaklarımın bir hükmü omaz üşüncesiyle bu diziyi dondurmyı düşünüyorum. Bu konuda ise arkadaşlarımın görüşlerine ihtiyacım var.
Hem bu günkü yazım...Hem de ’Ali Osmandan Âl-i Osmana ’ adlı yazı dizimin devam edip etmemesi konusunda görüşlerini bildirecek arkadaşlarıma şimdiden sonsuz teşekkürler ediyorum.
YORUMLAR
Ah hocam ah,
Bir gün Televizyon izliyorum, spiker kız önüne gelene mikrofon uzatıp soruyor;
- Mısır Piramitlerinin Türkiyeden çalındığı söyleniyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Cevaplar traji-komik haliyle, hele en son görüntüde düzgün görünüşlü, güneş gözlüklü bir genç öyle bir ahkam kesiyor ki sormayın gitsin. Yok efendim bu kaçakçılık gemi ile yapılmış olmalıymış, yok efendim gümrükçüler de bu işin içindeymiş, yoksa bu kadar büyük çaplı bir iş yapılamazmış, mutlaka organize bir olaymış....
İnanın röportajı yapan 80 IQ'luk kızımız bile dayanamayıp bu gencin saçmalıklarını durdurmak için ona ipuçları veriyor. Son olarakta ne iş yaptığını soruyor. Cevap maalesef "Tarih öğretmeniyim"
O an aklıma şu beyit geldi;
Ne günlere kaldık ey gazi hünkar,
Eşek defterdar oldu katır mühürdar...
Hocam dil yaşayan bir varlıktır. Bazen duyguları ve düşünceleri aktarmanın en güzel yoludur argo ve küfür. Hele hak edene hakkını vermek bir insanlık görevidir. Durmak yok yola devam hocam. Yazmayı sakın bırakmayın...
VarolT tarafından 4/3/2012 4:00:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Bahsettiğiniz o televizyon prgramını ben de seyrettim. Seyratmaz olaydım...Yalnız bazen de acaba reyting uğruna öğretmennlikle alakası olmayan birilerini bukup onlarla böyle bir skeç mi canlandırıyorlar diye düşünüyorum. Bir öğretmen eğer gerçekten de bu kadar gerzekse eh bırakın da doya doya bir küfür edelim bari değil mi?
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Sitedeki yazar ve arkadaşlar belirli bir hültür ve yaş olguunluğunda insanlar...Normal hayatta neredeyse hiç küfür etmem ben aslında...İçimde kalır hep öfkem ve küfürlerim.
Buralarda işte böyler yazarak boşaltıyorum içimi. Arkadaşlarımın affına sığınarak. Sağolsunlar arkadaşlarım da anlıyorlar beni.
Selam ve saygılarımla.
sana kirmizi cok yakisiyoooooooooooooo,,demisler yaaa hocam;) anlarsiniz yaaa..küfrü sevmem ama bagzen insani cileden cikartip agzini bozduruyorlar.Kendi adima deyim hocam yazarken bende cok seyi gurguluyom.Öyle olmasa yazinin tadimi olur? sizin talihsizliginizde bir yerde oldu.Neyse tarih affeder cünkü;BENiM HOCAM COK BEYFENDi BIRISIDIR HEPIMIZ BILIYORUZ.bu yazinizi agladigim küfürleri sarfeddigim bir anda cebimden okudum.Dr getmek icin cikdim yola ve tam 1 saatde adresi bulmadim.Hay ben bu Almaynanin vede Almancanin hocam.bipppppppppppppppppppppp..sansüre memleket dolaylarindan derledigim küfürlerden derledim dünden.Doktora beni kendi götürmedi diye.Neyse cok uzun tutar anlatsam.Reziloldum dünden aglaya aglaya gezim dün gavur Almanyanin sokaklarindan ve yazinizi okuyunca bi geyimde ben sövdüm bu hallerime gelmeme sebep olanlara..devam edin hocam serinize.Ben tarihi hic sevmezdim.Halada sevmiyom emme.Tariih bizimdir.Düsmanin karsisinda dik durmak icin tarihi bilmemiz lazim..saygilar hürmetler insan sevgisiyle atan kalpli,eli isli gözü yasli hocammm..saygilar.göz diyomy as diyom,hani gözlüksüz okumaya kalkarsinizda aglar ya gözleriniz kaderine! ha ondan dedim yosamm,vallaha GIRI$IRSINIZ!! demiyom hocammmmmm..iyiki varsiniz.
sami biberoğulları
Yazdıklarını okuduktan sonra iki kişiye bolca küfür ettim...Birini tanıyorsun zaten...Senin Sansür...Ona sorarsın bu günlerde kulakları çınlıyor mu diye...Eğer çınlama varsa bendendir... Öteki zat_ı nâ muhterem de bizim Eray'ın Receb'i...Ona da salladım bu vesileyle...O da aynen seninki gibi yapmış evvel zaman içinde.
Her ne kadar her ikisine de kanka diyorsam da aldırmayı. Ben yeri gelince kankalarıma da döşenirim.
Selam ve sevgilerimle.
:( malesef o yarışmayı izlediğimde yuh demiştim hocam ne acı ki başka bir yarışmada da edebiyat öğretmeninin edebiyat sorusunu bilemediğini görmüştüm :(((
Bir süredir yazıları pek takip edemiyorum okunacak çok şey birikmiş. klavyenize,emeğiniz
ve yüreğinize sağlık hocam. selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Yorum için teşekkürlerimle birlikte selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Yazı okumanın keyfi başka, televizyonda izlemek başka. Yazılarınızın devam etmesini bekliyorum.
Küfürlü de olsa yazılarınıza gülüyorum. bizler de sütten çıkma ak kaşık değiliz. Yeri gelince ağzımızı
tutamıyoruz. Küfretmeyip te n'parsın..
tebrikler,
selâm ve saygılar..
sami biberoğulları
Yazılarıma devam edeceğim inşallah.
Selsam ve saygılarımla.
hocam bırakın bu safsataları..
kalemin mührü olmaz..edebiyat gerçek yaşamın bir parçası..
bunlarla kafanızı meşgul edip yazılarınızdan bizleri ayırmayın..
sonrasında tarihini bilmeyen bir gençlikten ne *ok beklenirki?
hakedene yapacaksın..
vesselam..
SEVİLAY DİLBER tarafından 3/15/2012 11:09:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Burada bir arkadaşımın da belirttiği sanırım canının istediğ gibi hem de ortada bir sebep yokken küfredebilmek için sanırım Recep ivedik olmak gerekiyor... Onlar edince sanat, biz edince ''Aaaa ne ayıp oluyor.
Neyse....Yazılarım devam edecek inşallah...Ne demişler '' Kırk yıllık Kani olur mu Yani ''
Selam ve sevgilerimle.
Ben de sevmem küfürü, mümkün olduğunca da frenlerim kendimi. Ama bazen insanı öylesine çileden çıkaracak olaylar, tavırlar, kişiler olur ki, kendiliğnden fırlar ağzınızdan. Başka türlü soğumaz çünkü insanın yüreği :) Küfür konusunda yorumum bu kadar olacak.
Ancak yazı serinizi bırakmayın lütfen. Seyretmek başka, sevdiğimiz bir kalemden okumak da başka olacaktır.
Saygılar,
sami biberoğulları
Yazılar devam edecek inşallah. Küfürlere gelince: Kedi bile kuyruğuna basılınca canavar kesiliyor.
Selam ve saygılarımla.
Yaşamın içinde olan her şey yazılabilir diye düşünenlerdenim...
Üstelik sizin gibi her şeyi yerinde kullanabilen bir yazarın yazılarında asla sivri ve rahatsız edici gelmiyor....Bence gerçek olan her şey yazılmalı..Gençlerin terbiyesinin açısından olumsuz etkilenmesi gibi bir karşı duruş, yaşamın olağan akışı ile bağdaşmıyor..Çünkü çocuklar daha yoz konuşma ve küfürleri sokakta veya kısaltılmış biçimde internet yazışmalarında zaten kullanıyorlar..
Göstermelik terbiye olmaz..Yıllarca okullada "Türküm,doğruyum,çalışkanım" dedik hepimiz.. Peki hangimiz tam olarak öyleyiz,bunu sorgulamak lazım..? Biliyorsunuz Kemal Sunal filmleri yayınlanırken bile bazı kelimeler "bipleniyor.." Bunun sadece o filmi bozmaktan başka bir şeye yaramadığı açıkça belli...
Ben kendi adıma benzer bir konunun TRT de dizi yapılması ile ilgilenmiyorum..Herkesin ayrı bir tarzı vardır konu anlatılırken..Kaldı ki o diziyi izlemek zorunda da değilim.. Bu nedenle tercih ettiğim yazardan okumak istemem gayet doğaldır..Bu nedenle "ALİ OSMAN'DAN AL-İ OSMAN'A" isimli yazı dizisinin devamını rica ediyorum..
Selam ve saygılarımla..
sami biberoğulları
Bu kadar uzun bir yoruma kısa bir cevap olacak biliyorum ama ne diyebilirim ki. Yazan ellerin, o temiz yüreğine kurban senin. Allah razı olsun.
Yazıya devam edeceğim inşallah. Sanırım TRT ile ayrı kulvarlardayız. Hoş aynı kulvarda olsak da farketmez. Madem ki girdim bu yola o zaman koşmaya devam...
Selam ve saygılarımla.
bunun kurgu olduğu çok belli çok da güzel biir kurgu kendini bilen hiç kimse öğrencilerine her ne olursa olsun küfretmez hocam sizde kendini bilmezin biri değilsiniz. ne var yani küfüre karşı olanlar normal hayatlarında hiç mi küfür etmiyorsunuz yapmayın dürüst olun onun için mi recep ivedik ve benzeri filmler gişe rekorları kırıyor sinemasına gitmedik demeyin tv de gösterildi ve ben bir küfürlü sahnesine dahi gülmeyen bir türk tanımıyorum bende dahil ben küfür ettiğim halde o kadar çok karşıyken bu tarz filmlere ama Türk milleti olarak küfretmeyi seviyoruz bütün insanlar seviyor milleti önemli değil küfürü içinden söyleyince ayıp günah değilde sesli söyleyincemi günah ayıp yapmayın kendimizi kandırıyoruz
can yücelin dediği gibi göt başka türlü nasıl anlatlır
saygılarımla
sami biberoğulları
Ellerine, diline sağlık. Recep İvedikler sayesinde zaten bizim Lozanlar, Sakarya'lar, Dumlupınarlar yerlerde sürünüyor ya.
Onlar ortada hiç bir sebep yokken küfredince sanat oluyor, biz on binlerce şehidi mezarlarında ters döndürenlere küfr edince ''tü kaka ''
Yorum için çok çok teşekkür ediyor selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Belgin Sönmez
yazar yazısını asar artık okuyucunundur....yorum yazının süsü çeşnisidir.... anlayış her zekaya göre değişir. benim fikrim doğrudur demek yanlışın başlangıcıdır. yazmayı bilmez beceremez polemik yaratır durur. edeb edebiyatın tümüdür.... ölçüler içinde hafifçe vurmak yetenek işidir. tüm yazılarını okudum yazacaklarınıda inşallah okumak nasip olur.sen edebin içindesin. hiçbir saygısızlığın yok argoda bir daldır...yerinde kullanılırsa tabir caizse cuk oturur yerinde kullanılmazsa sırtarır durur.yazmak bir emek ve yürek işidir takma be hocam sende bu erdemler fazlasıyla var....haaaa birde o seriyi lütfen kesme...tiryakisiyiz biliyorsun...unutmaki meyva veren ağaç taşlanır...saygılar sevgiler
sami biberoğulları
Sizlerin de destek ve teşviklerinizle dizi yazısına devam edecğim. Öyle anlaşılıyor ki benim dizi ile TRT deki dizi birbirinden oldukça farklı...Hedefe aynı kulvarlardan koşmuyoruz...
Yorumlara gelince: Beni tanımayan bazı arkadaşların bu tür yorumlarına kızmıyorum. Onlara kendimi anlatınca anlyorlar zaten.
Selam ve saygılarımla.
Sami Öğretmenim.. ders saatlerinizde yaşadıklarınızı Yazıya aktarmişsınız eminim bu konu anlattığınızdan daha vahimdir. En Vahimide öğrencilerin öğretmeni, sadece çalışan olarak görmeleri hatta paralarını kendilerin ödediği bir çalışan. Para vermeleri sanki onların saygısızlık etmelerine hak vermekte.. Çok haklısınız sabır taşı çatlıyor insan içinde birikeni dışarı atmak istiyor ve buda hakkınız ve yapın bu küfretmekte olsa. Ne kadar küfüre karşıda olsam hakkedilen yerde söylenmeli diyorum....(İnsanı çok rahatlatıyor)...:))))
Bende trafikte çok küfrediyorum. Beni tanıyanlar şoka giriyor zaten eğerki arabada yanımda ilk defa gidiyorsa.:)) (Küfürlerimin çoğunu hala almanca söylüyorum sanki daha etkiliymiş gibi geliyor)
"""buna rağmen ben diyorum ki""Küfür etmek yakışmıyor ama ben küfretmiyoruma yalnız sesli düşünüyorum bazen. Ne kadar sinirlensemde küfretmeyi en son raddeye koyuyorum... ve sizinde bu konuda sınırlarınızın olduğunu düşünüyorum değerli öğretmenim."""
NOT: Lütfen yazmaya devam edin ben o diziyi izlemedim bile ama sizi keyfle okuyorum.
Saygılar güzel yüreğinize.
inci* tarafından 3/15/2012 11:01:15 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Ben bir öğretmenim...Öğrencilerime küfretmem düşünülemez bile....İşin o kısmı bir kurguydu...İçimden geçenler onlardı...Doğrudur...Ama tam olarak ne söylediğimi yazımı yeniden düzenleyerek yazmak zorunda kaldım tekrar...Bu konuda ayrıca Oflu kardeşime yazdığım cevabı da okuyabilirsiniz.
Selam ve saygılarımla.
inci*
Sanıyormusunuz ben tarfikte küfrü kişinin yüzüne söylüyorum.. Bu benim aldığım eğitime aykırı. Cam kapalı ve bende onların saygısızca ve canavarca tutumlarına sayıyorum kendimce işte :))))
saygılar.
Ne acıdır ki sizin küfürsever ( küfürbaz ) üslûbunuz edebden sıyrılmış zamane edebiyatında kendine bir yer bulabiliyor. Üstelik " yazılar " bölümünde.
Demek ki en güzel küfreden, en çok küfür bilen kalemler en çok okunanlar listesinde olacak.
Özellikle sınıfta canlandırdığınız öğretmen - öğrenci ilişkileriniz okunmaya değerdi (!)
" -Ulan ibneler. O dinlemeye bile tahammülünüz olmayan Lozan Antlaşması olmasaydı şimdi anneleriniz yine Ayşe, Fatma, Hatice olacaktı ama babanız ya Yorgo, Ya Vasili, Ya da Konstantin olacaktı. Yunan gavurunun piçleri olarak yaşayacaktınız. Uyuz mahluklar. Sefil ve kansız yaratıklar. "
Bu arz talep meselesi.
Okunduğunuz ve alkışlandığınız sürece devam edeceksiniz elbette.
Sizin gibi öğretmenlerin yetiştirdiği öğrencilerden ne beklemek gerekir?
sami biberoğulları
Hassasiyetiniz anlıyor ve böyle bir hassasiyet gösterdiğiniz için sizi kutluyorum. Amaaaa
Gelelim işin ama kısmına: Beni tanımıyorsunuz. Belli ki bundan önceki yazılarımı da okumamışsınız. Evet ben küfür ederim. Argoyu da kullanırım. Ama öğrencilerime ''İbneler '' diye hitap edecek kadar şerefsiz bir insan değilim...''Onların huzurunda ''Piç '' kelimesini kullanmam. Bunun bir kurgu olduğunu maalesef anlayamamışsınız.
Hiç merak etmeyin...O çocuklara tam olarak söylediğim şey şuydu:
''Ulan ( bakın bunu dedim ) Oğlum...Kızım...Bu konular sizi hiç mi ilgilendirmiyor? O dinlemeye bile tahammülünüz olmayan Lozan olmasaydı anneleriniz yine, Ayşe, Fatma, Hatice olacaktı ama, babanız ya Yorgo, Ya Vasili, Ya da Konstantin olacaktı...Bu kadar mı kanınız kurudu''
Alkış konusuna gelince: Rabbime şükürler olsun öğrencilerimin alkışları yeter bana...Ne beklemek gerekir diye merak ettiğiniz öğrencilerimden sadece biri olan Kocaeli Valisi Ercan Topaca'ya sorun beni.
Neyse yine de teşekkür ederim. Bir öğretmenin öğrencileri karşısında küfürlü konuşmaması gerektiği hususunda hassasiyet gösterdiğiniz için.Buna bie aldırmayan o kadar çok veli ve öğrenci var ki şaşarsınız.
Selam ve saygılarımla.
Not: Size yaptığım bu açıklamayı yazıma da ilave etmem gerektiği anlaşılıyor. Başka yanlış anlamalara meydan vermemek için...O bakımdan da bir uyarı olan bu yorumunuz için ayrıca teşekkür ederim.
Oflu
Gerçekten anlayamamış biri gibi görünüyorum?
Benim sözüm kurgusunaydı zaten.
Sınıfta o küfürleri söylemeye cesaret bile edemezsiniz. O velilerin aileleri ve Milli Eğitim bunun hesabını her türlü sorar.
" Dervişin fikri neyse zikri de odur " babından değerlendiriyorum sizi sadece...
sami biberoğulları
Öncelikle belirteyim: Ben Allahtan gayrı hiç bir varlıktan korkmam. Dolayısıyla eğer canım küfür etmek isterse dümdüz giderim. Benim öğrencilerimin velisi filan da yoktur. Çünkü hepsi on sekiz yaş üstüdür ( Okul akşam lisesi olduğu için )
''Dervişin fikri neyse zikri odur'' konusuna gelince: Benim fikrimin ne olduğunu bilebilmeniz için ya müneccim olmanız gerekir ya da...Neyse...
Şakşaklanma konusunda da bir iki cümle edeyim: Yazdığınız şiirler o kadar çok yorum almış ki...Ama ben bunu hiç bir zaman ''okunduğunuz ve alkışlandığınız sürece'' diye yorumlamayacağım. Gerçekten oldukça usta bir kalemsiniz.
Eğer bu sitedeki yazar ve şair arkadaşlar edep dışı yazıları alkışlıyorsa sizi neden alkışlıyorlar madem? Edep dışı bir şiiriniz de yok?
Beni alkışlayanların çoğu sizi de alkışlamış. Bu durumda sizin mantığınıza göre ikimiz de edepsiziz. Hatta siz benden de edepsizsiniz ki sizin şiirleriniz daha çok alkış almış.
Oflu
Ya da ne?
Bir insanın arkasından küfretmek, hayalinizde ona küfretmek ile yüzüne küfretmek çok ayrı şeylerdir.
Küfürbaz insanları sevmem ama en azından yüze küfredenlerin cesaretini takdir ederim. ( yüz derken, net ortamını kastetmedim)
Size korkun, korkarsınız demedim. Özellikle eğitimcilerin de içinde bulunduğu bazı meslek erbabının çok daha dikkatli olması gerektiğini ima etmeye çalıştım. Madem anne tarafından Karadenizlisin o zaman dayılarınıza bizim bölgede küfrün karşılığının ne olduğunu bir sorun. Ve dümdüz gitmeyi arzu ettiğinizde olası bir hata yapmayın!
Ben "şakşaklanma"dan ya da okunma oraanlarından bahsetmedim. Bu yazdıklarınız talep gördüğü sürece devam edeceksiniz dedim.
Ben de yazılarınızı , öyküleri , tarihimizi keyifle okuyorum ama diyorum ki ......daha hafifletilebilir mi?
Tebrik ve sevgilerimi yolluyorum....
sami biberoğulları
Ciddi bir konuda yazdığım yazılarda küfür ve argoyu kullanmıyorum zaten. Onun dışında yazdıklarımda da bazen kantarın topuzu kaçıyor.
Selam ve saygılarımla.
EVET EVET EVET
devam diyorum bakalım filim nasıl olacak
geçen hafta istanbulun fethini anlatan bir filme gittim çok ses getirdi (FETİH) FİLMİ
evet emek verilmiş ve çok ses getirmiş yinede beni çok tatmin edemedi yazılanları çevirmek kolay değil onun için diyorum sizi yazın ve kitap çıkarmaya bakın diyorumm.
saygılarımla
küfre karşıyım hiç bir zaman tasvip etmem ama karışılmaz
AYSE 09 tarafından 3/15/2012 10:40:50 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Ben diziye devam edeceğim sanırım. Çünkü arkadaşlarım bu yönde fikir beyan ettiler hep. Sağ olun var olun.
Küfüre gelince: Yavaş yavaş terketmeye çalışacağım inşallah.
Selam ve saygılar.
AYSE 09
özrümü af edin
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
dünyanın zorlama ve yalan ile yazılmış tek yakın tarihini...kimseye yutturamayız...eğitimin tabanından tavanına kadar inkilap tarihi okutsakta mayasında bir problem var...ilkokul 2. sınıf müzik kitabının yarımı Atatürkle ilişkilendirilecek kadar zorlama ve tuhaf...
herşey normal seyrinde olsa...al kızım oradan maneviyatı ....çıkar koy; şu benim dediğim astığım düdük olacak teraneyi....
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
1. siz küfredin cuk diye yerine oturuyor başka türlü dayanılmaz
2. mutlaka diziye devam edin hatta bu dizi kitap olmalı
3. Bu gün eylem var ve orada bulunacak öğretmenlerin % 30 'u aynen sizin bahsettiğiniz öğretmen gibi emin olun
8+3 kesintisiz olmasının acısını bu gün ara eleman bulamayan işadamları dernekleri çok iyi biliyor
4. okuyacağıda okuyamayacağı da doldurduğumuz liseler kurunun yanında yanan çocuklarla dolu
sadece öğretmenler öğrencilerin başında bekçilik ediyor.çünkü bir yerde ara eleman ya da çırak olarak çekirdekten meslek öğrenecek çocukların eğilme yaşını kaçırtıp (İmam hatiplerin sırf önünü kesmek adına) alıp onları sınıflara doldurduk ne oldu...öğretmen bekçi çocuk laylay lomcu...öğrenmek isteyene de bunlar engel oluyor
5 üniversiteli binlerce işsizimiz var
yazın hocam yazın ellerinize sağlık
sami biberoğulları
Siz de öğretmensiniz ve bilirsiniz. Ben 33 seneden beri sürdürmekte olduğum öğretmenlik mesleğimde her iktidar döneminde yeniden, sil baştan yapılan eğitim sistemleri, anlayışları ve müfredat değişikliği yaşadım. Sanırım dünyanın hiç bir yerinde eğitim sisteminde bu kadar çok yaz boz olmamıştır.
8+3, 4+4+4 ya da kesintisiz 12 , kredili sistem, basamaklı kur sistemi, Sokrat Projeleri, Toplam kalite yönetimi...daha sayayım mı? Sanırım gerek yok.
Neyse bu konular ''Dışı seni, içi beni yakar'' konular...Bir şeyler yapılacaksa öncelikle okullardan ve ders kitaplarından ya da eğitimin ne kadar kesintili, ne kadar kesintisiz olması gereğinden değil öncelikle öğretmen yetiştirmekten başlamak gerekir diye düşünüyorum.Aksi takdirde sistem ne olursa olsun fiyasko olacaktır.
Dizi yazımın devamı konusunda teşviğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum.
Selam ve saygılarımla.
’’Ali Osmandan Âl-i Osmana ’’ devam etmeli.
Edebiyatta ve hayatta küfüre hayır!
Saygılar hocam.
Aynur Engindeniz tarafından 3/15/2012 11:52:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Sizin yorumunuz benim için çok önemliydi. Çok sağ olun var olun.
Edebiyat elbette ki edep gerektirir. Bu kötü alışkanlığı yavaş yavaş bırakmaya çalışacağım inşallah.
Selam ve saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Dersanede bir tarih hocam vardı. Onu tanıyana kadar tarih derslerinden nefret ederdim. Sanat tarihi, Osmanlı da kültür tarihi vb dersler bize hiç birşey kazandırmadı. İnkılap tarihini ise, orta okulda ayrı, lisede ayrı anlattılar bize. Üniversitede okuduğumuz bildiğimiz herşeyin yalan olduğunu öğrendik...Düşünün bizim tarihle ilgili nasıl bir çelişki yaşadığımızı...
Dersanedeki Zühtü Hocam, bir öğretmenden çok daha fazla birşeydi sınıfta. Gah mehteran oluyordu, gah Süleyman, gah Bizans İmparatoru, gah darbukacı, gah flütçü...Adam resmen tiyatroyla anlattı bize tarihi. Üstelik bize de roller vererek. Bu sayede onun dersine giren hiç ir öğrenci tarihten soru kaçırmadı sınavda...O da sizin gibi çok espriliydi. Bizi güldürmesini biliyordu. Sınıfı kaybetmek üzere olduğunu anladığı vakit sandalyesini sınıfın ortasına çekip karşımızda oturuyordu. "Herkes arkasına yaslansın", diyordu. Yaslanıyorduk. "Bırakın kalemi silgiyi defteri diyordu", bırakıyordu. Sonra arkasına yaslanıp "Şimdi gülün, gülün gülün"
deyince sınıfta kahkaha kıyameti kopuyordu. Ardından bir de Zühtü türküsünü söyledik miydi herkes zımba gibi olur derse aşkla katılırdı...
Tarih öğretmenlerinden söz açılınca Zühtü Hocamı anımsadım.
Kısacası, lütfen yazmaya devam edin. Biz okuyoruz.
Saygılar.