- 750 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şerefi ve Azabı Seçen Kadınlar
Allah’ın Kur’an’da erkek ve kadın için emrettiği üstün ahlak özellikleri aynıdır. Mümin kadının yaşamı Allah sevgisi ve korkusu üzerine kurulmuştur ve öncelikli hedefi Rabb’inin hoşnutluğunu kazanmaktır.
Sahip olduğu Kur’an ahlakı, Allah’ın Kur’an’da koyduğu emir ve yasaklara uygun yaşayan mümin kadına güçlü ve sağlam bir kişilik kazandırır. "... Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz..." (Müminun Suresi, 71) ayetiyle haber verildiği gibi, Kur’an ahlakının getirdiği ’şan ve şeref’ nedeniyle, inanan kadının onurlu bir karakteri vardır. İnanan insanlar, toplumun ve ailelerinin telkinlerini kıstas olarak kabullenmez ve Allah’ın beğendiği mümin karakterini yaşarlar.
Şerefi Seçen Kadınlar
Rabb’imiz Kur’an’da, Hz. Meryem’i seçtiğini ve onu tüm kadınlara üstün kıldığını, "Hani melekler: ’Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı’ demişti." (Al-i İmran Suresi, 42) ayetiyle bildirir.
Hz. Meryem, Cebrail aracılığıyla Hz. İsa(as) ile müjdelenir. Allah’ın bir mucizesi olarak, insan eli değmeden hamile kalır ve böylece Hz. İsa(as) doğar.
Allah’ın yarattığı kadere içten boyun eğen Hz. Meryem, kavminin tüm iftiralarına karşı Allah’a teslim olur. "… ’Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın. Ey Harun’un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi." (Meryem Suresi, 27-28) şeklindeki ağır sözlere rağmen insanların düşüncelerini önemsemez. Tevekkülünün ve sabrının karşılığı olarak Rabb’imiz, Hz. İsa’yı beşikte konuşturur ve Hz. Meryem’i iftiralardan temizler.
Allah Kur’an’da, Firavun’un karısının üstün ahlakını da örnek gösterir. Firavun, Mısır’da zalimliği ve halkına uyguladığı şiddetle tanınır. Karısı da, Firavun’un bu zorbalığına ve inkarına en yakın tanıktır; o, erkek çocukları öldürmekte ve halka işkence yapmaktadı.
Rabb’imiz, Firavun’u uyarmak amacıyla Hz. Musa’yı gönderir. Hz. Musa’ya çok az sayıda insan iman eder. İnsanlar Firavun’un zulmünden korktuklarından iman etmezken, Firavun’un karısı korkusuzca Allah’ın yakınlığını kazanmayı seçer. Onun samimi imanı "... Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar." (Tahrim Suresi, 11) ayetiyle haber verilir.
Kur’an’da, Hz.Musa(as)’ın annesinden ve yaşadığı imtihandan da bahsedilir. Allah, Firavun’un zulmünden korumak için Hz. Musa’yı bir sandıkla nehre bırakmasını ona vahyeder. Allah’a teslimiyetini kanıtlayan Hz. Musa’nın annesi, bu zor imtihandan sonra, Allah’ın vaadi sonucu çocuğuna kavuşur:
Böylelikle, gözünün aydın olması, üzülmemesi ve gerçekten Allah’ın va’dinin hak olduğunu bilmesi için, onu annesine geri vermiş olduk. Ancak onların çoğu bilmezler. (Kasas Suresi, 13)
Kur’an’da Sebe Melikesinden de söz edilir. Onun kıssasında sanat ve estetiğin kadınları nasıl etkilediğini görürüz. Hz. Süleyman’ın muhteşem sarayındaki etkileyici cam zemini gördüğünde, Sebe Melikesinin, “…zaten biz Müslüman olmuştuk” (Neml Suresi, 42) şeklindeki sözlerinden bunu anlamaktayız.
Azabı Seçen 2 Kadın
Kur’an, inkârı seçen ve bu yüzden azapla karşılık gören kadınlar hakkında da bilgi verir. Dikkat çekilen kadınlardan ikisinin en önemli ve ortak özellikleri ise peygamberlerin eşleri olmalarıdır.
Peygamberler Allah’ın seçtiği, şereflendirdiği, ilimlerini ve kuvvetlerini artırdığı, üstün kılınmış güzel ahlaklı insanlardır. Eşleri, onların üstün ahlaklarına, hikmetli davranışlarına ve Allah’a itaatlerine en yakın tanıktırlar. Buna rağmen bu iki kadının iman etmemiş olmaları, inananlar için önemli bir ibret konusudur. Kur’an, onların Hz. Nuh ve Hz. Lut ile nikahlandıklarını ancak daha sonra onlara ihanet ettiklerini haber verir.
Allah, inkar edenlere, Nuh’un eşini ve Lut’un eşini örnek verdi. İkisi de, kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, (kocaları) kendilerine Allah’tan gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: "Ateşe diğer girenlerle birlikte girin" denildi. (Tahrim Suresi, 10)
Bu iki kadının, Allah’ın seçtiği, sevdiği, hoşnut olduğu kutlu insanlarla aralarındaki yakınlık yalnızca evlilik bağıdır. Kendilerine Allah’ın rahmetini kazandıracak kalbi bir yakınlık değildir. Bu nedenle onları bekleyen, sonsuz azap olmuştur. Hz. Lut’un karısı, iman etmeyen sapkın kavmiyle birlikte helak edilmiştir.
Onlar dünya hayatında kendilerine verilen imkânları peygamber olan eşlerine ihanet ederek reddetmiş, arınabilecekleri yerde ’gökten inen iğrenç bir azap’la iyice kirlenmişlerdir. Kendileri için büyük nimet olan şeref yerine, aşağılanmayı hak etmişlerdir.
Hz. Nuh ve Hz. Lut, şeytanın ruhlarını kapladığı bu kadınlarla imtihan yaşamışlardır. Müminler, yakınlarıyla özel olarak imtihan olurlar. Örneğin Hz. İbrahim babasıyla, Hz. Nuh eşi ve oğluyla, Hz. Lut eşiyle, Firavun’un karısı Firavun’la imtihan olmuştur. Samimi her mümin, yakınıyla yaşadığı imtihan zamanında, sabır ve tevekkül göstermek ve Kur’an ahlakını uygulamakla sorumludur. İnsanı kurtuluşa götürecek olan, yakınları ve onların Allah’a yakınlığı değil, yalnızca kendi salih amelleridir. Allah Katında insanı üstün kılan sorumluluğunun bilincinde olarak ve yalnızca Rabb’inin rızasını gözeterek kendi yapıp ettikleridir, kendisinin Allah’a yakınlığıdır, o tek Sevgiliye duyduğu aşkıdır.
Fuat Türker