- 1763 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
HUZUR EVİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
-Hadi hanımlar, beyler yemek saatti geldi. Restorana lütfen.
Herkes ağır ağır televizyon salonundan restoran kısmına ilerlemeye başladı. Hamdi Bey ‘’kırk yıllık lokantanın adını restoran diye değiştirmeseler olmaz sanki’’ dedi. Herkes masalara oturdu. Menüde tarhana çorbası, haşlama sebze, patates püresi, pilav ve komposto vardı. Herkes yemekleri görünce burun kıvırdı. Gülistan Hanım çorbasını kaşığı ile karıştırdı, tarhana çorbası değil sanki bulaşık suyu gibiydi. Sebzelerde çok haşlanmıştı, hele püre çocuk maması gibiydi, pilavında ondan kalır yanı yoktu, bildiğin cırcırlara yedirilen lapaydı sanki.
Aslında yemekler tam onlara göreydi. Onların sağlığı için bunları yemeleri gerekiyordu, hem akşam yemeği hafif olmalıydı. Rıdvan Bey isyan bayrağını çekti.
-Yeterin ama ben bunları yemek istemiyorum. Bize doğru düzgün yemek verin.
Hepsi birden bir ağızdan ‘’bizde yemek istemiyoruz’’ diye bağırdılar. Görevli gayet sakin ve gülümser bir tavırla
-Ne yemek istersiniz peki söyleyin bakalım gençler.
-Et istiyorum, et yemek istiyorum, kebap yemek istiyorum. Çiğ köfte yemek istiyorum, kavurma yemek istiyorum.
Bir yandan bağırıyor bir yandan da kaşığınla çatalını masaya vuruyordu. Ondan cesaret alarak herkes çatanlı kaşığını masaya vurmaya başladı. Rıdvan’ın baş kaldırışına görevli genç kadın kaşlarını çatarak
-Neyle yiyeceksin onu ağzında diş mi var?
Rıdvan ağzını gülerek açıp dişlerini birbirine vurdu son bak dermişçesine kadına doğru ilerledi.
-Bunlar ne, senden daha çok dişim var benim, seni bile bu dişlerimle yerim ham!
Kadın sanki çok kormuş gibi gülerek ‘’aman yapma, ne olur yeme beni’’ diyerek bir iki adım geriye kaçtı. Arka masalardan emekli Mühendis Sadık Bey lafa karıştı.
-Akşamları bardağa bıraktığın dişlerinle mi yiyeceksin Rıdvancığım.
-Evet senin kart ananı bile yerim o dişlerle, kart herif sen önce belinde taşıdığın idrar torbana bak. Yaşlı bunak.
-Anamı karıştırma ha fena olur, ölmüş anamdan ne istiyorsun. Sensin bunak sende titrek ellerine bak. Titrek Rıdvan ne olacak kalkmış kebap yiyecekmiş sevsinler.
Aslında Kaptan Rıdvan çok dinç gözüküyordu, çok da yaşlı sayılmazdı.Kaptan altta kalır mı o da cevabını yapıştırdı.
-Gel de sev lan neyle seveceksin çok merak ediyorum. Allahın pörsüğü.
İkisinin de gözü ayrı ayrı oturdukları masaların tam ortasında ki masada oturan Lolita Hasibe’deydi. Ona bu adı Kaptan koymuştu, dudakları lolipop şekerler gibi dolgun ve tatlı gözüküyordu. Hasibe Hanım emekli Edebiyat öğretmeniydi, yıllar önce kocası ölmüş çocuğu olmamış dul bir hanımefendiydi. Kaptan ile Mühendis hep onun için kavga ederdi. İkisi de Hasibe Hanıma aşıktı.
Sadık Bey DDY dan emekli mühendisti. Çok eğlenceli bir adamdı. Güleç yüzlü şakacı biriydi. Rıdvan Bey ise emekli deniz aşırı kaptanıydı, görmediği ülke kalmamıştı. Emekli olana kadar her limanda, gözü yaşlı arkasından mendil sallayan bir güzel bırakmıştı. Çok çapkındı yaşı nerdeyse yetmişe dayanmıştı ama dinç ve sağlıklıydı. Ömrü denizlerde geçtiği için hiç evlenmemişti.
Hasibe hanıma aşıktı. Her yolu dememiş, ona şiirler yazmış, seranat yapmış, tango bile yapmışlardı ama ne tangoydu. Herkesin ağzı bir karış açık kalmıştı, Hasibe hanımı oradan oraya savururken, kadın az kalsın düşüp bir yerini kıracaktı. Kaptan tango yapmayı biliyordu ama sorun Hasibe hanımdaydı çünkü o bilmiyor du. Ne yaptıysa da bir türlü evlenmeye ikna edememişti.
Kendi kendine’’ne inat kadın yav ama benim olacaksın güzelim’’diyerek kendisine ayrı bir krizma katan sakalını sıvazladı. Bunu bir tek kendisi söylemiyordu, burada ki diğer bayanlar çalışan Şennur dahil herkes, sakallarını karizmatik ve kendisini de yakışıklı buluyorlardı. Gövsüne vurdu’’yakışıklıyım tabi’’dedi ama göysüne vurmasıyla öksürmeye başlaması bir oldu. Ah bir de biraz daha genç olsaydım dedi içinden.
Sonra gözü yemek dağıtan görevli kadına takıldı. Şennur otuzlu yaşlarda kadınlığının zirvesinde hoş bir bayandı. Ah Şennur ne güzelde kalçaların var, dedi usulca Şennur duymamıştı. Yürürken eski şanzımanlı çamaşır makinesi gibi bir sağa bir sola sallıyordu. Hele o baygın göz süzüşleri ölü adamı bile kaldırırdı. Of hele dolgun memeleri of of of dedi içinden çapkın Kaptan.
Emekli Mühendis Sadık Bey de Lolita Hasibe ye aşıktı. Tonton bıyıklı yetmişin üzerinde yaşı olan yakışıklı Kaptan kadar olmasa da karizmatik bir beydi. Onun da parlak gür beyaz bıyıkları vardı ona ayrı bir hava katıyordu. Sadık Bey de bunun farkındaydı, onun için Hasibe hanımla konuşurken bıyıklarının ucunu kıvırırdı.
Sadık Bey eşi öldükten sonra buraya gelmişti. Yaklaşık beş yıl olmuştu. Çocukları yurt dışında yaşıyorlardı. Türkiye de kimsesi yoktu, çocukları yanlarında yurt dışına götürmek istediler, ama o memleketini terk etmedi. Gazetede burasının ilanını görmüş gelip araştırmış çok beğenmişti. Tam istediği gibi bir yerdi burası ve burada yaşamaya başlamıştı.
Beline bağladığı idrar kesesi falanda yoktu, geçen yaz ameliyat olmuş geçici süreliğine idrar torbası kullanmıştı o kadar ’idrar torbasıymış çok biliyor’ dedi.
Herkes sakinleşmiş beğenmeseler de yemeklerini neşe içinde yemişlerdi. Sonra yine salona geçtiler yavaş yavaş yürüyerek. En gençleri altmış beş yaşındaydı, daha gencini almıyorlardı, yönetmelik böyleydi.
Emekli memur Cevat Bey tavla oynamak için, salonda gözleri Kaptanı arıyordu. Öğlen ki tavla oyunun rövanşı vardı, yenilmişti yenmeden bırakmazdı. Onun için Cevat Bey’in bu huyunu bilirler, rahat bıraksın diye bazen ona bilerek yenilirlerdi. Kaptanı yine bayanların yanında onlarla tatlı tatlı sohbet ederken gördü. ‘’Ya bu adam ne kart horoz, kardeşim kadınların dibinden ayrılmıyor’’diye kıskanarak söylenmeye başladı. Uzaktan uzağa seslendi, Kaptanın zehir gibi kulakları vardı. Hemen o yöne baktı. Cevat Bey elindeki tavlayı gösterdi, daha bir şey söylemeden, Kaptan söylene söylene geldi.
-Cevat beyceğizim ben sizi yenmekten bıktım. Bakın söylemedi demeyin yine yenileceksiniz.
-Yok mirim bu sefer sizi yeneceğim göreceksiniz.
-Neyine oynuyoruz bak biliyorsun ben boşa oynamam ona göre.
-Tamam neyine istersem mirim ben varım nasılsa yencem sizi.
-İyi o zaman iki İskender’ine salatasıyla birlikte, yanında da bir tepsi baklavasına var mısın? Canım da nasıl İskender istiyordu. Her zamanki gibi şanzıman Şennur’a getirtiriz. İstenderleri kimseye söylemek yok sonra müdüre ispiyonluyorlar. O da, sağlıklı beslenmeden konferans verip duruyor. Baklavaları da yarın akşam yemeğinde dağıtırlar.
-Azizim iki porsiyon İskender’i ne yapacaksın hepsini sen mi yiyeceksin valla eğer sen yersen mortoyu çekersin söylemedi deme.
- Sana ne kardeşim ne yaparsam yaparım. Hem merak etme Hasibe hanımla vuslata ermeden ölmeyeceğim.
Sadık Bey ters ters Kaptana baktı ama sesini çıkartmadı. Cevat Bey kabul edip, tavlaya başladılar. Tirübinler de dolmaya başladı, ortada baklava olduğunu duyan herkes masanın etrafına toplandı. Kaptan zarları eline aldı.
-Hadi o zaman seni iki ters bir düz edeyim koltuğunun altına vereyim şunu da gör.
Cevat bey ilk o başladı oynamaya, çünkü büyük zarı o atmıştır.
- Sebayi dü(4-2) buna bilek derler gördün mü? Alalım içeriye kapımı kapansın bütün kapılar Kaptana hela kapısı yeter.
Herkes kahkahalarla gülmeye başladı. Bildikleri Kaptansa altında kalmazdı. Cevat beyi ne yapar eder yenerdi. Kaptan zarları eline aldı, öptü avucunda salladı
-Hadi oğlum kemik.
-Pençü se severler güzeli lolitaysa. Kapımızı alalım Cevat beye Hela kapısı bile yok altına işesin moruk.
Kaptanın benzetmesine herkes kahkahalarla güldü. Hasibe hanım her zaman ki gibi yine utanmıştı. Yanında ki diğer bayanlar Hasibe hanıma kıskanarak baktılar. Kaptanla, Mühendis buranın en yakışıklı erkekleriydi. Ayten içinden ‘’görüyor musun moruğu kafasında saç kalmamış her yeri pörsümüş, memeleri küçücük nerdeyse koltuk altına girmiş bu yellozu paylaşamıyorlar’’dedi. Kendi memeleri öyle bir sarkmıştı ki nerdeyse dizlerine değiyordu ama o kendisini çok güzel görüyordu.
Tavlayı Kaptan beş iki kazandı. Herkes yarın akşam baklava yiyecek diye seviniyordu. Kaptanın sevinci başkaydı yarın akşam lolitasına ziyafet çekecekti. Onun İskender kebabını çok sevdiğini biliyordu.
S
aat on bire gelmişti, ışıkların sönme vaktine yarım saat kalmıştı. Ancak tuvalet işlerini hallederdi. Kaptan içinden, ‘’malum yaşlılık ve prostat’’ diye düşündü. Saat 11.30 huzur evinin ışıkları sönme ve yatma saatiydi. Uyku saati olamazdı, çünkü yaş ilerledikçe insan gençliğinde ki gibi başını yastığa koyar koymaz uyamıyordu.
Uyumak istese de Kaptan’ı geçmişi rahat bırakmıyordu. Karşıdan Mühendis hela dan çıkmış donlarını toplayarak geliyordu. Herkes odalarına girdi, pijamalarını giydi, ışıklar söndü.
Kaptanın geçmişi her sabah ezanında gömdüğü mezarından yine çıkıp gelmişti.
-
YORUMLAR
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler size
Tebrikler Eray hanım geç okuyabildim ama keyifle okudum yaşlıları severim babaannemle hep ben ilgilenirdim , benim oyuncak bebeğimmiş gibi onu yıkar süslerdim özledim kınalı ninemi ,kutlarım kaleminizi ,selamlar sevgiler.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar selamlar
Eray Hanım'ı bir müddettir izliyorum, yazma gayreti ve sevgisi içinde olan, üretken-yaratıcı biri. Aşağıdakileri kendisinin kızmayacağını ümit ederek kopyalayıp, doğrularını yazdım.
Neden mi yaptım bunları?
Bu kadar yazım ve imla hatası olan bir yazının böylesi büyük edebiyat sitesinde güne gelmesine hayıflandım da onun için. Seçilen konu çok sıradan ve basit, edebi bir özellik yok.
İlla edebi bir eser olacak diye de şart olmasa gerek, lakin bu yazıda hiçbir özellik göremeyen şahsıma bu yazının niye güne geldiğini birinin de anlatması lazım diye düşündüğümü burada ifade etmek istedim sadece.
Saygımla...
--------------------------------
-Hadi hanımlar, beyler yemek saatti geldi. Restorana lütfen. (saati)
Bir yandan bağırıyor bir yandan da kaşığınla çatalını masaya vuruyordu. (kaşığıyla)
Ondan cesaret alarak herkes çatanlı kaşığını masaya vurmaya başladı. (çatalını)
Rıdvan ağzını gülerek açıp dişlerini birbirine vurdu son bak dermişçesine kadına doğru ilerledi. (?)
Kendi kendine’’ne inat kadın yav ama benim olacaksın güzelim’’diyerek kendisine ayrı bir krizma katan sakalını (karizma)
Sonra yine salona geçtiler yavaş yavaş yürüyerek. (yavaş yavaş dendikten sonra yürüyerek kelimesi yazılmamalı.)
Tirübinler de dolmaya başladı, (tribün)
Cevat bey ilk o başladı oynamaya, çünkü büyük zarı o atmıştır. (?)
S
aat on bire gelmişti, ışıkların sönme vaktine yarım saat kalmıştı. (?)
Uyku saati olamazdı, çünkü yaş ilerledikçe insan gençliğinde ki gibi başını yastığa koyar koymaz uyamıyordu. (uyuyamıyordu)
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
sermus
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
güzel sözlerin için teşekkürler
selam ve saygılar
Davidoff
O yaşlıların masaya kaşık, çatal sesleri kulağıma gelir gibi oldu.
"-Et istiyorum, et yemek istiyorum, kebap yemek istiyorum. Çiğ köfte yemek istiyorum, kavurma yemek istiyorum."
Kapat kulaklarını istersen.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selamlar sevgiler
yine çok güzel bir konuya parmak basmışsınız harikasınız yaşlılarımızı anmak hatırlamak çok güzel bir duygu size burdan onlar adına teşekkür ediyorum emeğinize sağlık saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
TEŞEKKÜRLER SAYGILAR SELAMLAR
bekir odaci
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
hocam harika bir çalışma yine fikrinizde can bulmuş devamını gelecek sanırım kutlarım esen kalın saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
beğeneniz beni onurlandırdı
saygılar selamlar
Yazının başlığı çekti beni. sayfaya gelince de içeriği.
Hak ediyor tebriği :)
Devamı gelecek mi peki ?
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sence gelmeli mi burada bırakmalı mı ki
kaptanım pasifikte gemilerini acaba batırsam mı ki
hasibeyi cevat beyle evlendirsemmi ki
kaptanla mühendis avuçlarını yalasamı ki
bilmiyorum ki
sezede sevgiler ve selamlar yürekte ki
Billur T. Phelps
Güzel konuydu işlediğin ve seçici kurulun gözünden de kaçmadı. İkinci gelişim kırmızı kurdeleni kutlamak için.
Tekrar tebrikler :)
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Hoş bir anı...
Aynı kaderi paylaşanlar zorlukları da espiri kaynağı yapabiliyor...
Sohbetlerle geçebiliyor günler...
Kutluyorum güzel yazınız için.
Kadir Tozlu
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler gönderiyorum sana ablacığım
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar selamlar
Farkında mısınız bilmem, yazılarınızın sıkı takipçileri var, en başta da ben...Bu yazıda da ilginç, değişik bir anekdot yakalamışsınız, yazının devamı da yazılabilecek bir konusu var... Yazım kurallarına özeniniz de üst seviyede, taktir etmemek mümkün değil...TEBRİKLER ERAY HANIM...SAYGIYLA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saugılar
Kemnur
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
alın size birkendini beğenmişlik daha
:)
çok çok beğendim..
her seferinde bir adım daha önde gidiyorsunuz..
espirili sözler fevkalade..
çokça ilham perileri gelmesi dileğiyle..
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selamlar sevgi ve saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Eraycım bir günlük erkek oldun yaaaaa:))))
Ama hala etkisinden kurtulamamışsın. Şanzımana çok güldüm:)))))
Yeni bir hikayeyle başladık. Hadi yine hayırlısı. Çok güldür, sakın ağlatma canım. Sevgilerimle...
seher_yeli tarafından 3/15/2012 12:23:38 AM zamanında düzenlenmiştir.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
SEVGİLERİMİ YOLLADIM SANA
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
SAYGILAR SELMLAR