- 1085 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İNSAN OLMAK İSTEMİYORUM
İNSAN OLMAK İSTEMİYORUM
Evet gerçekten ben insan olmak istemiyorum. O kadar çok utanıyorum ki, artık insan olmak istemiyorum. Ah keşke, türümü değiştirebilecek bir yöntem bilseydim. Ya da bunu bilen birisini tanısaydım. İnanın, bir saniye beklemezdim. Sonsuz bir sevinçle, türümü değiştirirdim. Bir böcek, ot, çalı, köstebek, fare, sinek, eşek, tavuk, çiçek, ağaç, yani herhangi bir canlı türüne, severek dönüşmek isterdim. Ama en çok, deniz ya da okyanus olmak isterdim. Kişiliğime çok uygunlar ve ben denize bayılıyorum. Yüzeyi bir ayrı güzel, mutlu olduğu zamanlarda, tüm güçlülüğüne karşın, masum. İçi ise pek az kişinin görebildiği, büyüleyici-bambaşka bir güzellik. Ayrıca: Koynunda gizlediği harika canlıların verdiği amansız bir yaşam savaşımı. Denize, doğaya öylesine hayranım ki…
Neden insan olmak istemiyorum? İnsanların birbirine yaptıklarını, hiçbir canlı türü, bir diğerine yapmıyor durup dururken. Diğer canlı türleri. Sadece açken karnını doyurmak ister. Ya da saldırıya uğradığı zaman, savunmaya geçer. Genelde, kendi halinde yaşayıp gider. İşte, toplumlar-uluslar ve breyler olarak, çoğu kez tek bir neden yokken. Sadece bencillikten, küçücük çıkarlar nedeniyle yapılanları gördükçe. Ve de, birebir hedef oldukça, gerçekten ben: İnsan sıfatı taşımaktan utanıyorum. Ve istemiyorum insan olmak.
10. 03. 2012 Cumartesi günü, hava güzeldi. Önce, evime yakın sahile gittim. Kıyıya inebileceğim yol olmadığından, kaldırımda durmak zorundayım. Taşıtların yoğun gürültüsünden sıkılıp, madem artık otobüslerimiz de var. Geçen yıl çiçek sattığım, Alanya iskelesine gideyim, hem özledim orayı. Hem de şimdi cıvıl cıvıldır. Çalışmaya başlamadan önce, gönlümce gezeyim, dedim. Gerekli durağa gittim, birisinin yardımıyla kaldırıma çıktım. Çünkü otobüsün kaldırımdan alması, çok daha kolay oluyor. Otobüse, tek başıma binmeye alışmalıydım. Yakında, çalışmaya başlayacağım. Otobüs geldi, kolayca bindim ve güle eğlene gittim istediğim yere. Gezdim, deniz kıyısında durdum, meyvelerimi yedim. Sonra, dönüş durağına geldim. Hava soğumadan, geç olmadan eve gitmek istedim.
Birçok insan vardı. Ve onların otobüsleri, sık sık geliyor her zaman. Az sonra, benimde binebileceğim otobüs geldi. Şoför önümde durmadı. Ben de bineceğim diye bağırdım. Otobüs doldu, sana yer kalmadı dedi ve çekti gitti. Benim binebileceğim yere, şoförün başka birini bindirmesi yasak. Ayrıca, yerime binenler, yüzüme bakarak güldüler. Üzüntüden-şaşkınlıktan- otobüsün plaka numarasını almayı unuttum. Eğer o gün Cumartesi olmasaydı, hemen zabıtaya gidecektim. Belediye yakındı çünkü. Belki on-onbeş tane otobüs geldi, herkes binip-binip gitti. Ben, bir saat, ağlayarak bekledim. Hiçbiri, benim binebileceğim türden değildi. Sonunda, gelirken bindiğim otobüs geldi ve çok şükür eve gidebildim. Ama beklerken çok üşüdüm ve moralim bozuldu. Bir de yüzüme, alay ederek gülmüşlerdi. Güzel günümü, rezil etmişlerdi.
Ben, çok yakında çalışmaya başlayacağım. Yanımda, hep birisini taşıyamam. Hem neden taşıyayım ki? Kendim inip binebiliyorum. Her gün, gidip geleceğim. Savaş, hep savaş. Ama neden? Çalışıp ekmeğimi kazanıyorsam, yıllardır verdiğimiz mücadele sonucu, o otobüslere binmeye hak kazandıysak. Ben hakkımı sağlıklı geçinenlere vermem. Çok sert kayaya çarptılar. Pazartesi günü ilk işim; zabıtayı aramak oldu. Olayı anlatarak, şikayetimi bildirdim. Saati aldılar, zaten beni tanıyorlar. Bu günlerde Alanya çok yağmurlu. Yoksa, belediyeye kendim giderdim. Olsun, nasılsa gideceğim. Çalıştığım bölgede belediye.
Bir gün o, bana alayla gülenlere de gülerler. Kimin ne olacağı? Hiç belli değil. Yardım edeceklerine, hem yerimi alıyorlar, hem de dalga geçiyorlar. Ben, kime ne yaptım? Asla temenni etmem, ama herkes, bir engelli adayı.
Eski evimdeki üst komşumun eşi, sapasağlam-capcanlı, çok hareketli, çalışkan, otuz-otuzbeş yaşlarında genç bir adamdı. Bir gün duydum ki, çalıştığı inşaatın 3. Katından, yerdeki tuğlaların üzerine düşmüş. Diğer gördüğü zararların yanında, en önemlisi beli kırılmış. Günlerce yoğun bakımda kaldı. Şimdi, bir bacağını hiç hissetmiyor. Küçük ve büyük tuvaletini bilmiyor. Zaman-zaman bana yardım eden o insan, şimdi tekerlekli sandalyede bile oturamıyor. Fizik tedavi görecekmiş aylarca. Tüm varlığımla, iyileşmesini diliyorum. Evli ve küçücük, dünya güzeli bir bebeği var. Fizik tedaviyle, en azından tekerlekli sandalyede oturabilir. Belki bir şekilde yürüyebilir. Ama tuvalet olayı, çok kötü. O kadar üzüldüm ki. Çünkü, neler yaşayabileceğini? En iyi ben biliyorum. O, bile daha birçok şeyin farkında değil. Görmediklerini görecek, duymadıklarını duyacak.
Hayat hiç belli olmuyor. Benimki doğum hatası. Küçüklüğümden beri, öyle haksızlıklar yaşadım ki… Vee hala yaşatılıyor. Biliyorum yalnız ben değilim. Engelli olduğumuz için, kezlerce cezalandırılıyoruz. Savaşımcılığımla susmuyorum, onların da sesi olmaya çalışıyorum.
İnsanların arasında çok sıkıldım, bıktım onlardan, yıllarca onları mı çekeceğim? U T A N I Y O R U M İ N S A N S I F A T I T A Ş I M A K T A N. Ben tür değiştirmek istiyorum. Bunun yöntemini bilen varsa? Ne olur bana bildirsin. Türüme göre, ne isterse vereceğim. G E R Ç E K T E N .
Nilgün Acar 13. 03. 2012 ALANYA - EVİM