2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
980
Okunma
Güneş, ağır ağır dağın tepesinde ki ki bulutları kızartmaya başlamıştı. Gök yüzünde ki buluttan ateş, koca dağın tepesinde cayır cayır yanarken, çilsiz horoz, çakalların korkusuyla geceden tünediği dut ağacından evinin üçüncü katının balkon pervazlarından, dağda ki ateşin ışığının cesaretiyle ötmeye başladı...
Bir...
iki,
üç .
Sustu...
Acıkmış bir dana annesine möledi.
Bir köpek sesi.
Sokak köpeği!
Ev köpeği, öz güveni içerisinde ona cevap verdi...
Derken,
kiraz çiçeklerinin tam ortasında konaklayan serçelerin karmaşık sesleri, yem yeşil ceviz ağaçlarının, yine yem yeşil püsküllerinin bir alt katında uyuklayan yeşil tırtılı kıvrak hareketleriyle püskülün sapına sarılmaya mecbur bıraktı...Artık o da yem yeşil bir püsküldü.
Dağın üzerinde ki ateş sönüver di az sonra.
Güneş!...
Ortalık ısındı.
Sarı zambağın konakçısı kırmızı kanatlı kelebek, ilk kez çırptı kanatlarını. Heybetli ve koskocaman olmuştu.
Bir günlük yaşamın ilk çırpınışıydı bu...
d.e.
ahad.