- 950 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
ALABORA SANDAL
Mustafa karısına sokulmuş düşünüyordu, uyku tutmamıştı bir türlü. Aklında geçmişi geçiyordu, çektiği sıkıntılar ve şimdiki hayatı çok şükür dedi. İyi ki de köyden ayrılmışız, yoksa senenin altı ayı kar altında kalan köyde aç kalırdık. Toprak yok, mal, davar yok ,ne iş yapacaktı ki köyde çobanlıktan başka, o da yarı aç yarı tok bir hayat. Kızlarımı da okutamazdım oralarda ama şimdi prenseslerim okula gidiyorlar diye içinden geçirdi.
Karısı kedi gibi mırıldanıyordu uykusunda kolunu kocasının göysüne doğru attı. Gözlerini açmadan ‘’sen daha uyumadın mı’’ dedi sıcacık nefesi Mustafa ’nın yüzüne değiyordu. Sabaha daha var biraz uyuyayım bari dedi gözlerini kapattı. Uykunun ağırlığına kendini bıraktı. Rüyasında kardeşi Ahmet’i görüyordu ‘’abi bırak beni bırak ‘’diyordu sadece o kadar sonra kardeşi kayboluyordu.
Kiraz’ın hadi kalk Mustafa kahvaltı hazır sesine uyandı. Kızları kahvaltılarını yapmışlardı. Anneleri beslenme çantalarını hazırlamış, okula gitmek üzereydiler. Mustafa kızlarını öptü ‘’iyi dersler prenseslerim’’dedi. Kardeşi Ahmet de kahvaltı ediyordu. Bir birilerine günaydın dedikten sonra, karısı Kiraz kardeşi neşe içerisinde kahvaltılarını ettiler.
Mustafa, güzel bir sahil kasabasında, deniz kenarında güzel bir özel kampta çalışıyordu. Kampın bekçiliğini yapıyordu, aynı zamanda kampın her işine koşturuyordu. Kardeşini de memleketten getirtdi, burada yanına işe aldırdı. Kiraz da kamp açıkken kapta ütücülük yapıyordu. Ahmet eğer köyde kalsaydı ziyan sefil olurdu. Bunu bildiği için ağabeyi gel değince hemen gelmişti.
Hem burası çok güzel bir yerdi. Her taraf güllerle, çiçeklerle, zakkum ağaçlarıyla cennetten bir köşe gibiydi. Deniz bambaşka bir şeydi, ilk gördüğünde ne kadar çok korkmuş ve şaşırmıştı. Memleketindeki göle hiç benzemiyordu, deniz çok büyüktü. Artık memleketim burası diye düşündü, burayı seviyordu. Tekrar Kars’a geri dönmeyecekti, ağabeyi ile burada çalışacaktı.
O gün ne iş yapacaklarının planını yaptılar. Kamp yeni kapanmıştı, Eylül ayının ortasıydı. Havalar serinlemeye başlamıştı, bu ayda kimse kalmazdı kampta, kampın sahibi de İstanbul’a dönmüştü. Mustafa kardeşine ‘’bugün odaları temizlemeye başlayalım. Bugün A bloğu bitiririz her halde üçümüz giriştik mi biter akşama kadar’’ dedi. Mustafa, karısı ve kardeşi işlerine başladılar.
Ogün son iş olarak çöpleri denize atmak vardı. Kampın bulunduğu bölge kasabanın dışında kaldığı için, oraya çöp kamyonu gelmiyordu. Mustafa da sezonda kampın çöpünü traktöre yükleyim kasabanın çöplüğüne atıyordu. Sezon bitince de çöp çok çıkmadığı için sandala koyup, biraz denize açılıp atıyorlardı. Mustafa ile Ahmet her zaman ki gibi, çöp torbalarını sandala yükleyip açıldılar ve denize attılar. Ahmet yüzme bilmiyordu, denizden korkuyordu. Ağabeyi öğretmeye çok uğraştı ama bir türlü öğrenemedi.
İki kardeş tanıdıklarının ve arkadaşlarının bulunduğu kampa yakın mahalleye gittiler. Arkadaşları ve komşularıyla sohbet etmekti maksatları, komşu sayılırlardı çünkü burası kampa yakındı. Ahmet orada arkadaşlarını gördü onlarla sohbet etti.
-Ahmet ne haber nasılsın? Askere gidiyor muşsun?
-Evet Eray bir ay sonra askere gidiyorum. İzmir çıktı acemiliğim.
-Şanslısın hadi bakalım sağ salim git de gel inşallah.Sonra seni buralardan evlendiririz.
-Yok Eray beni memleket de yavuklum var onu alcam.
Evet Ahmet askere gidecekti. Çok mutluydu asker olmayı çok istiyordu. Eğer Kars da imkanları olsa okuyabilse, subay olmayı çok istiyordu. Çocuklarımı okutup subay yapacağım dedi içinden. Çocuklarım diye geçirdi içinden, askerden gelince yavuklusunu alacaktı. Onunla evlenecek ve çocukları olacaktı. Birden içi sevgiyle ısındı ‘’İnşallah’’ dedi.
Ağabeyi kamptan aldığı maaşı kendisine vermiyor biriktiriyordu. Askerden gelince, memleketteki kıza başlık parası ve düğün parasıydı. Gelini alıp yine burada yaşayacaktı. Bu kamp ve kasaba çok güzeldi bizim oraları düşününce buralar cennet gibi diye düşündü.
Her gün kampı temizlediler, artık tamamen bitmişti temizliği. Seneye sezon açılıncaya kadar odalar da ve binalarda bir işleri yoktu. Yataklar dopolara yığıldı, çarşaflar, pikeler dolaplara kaldırıldı. Restorantın masaları sandalyeleri iftiflendi, bardaklar, tabaklar, çatal bıçaklar dolaplara yerleştirildi. Günlerdir çok çalıştılar ve yoruldular, ama her işi de bitirdiler. Bundan sonra artık ortalığı süpürme, silme, ağaçlara çiçeklere bakma gibi rutin işler vardı.
Son olarak yine denize çöp atma işi kalmıştı. İki kardeş çöp torbalarını sandala yüklediler. Mustafa ‘’bugün deniz dalgalı ‘’ dedi. Mustafa ile Ahmet sandala bindi ve açıldılar. Bu sefer bayağı açıldılar, çünkü çöp fazlaydı. Rüzgar sahile doğru esiyordu, çöpleri kıyıya yakın atarlarsa yine kıyıya gelebilirdi. Sandalla bayağı açıldılar. Çöp torbalarını atarken sandal sallanmaya başladı. İki kardeş de ayaktaydı, sandal çok küçüktü. Dalgalardan beşik gibi sallanıyordu. Nasıl olduğunu anlamadan sandal alabora oldu ters döndü.
Mustafa ile Ahmet denize düştü. Ahmet yüzme bilmiyordu, çırpınmaya başladı. Üzerinde mont kazak ıslanınca ağırlaştı Ahmet’i dibe doğru çekmeye başladı. Mustafa kardeşine doğru yüzdü kardeşine yetişti, onu tuttu ama kardeşi çırpındıkça Mustafa’yı da dibe doğru çekiyordu. Ahmet’e arkadan sarılım elini boğazı ve göğsünün oraya getirip yüzerek kıyıya çıkartmaya çalışıyordu ama Ahmet paniklemişti.
-Abi boğuluyorum kurtar beni
-Kardeşim kurtarcam beni batırma dibe çekme. Kardeşim panik yapma sakin ol seni kurtarıcağım.
-Abi çok korkuyorum kurtar beni.
Ahmet ağabeyinden yardım istiyor bir yandan da ağlıyordu. Rüzgar daha şiddetli esmeye başladı, dalgalar daha da büyüyordu. Sandal da dalgalarla uzağa sürüklendi, Mustafa sandala yetişemezdi. Orada ne kadar yaşam mücadelesi verdiler kim bilir. İkisi de çok yorulmuştu. Ahmet çırpınmaktan yoruldu, ağabeyi ise ona yardım etmeye çalışmaktan. Ne rüzgar, ne dalga, ne de Ahmet yardımcı olmuyordu. Mustafa da güç kalmamıştı o da çok yoruldu. Kardeşini kurtaramıyor her çabasında kendi de denize batıyordu, nerdeyse ikisi de boğulacaktı.
Sonunda Ahmet anladı ki ağabeyi onu kurtarmaya çalışırken kendisi boğulacaktı. Ağabeyi evliydi iki tane kızı vardı, oysa o bekardı, çocuğu yoktu. Arkasından ağlayacak ağabeyinden başka kimse yoktu. En çok da askere bile gitmemişti ona çok üzüldü. Askerden gelince evlenecek, oğlu alacak ve oğlu subay olacaktı.Son can havliyle ağabeyine seslendi
-Abi beni bırak git.
-Ne diyorsun kardeşim seni nasıl bırakırım.
-Git abi yoksa ikimizde ölücez sen git.
-Seni ölüme nasıl terk ederim kardeşim.
İkisinin de kafaları suya batıp çıkıyordu.Yanaklarından süzülen denizin suyumuydu yoksa gözyaşlarımı. Denizin tuzlu suyuna gözyaşlarının tuza da karışıyordu.
-Abi sen git senin karın var çocukların var. Benim kimsem yok senden başka.
-Kardeşim dayan kurtaracağım.
-Abi çok yoruldum dayanacak gücüm kalmadı hadi git.
-Kardeşim özür dilerim, beni affet, seni kurtaramadım. Hakkını helal et kardeşim.
-Abi hakkım sana helal olsun sende hakkını helal et. Elveda abiçiğim.
Mustafa kardeşinin kendini bırakışını ve suya batışını izledi. Avazı çıktığı kadar bağırdı, ama kimse duymadı. Kardeşini kurtaramadığı için kendine lanetler yağdırdı. Boğulan kardeşine arkasını dönüp hıçkırıklarla ağlayarak sahile doğru yüzdü. Gözyaşları ile deniz birbirine karışmıştı.
Mustafa kardeşinin ölümünden sonra kendini hiç affetmedi. Deniz ona hep kardeşini hatırlattı, her denizi gördüğünde Ahmet’im kardeşim diye ağladı. Çok sevdiğin denizden kardeşini aldığı için nefret etti.
Oradaki her şey kardeşini hatırlattığı için çok sevdiği işinden ayrıldı. Kasabayı terk etti. Denizi olmayan memleketi Kars’a geri döndü. Kasabada ki komşuları Mustafa’dan bir daha haber alamadı.
Kasabadaki komşuları arkadaşları Ahmet’in ölümüne çok üzüldüler. Yıllar geçse de Ahmet’i unutmadılar.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
12.3.2012
YORUMLAR
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
beğeneceğinizi düşünüyorum
sayfama hoş geldiniz beni mutlu ettiniz her zaman beklerim
sevgiler
sımsıcacık bir anlatıştı..
sonu ise hüzün dolu..
ne kadar üzücü..
sevgili dost kalem öykü sayfanıza çok yakışmış.
beğeniye okudum ..
bilesiniz...
sevgilerimle..
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler selamlar
içim acıdı garipdir hayat
bir anda yok oluyoruz,
fedakarlık bu olsa gerek,
kul düşünce tarafından 3/13/2012 6:04:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
çok teşekkürler okuduğunuz için
selamlar saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
Göz yaşlarına boğuldum. Tercih yapmak sonunu bile bile o kadar zorki. Allah kimseyi böylesi darda bırakmasın. Çok üzüldüm. :(((((
Sevgilerimle...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar selamlar
içimiz yandı beee offfff seni sami hocama şikayet edeceğim bilesin...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sami hoca yorum yazmamış buradan bu şikayetinizi duymaz hocam
evet çok acı bir anı benim için
saygılar selamlar
çok acıklı bir öyküydü içim acıdı acaba kurgumu gerçeklik payıvarmı denize çöp döküldüğünü sizin yazınızda şahit oluyorum bu denize çöp dökme işi hiçte hoş değil hoş olmadığı gibi bir can çöp uğruna gidiyor yazık anlatım güzeldi kutlarım sizi emeğinize sağlık saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler selamlar
AYSE 09
Çok dramatik bör öykü...
Yaşam bazen öyle zor seçim sunuyor ki insana...
Hem de kısacık bir zaman süresi içinde...
Umarım yaşanmış bir öykü değildir...
Bu öyküde dikkatimi çeken bir nokta daha oldu.
Çöplerin denize dökülmesi.
Eğer bunu gerçekten yapıyorlarsa bu da bir çevre felaketine yol açabilir diye düşünüyorum...
Güzel öykülerinizin devamını beklerim Eray Hanım...
Kadir Tozlu
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar