BİR GAVURDAĞLI'NIN AMERİKAN MACERALARI - 6
(Devam...)
Hızla bagajın oduğu bölgeye geçip bagaja rastgele birkaç kurşun sıkıp bize döndüler.Bagajdan hiç ses çıkmamıştı.Sanırım Alfred öldü.Şimdi sıra bizde diye korkuyla beklerken ;
-Eğer bagajda adam var ise Cehennemi boylamıştır.Eğer kimse yok ise verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz,deyip hızla helikoptere doğru koştular.Koşarken birisinin üzerinden kartvizite benzer bir şey düştü.Daha sonra helikoptere bindikleri gibi hızla mısır tarlaları istikametine doğru geri uçtular.
Ne Monika da,ne bende mecal kalmıştı.Alfred’i o kadar korumaya çalışmamıza rağmen,ölümü göze almamıza rağmen bu gangsterler karşısında koruyamamıştık.Alfred o daracık bagajda kimbilir delik deşik olmuştu.Helikopter gözden kaybolur kaybolmaz Monika’nın el çantasına sakladığı bagajın anahtarını istedim.Monika hala şoktaydı.Dediğimi duymadı bile.Ben çabuk toparlanmıştım.Hemen yanıbaşında duran el çanttasını açıp içinden bagaj anahtarını aldım ve seri bir şekilde bagajın anahtarını açtım.Bagajın kapısını açınca karşılaşacağım manzarayı düşünmek bile istemiyordum.Muhtemelen parçalanmış bir insan bir insan cesediyle karşılaşacaktım.Bu arada Monika da hafiften üzerindeki şoku atmaya başlamıştı.
-Talip napıyorsun orada,diyebildi
-Yeni bir gömlek alacağım,gömleğim fena kirlendi,çok terlemişim sanırım,dedim.Monika anlaşılan daha tam olarak kendine gelememişti.
-Senin valizi de istermisin,dedim
-Sağol şimdilik gerek yok,dedi.
Bu arada kurşun çarpmasıyla bozulan bagaj kapısını biraz zorlamayla zor da olsa açtım.Karşımdaki manzara tahmin ettiğim gibi korkunçtu.Alfred kanlar içindeydi.Alttına serdiğim elbiselerim de dahil olmak üzere vücudundan sıcak kanlar sızıyordu.Bu ilk manzara karşısında iyice sarsıldım.Bu manzarayı eğer Monika’da görse kesin anında baylırdı.İyiki şimdilik olayların farkında değildi.Bir de onunla uğraşmak zorunda kalırdım yoksa.Neyse kendimi kısa sürede toparladım.Neden aklıma nabzını yoklamak geldi.Bagaja uzanarak ellerimi şah damarına dayadım ve bu arada kulağımı ağzına dayayarak nefes alıp almadığını kontrol edeyim dedim.Aman Allahım o da ne! kaçkurşun yediğini bilemediğim Alfred’in hafifte olsa nabzı atıyordu ve zayıfça bir nefes alışverişi vardı.Alfred şu an itibariyle yaşıyordu.Ama zaman çok kritikti.Önümüzde ki dakikalarda ne olacağı belli olmazdı.Oklahama’ya daha bir saatlik yol vardı.Birhasteneye yetişmemiz imkansız gibiydi.Aklıma hemen bulunduğumuz bölgeden beş kilometre kadar ileride bulunan mesire yeri geldi.Orada güzel bir pınar ve selvi söğütleri vardı.En azından orada ilk tedaviyi kendim yapabilirim diye düşündüm.Bagajj açık kalmalı ki Alfred hava almalıydı.Şu an oksijene gereinden çok ihtiyacı vardı.Kapalı bir alan hiç te iyi olmazdı.Gömleğini rahatlasın diye bir kaç düğme açtım ve dili boğazına kaçmasın diye itinayla başını iyice yana çevirdim.Bagajı kapaklarının kenarına bir kaç elbise sıkıştırıp bir gömlekle açık kalacak şekilde bağladım.
Hemen arabaya atlayıp hızla mesire yerine gitmek için kontağı açtım.Tam gaza basacaktım ki arabanın önünde bir şey gözüme ilişti.
(Devam edecek...)