- 999 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yürüyorum Durmadan...
Gecenin bir yarısı sokaktan hızla ve büyük bir gürültüyle geçen duyduğum motor sesi üzerine uyandığımı hatırlıyorum, gözlerimi açtığımda hala karanlıktı odam evime çok uzağımda sayılmayan trenin sesi geliyor diğer yandanda kulağıma, sonra kendime bak ne kadarda emin ellerdesin diyorum, bazen karanlığımda yalnızlığımla boğuşurken buluyorum kendimi işte o zaman ne nefesim yeterli geliyor bana nede kalp atışım yeterince düzeyli, büyük bir boşluğun içerisinde körü körüne yuvarlanırken buluyorum kendimi, etrafımda anlamadan konuşan dinlemeden anladığını zanneden insanları anımsıyorum sonra, bu gece böyle bitmeyecek anlaşılan diyorum ve işsizliğimle güçsüzlüğümle hatta barksızlığımla ayakkabılarımı giyip gecenin bir yarısı hayatı turlamayı hedefliyorum ve dediğimi yapıyorum da. Her kez derin uykularda renkli rüyalara dalar iken ben hala hayatın neresinde olduğumu ve ne yana doğru sürüklenmem gerektiğini bilmeye ve bulmaya çalışıyorum. Sonra Adımlarımı sayarken buluyorum kendimi bir ara, buda sokağa adım attığımın belirtisi olsa gerek, hava çok soğuk ve üşüyorum ellerim cebimde rüzgara aldırmaksızın hatta kafa tutarcasına yürüyorum durmadan, sonra geçtiğim her sokak lambasını süzerken buluyorum kendimi bazen turuncu bazen beyaz hepside dimdik durup hayata olan görevlerini yerine akşamın çökmesiyle getirdiklerini bana adeta göstericesine önümde duruyorlardı, sonra kendime dönüp ya çok fazla özgürüm yada çok fazla başıboşum hayata karşı diyordum. Hemen ardımdan bir sesin geldiğini duyuyorum böyle olmayı sen seçtin diyor o ses, ürperdiğimi anımsıyorum o ara çünkü arkamı dönüp baktığımda sesin geldiği yerde kimsenin olmadığını görüyorum bir süre kalakalıp ve olduğum yerde düşündükten sonra, çıldırıyor muyum acaba demekten alamıyorum kendimi hayır canım sanırım ben yanlış duydum diyorum yada bu bir rüya olsa gerek diyorum çünkü yarı uyuyor sayılırım sokaklarda gecenin bir yarısı yürür iken, kendimi kandırmaya çalıştığımı fark ediyorum sonra evet duydum o ses benimle birlikte yürüyordu sanki nereden geldiğini tam kestiremesem de arkamdan beni takip ediyordu sanki diyorum, sonra yarı ürpertili yarı çıldırmaya meyilli halimle o sokakları bir kez daha arşınlıyorum, suratıma çarpan her esintiyle kendimi biraz daha ferahlamış ve gözlerimin biraz daha aralanmış olduğunu fark ediyorum. Kısaca nefes aldığımı fark ediyorum evlerin hemen hemen bütün pencereleri kapalı yazık ki dondurucuda olsa bu güzel havayı soluyamayan insanları anımsıyorum hemen kimileri klimalarıyla kimileri yanan sobalarıyla evlerideki bana göre yetersiz havayla yetinmek zorundalar gibi geliyor bana, hapsolmuş gibi ruhları sanki ve hiç şikayetçide olmuyorlar bu durumdan, sıkıntıdan sıkıntıya giren tek ruha ben sahip olabilirmiyim acaba diyorum kendime öyle ise neden ben neden bütün insanlar gibi hayatın yüzde doksanını görmezden gelerek yaşamıyorum, neden gecenin bir yarısı çılgınlar gibi sokakları arşınlamakla yükümlüyüm sonra bir hafta içerisinde bu çıktığım 3. Gün diyorum ve gittikçe kendimle içten içe daha fazla konuşurken buluyorum kendimi, hemen ardından kendime güzel bir bahanem olduğunu açıklıyorum, psikolojilerimizi etkileyen dünyada hala yaşayabilip ayakta kalabiliyorsam ne mutlu bana diyorum ama bu yeterli değil hemde hiç !!!
deneme-Tür-ütopik-- Edibe Toğaç-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.