- 794 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kim Gelecek
Ganime hanımın kocası Kadir efendi hakkın rahmetine kavuştuğunda en büyük oğlu Hakkı İzmir de bir inşaat şirketinde Proje müdürü olarak çalışıyor. İkinci oğlu Hamdi Tıp Fakültesi son sınıfta okuyordu. En küçük oğlu Hadi ise Hukuk Fakültesine yeni başlamıştı. Kocası Kadir efendinin ölümü Ganime hanımı bir anda var olan sıkıntılarla baş başa bırakmıştı. Bu sıkıntılara tek başına mücadele etmesi de mümkün değildi. Çükü rahmetli eşi ev işlerinin dışında kalan işlerle onu hiç uğraştırmamıştı. Alınacak, satılacak, ekilecek, dikilecek ne varsa hepsinle kendi ilgilenmişti. Öldüğünde eşine ve çocuklarına hiç borç bırakmadığı gibi zor günler için biriktirdiği bir miktar para da kalmıştı.
Kadir efendinin aniden aralarından ayrılışı Ganime Hanım ve çocuklarına zor gelse de gerçeği kabullenmekten başka çareleri yoktu. Ganime Hanım çocuklarını topladı acısını yüreğinin en derin yerine gömerek ;
“Sevgili yavrularım, nasıl dünyaya geliş elimizde değilse bu dünyadan gidişte elimizde değil. Bu yüzden onun için dua etmekten başka çaremiz yok. Onun tek istediği sizin okulu bitirip vatana millete hayırlı bir insan, iyi bir eş, iyi bir baba olmanızı istiyor ve onun için gayret ediyordu ama ömrü yetmedi. Mekânı cennet olsun.”
Ganime hanımın bu konuşmasından sonra hep beraber ne yapmaları gerektiği ve ne yapabilecekleri yönünde bir takım kararlar aldılar.
Hakkı iki kardeşinin okulu bitene kadar maddi yardımda bulunacak. Hamdi de okulu bitirince kardeşi Hadi ve annesi Ganime hanıma yardımda bulunmaya devam edecekti.
Ganime hanımın üç oğlu da okumuş iş güç sahibi olmuştu. Ne kadar gururlansa yeridir. Belde belediyesinde yazı işleri kâtipliği yapan Kadir efendinin oğullarından biri İnşaat Mühendisi olmuş bir şirketin proje müdürlüğünü yapıyor. Bir oğlu doktor olmuş dertlilere derman olmaya çalışıyor. Bir oğlu da avukat olmuş haksızlığa uğrayanların hakkını arıyor. Beldelerinde çocuklarının tamamını okutup meslek sahibi yapan tek aileydiler.
Ganime hanım:
“Kadir efendi keşke sağ olsaydın da bu günleri görseydin.”diye her gün kendi kendine söyleniyordu.
Kardeşlerin dayanışması neticesinde Ganime Hanım çocuklarının üçünü de evermiş yuva sahibi yapmıştı. Ama bundan sonra Ganime Hanım için sıkıntılar başladı. Çünkü her üç oğlu da işleri gereği başka illerde yaşıyorlardı. Yalnızlık ve hasrete bir de yaşlılık eklenince gündelik işler iyice zor gelmeye başlamıştı. Hastalansa bir bardak su verecek kimsesi yoktu. Geceler ona oldukça uzun geliyordu bir türlü sabah olmuyordu. Her akşam rahmetli kocasının işten geldiği saatte kapıya çıkar sanki gelecekmiş gibi gözyaşlarını sile sile yoluna bakardı.
Her üç oğlunun da çocukları olmuş ama yanında olmadıklarından onları koklayıp okşayamıyordu. Bayram gelecekte torunlarını görecekti. Bu durum dertlerine dert katıyordu.
Yalnızlık gün geçtikçe çekilmez hal aldığından bir gün büyük oğlu Hakkı’ya telefon etti.
“Oğlum sağlık durumum iyi değil yalınız kalmak, sizleri görmeden, torunlarımı koklamadan yaşamak zor gelmeye başladı. Kardeşlerinle konuşup bir çare bulun.”
Hakkı:
“Anneciğim sen üzülme ben kardeşlerimle konuşurum sırayla yanımızda kalırsın, bizimde gözümüz arkada kalmaz hep beraber yaşar gideriz. Sen hazırlıklarını yap on gün içerisinde gelir seni alırım.”
Ganime hanım sevinçten uçuyordu hasretini çektiği çocukları ve torunlarıyla birlikte olacaktı. Eşyalarını toplayıp bavula yerleştirdi. Götüremeyeceği yiyecekleri komşulara dağıttı. Kocasının duvarda asılı resmini kırılmayacak şekilde el çantasına koydu. Her şey hazırdı oğlu geldiğinde hadi anneciğim gidiyoruz dediğinde hiç vakit kaybetmeden yola çıkacaktı.
Hakkı annesiyle yaptığı telefon görüşmesini kardeşlerine bilirdi. Ancak her iki kardeşi de çeşitli sebepler öne sürerek annelerini yanına alamayacaklarını söyleyince telefonun ucunda dondu kaldı hiçbir şey söyleyemeden yutkunarak telefonu kapattı.
Hakkı kardeşleriyle yaptığı konuşmayı eşiyle paylaşınca, eşi daha Hakkı’nın ne söyleyeceğini beklemeden:
“Annene bende bakamam, herkesin enayisi ben olamam. Onun için hiç alıp da buralara getirme.” Dedi.
Hakkı hanımından böyle tepki hiç beklemiyordu. İkinci şoku yaşıyordu. Ne yapacağını bilemedi. Bir yandan onu doğurup büyüten meslek sahibi olsun diye nice zorluklara göğüs geren annesi, bir yandan hayat arkadaşı ölene kadar beraber olmaya söz verdiği eşi.
O gece uyumadan sabaha kadar düşündü taşındı en sonunda kararı verdi. Sabah kalkınca eşine; şirkete malzeme temini için iki ve üç günlüğüne şehir dışına çıkacağını söyleyip, evden ayrıldı. Annesinin yanına gitmek üzere otobüsle yola çıktı. Kasabaya gitmeden önce ilde bulunan Huzur evine gidip annesine yer ayarlayıp öyle gidecekti. Nitekim düşündüğü gibi de yaptı. Ama annesine nasıl söyleyecekti. Çocukların, gelinlerin seni istemiyor. Nasıl diyecekti. Seni Huzur evine yerleştiriyorum seni oraya bırakıyorum nasıl diyecekti.
Yolda giderken hep düşündü düşündü sonunda ne söyleyeceklerini kafasında sıraladı. Kasabada annesini yanına varıp annesini hazırlanmış toparlanmış görünce göz yaşlarını tutamadı. Ağladığını annesi fark etmesin diye yüzünü yıkadı.
Hakkı.
“Anneciğim maşallah hemen hazırlanmışın”
-Yavrucuğum ne yapayım hasretinize dayanamıyorum. Yalnızlık ihtiyarlıkla birleşince iyice çekilmez oluyor.”
“Anneciğim bir ay en fazla iki ay daha hasretlik çekeceğiz ondan sonra hep beraber mutlu bir şekilde yaşayacağız.
-Ne demek o yavrum.
“Ben eşim ve kardeşlerimle konuştum. Önce benim yanımda sonra sırasıyla diğer kardeşlerimin yanında kalmana karar verdik Annem bizim için yıllarca sıkıntılara katlandı! Bundan sonra sıkıntı çekmesin rahat etsin dedik! Şimdiki oturduğum ev küçük senin için büyük ev kiraladım ancak iki aya kadar teslim edilecek. O güne kadar yalnız kalmayasın diye doktoru bakıcısı olan ve senin gibi yaşlıların kaldığı eve yerleştireceğim iki ay sonrada gelip alacağım.”
-Nasıl bilirseniz öyle olsun ama fazla uzatma daha fazla hasret çekmek istemiyorum. Benim bir ayağım çukurda sizlerin yanında yaşamak ve ölmek istiyorum.
Hakkı:
“Anneciğim sen üzülme en geç iki ay sonra hep beraberiz.” Deyip ayrıldı. Gidiş o gidiş.
Ganimet hanım o günden beri sadece Huzur evinin giriş kapısına bakıyordu. Aradan tam dört yıl geçmişti.
Huzur evinin temizliğini yapan hanım:
“Ganimet hanım her gün her an hep aynı yere yani giriş kapısına bakıyorsun birilerini mi bekliyorsun.”
Ganimet hanım.
“Oğlum gelip alacak onu bekliyorum………..”