- 392 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ayrılış
Kadın usulca bir sigara yakıp, paketi masanın üstüne bıraktı. Sigaradan dolu bir duman aldı, öldüresiye. Belliydi, kadın ağlamayacaktı ancak yüzünde tuhaf bir hüzün vardı. Her zaman itina ile sürdüğü kırmızı ojeleri, bu kez aldatılmış bir kadın gibi bakımsız ve silinmeye yüz tutmuştu. Sonra çaya uzantı, çay sıcacıktı, eli yandı. Adam eski günlerdeki gibi kadının acıyan elini öpmeye koyulacakken, aniden durdu. Kadın adamın gözlerine baktı, adam kafasını eğdi. Bir şey vardı, tarifi mümkün ama tarif edilemeyen. Masada ses yoktu, masada “çıt” çıkmıyordu ama aynı masadan yarım kalmış bir aşkın son çığlıkları duyuluyordu. Adam bir şeyler söylemeye koyuldu, kadın adamın gözlerine baktı, adam tekrar sustu. Adam biliyordu, asıl mesele kendinin değil kadının susmasıydı. Kadın susuyordu… Aniden yağmur damlaları cama vurmaya başladı, tüm kent kadının kızgınlığına, adamın pişmanlığına ağlıyordu. Adam kafasını kaldırdı, elini masada duran kâseye uzatıp iki şeker aldı, çayına attı. Kadın onun şekerli çay içmesine kızardı, aklına geldi, kafasını eğdi, gözleri doldu, ağlayamadı. Birçok şey anlatmak istiyordu adam, bir o kadar da susmak. Kadın sigaradan son nefesini alıyordu, kocaman ama kısacık geçmiş bir ömürden son bir nefes alır gibi… Kadın ağlamaktan kızarmış, simsiyah gözlerini adama çevirdi, adam kafasını eğdi. Kadının giderken yanına almak istediği “üç şey” falan yoktu, adam “gitme” dese yeterdi. Masadaki sigara paketine uzandı kadın, çantasına koydu, yavaşça masadan kalktı. Adam hikâyenin başından beri kaldıramadığı kafasını, bu kez kaldırdı. Kadına baktı. Kadın hiçbir şey söylemeden, ama masada milyonlarca kelime bırakarak adamı terk etti. Adam masadaki milyonlarca kelimenin içinden sadece birini seçip, bir roman yazdı; “gitme…”.
Ömer Çağlar ÖNER
02.09.2011
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.