NÂY-I ŞERİF
Bismihû er-Rahîm er-Rahman…
“Kamışların üzerinden geçerken
Kuşları uyandırmaya korkan tatlı bir meltemin kanat çırpışları” (Thibaut).
Her dönemde insanların yüreğini derinden sarsmış, onlara özellikle O’na karşı olan muhabbetlerini canlandırmıştır Hazret-i Nây-ı şerif sadâsı.
“Dinle neyden , zira o, bir şeyler anlatmakta, ayrılıklardan şikayet etmektedir…”
Mevlana hazretleri Mesnevi de bu giriş cümlesiyle başlar. İnsanlara bu cümleyle salık vermektedir. Uzun uzun anlatır orada neyi… Kamışlıktan nasıl koparıldığını, bu feryadının sebebinin ne olduğunu, hangi mecliste kimlerle arkadaşlık ettiğini, ve sırrını… Neyin sırrının sesinde o kadar uzak olmadığını, lakin her kulakta bunu anlayacak nurun bulunmadığını da anlatır. Bir anlam da neye hayat verir, öz verir, kişilik verir.
Tasavvuf erbâbına göre ney, kamil insanı temsil eder. Bu temsil sadece neyin mânevi muhtevatından kaynaklanmaz. Neyi fiziki açıdan değerlendirirken de de insan-ı kamil ile özleştirir. Üzerinde bulunan yedi adet deliği insanda bulunan nefsin mertebelerini (letaifler) ifade eder. Dokuz boğum yine insanın kendine aittir. Bu bağlamda baktığımız zaman neyi direk olarak insanla özleştirmek kaçınılmaz bir hâl alır zaten.
Neyin kemâlat noktasına ermesi de insanın kemâle ermesi gibi uzun zaman alır. Şöyle bi baktığınız zaman normal bir neyin kıvama gelmesi yaklaşık yirmi seneyi bulur. Bu da zaten zikir ehl-i bir insanın normal şartlar altında çile süresinin sonuna yani, kemâl noktasına gelme süresinin başına tekamül etmektedir. Ney, neyzen tarafından üflenmeye başladığı zaman yavaş yavaş yanmaya başlar ve bu ilk olarak deliklerde görülür. Tıpkı insanın yavaş yavaş nefsin her bir eğretisini ezmeye başlaması gibi. Daha sonra da ney tamamen yanar, erimeye başlar ve belli bir noktadan sonra da ses vermez hâle gelir. Artık görevini tamamlamıştır. Boş kuru sözlere, düşmandan gelen her türlü kirli salıklara kulaklarını kapatmıştır. Kendisini Yaradan’a doğru uzatmıştır… İnsan-ı kâmil gibi.
Nây-ı şerif bu sebepler bağlamından dolayı sadece bir müzik ensturumanı kalıbına sığmamıştır. O, bir kültürü, özellikle İslam tasavvuf kültürünü ileriki dönemlere taşıyan en önemli mihenk taşlarından olmuştur. En önemli özelliği de şudur ki sadece İslam toplumlarına değil, bütün insanlığa, eşyaya seslenmiştir.
Muhabbetle…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.