Çoklarda Yitmek
Çok akıllı olmak yorucudur . Çok akıllı sayılmak için, aklınızı ölçen çokların çoğunluğunun olurunu almak zorundasınızdır. O ittifakı arkanızda tutmak akıllara durgunluk verecek delilikler yapmakla mümkündür. Bu da yetmez, durdurduğunuz akılları kendi hızınızda sürüklemeniz de gerekir. Akılların ve akıllıların delilere ve deliliklere pek müsamahası olmadığı gerçeğini erkenden kavrar ve elâlemin aklı için kafanızı çok yormazsanız, el âlemce çok kaile alınmaz, dolayısıyla çok da akıllı sayılmazsınız.
Çok çalışkan olmak yorucudur. Çalışkan sayılmak için, performansınıza değer biçen çokların çoğunluğunun aferinini toplamak zorundasınızdır. Aferin-lerin lavanta değil naftalin kokuşları, gün ışığına seyrek çıkarılışlarındandır. Raf ömürleri kısadır. Miatları dolmadan ele geçirmek için doğru zamanda, doğru yerde bulunmalısınız. Böylesi çalkantılı bir piyasanın, getirisi düşük yatırımlarına itibar edecek kadar enerjiniz yoksa çalışkanlar listesinde ilk ona asla giremez, çok tembeller listesinde sıkça anılırsınız. Tembel yerine serseri de denebilir. Hantal dedikleri de olur, bazen... Atik değil manasında hani. Çok atik davranabildiğiniz anlarda çok gülünç durumlara düşme ihtimalini de göze almak durumundasınız.
Çok güzel olmak yorucudur. Bunun için güzelliğinizi ölçen çokların çoğunluğunun beğenisini kazanmak zorundasınızdır. 90-60-90 vücut ölçülerinde olmak değildir çok güzel olmak ki çok şanslı değilseniz bu orantıya doğuştan sahip değilsinizdir. O sıfata ermek sizin için çok mühimse, çok sabır, çok zaman, çok çile, çok para ve çok çaba harcamanız gerekecek demektir. Çok aptal değilseniz, öyle bir endişeniz olmayacak, dolayısıyla çoğunluğun gözünde, asla, çok güzel sayılmayacaksınız.
Çok duygusal olmak yorucudur. Çünkü bunun için, karakterinizi karakterize eden çokların çoğunluğunun hissettiklerini, kendi hislerinizin üstünde tutmanız gerekecektir. Arzular şelale miydi? Şelale dediğiniz, suyun suyla kardeşçe kucaklaşmaları mıydı peki? Çarpışmaları, kapışmaları mıydı, var güçleriyle… İtişe-kakışa yol almaları mıydı, düz-bayır demeden ilerilere. Dönemeçlerin her birinde, çoğunluğun yönüne doğru gitmiyor diye, kendi hislerinizi tokatlayıp durduysanız kendi ellerinizle, bir gün antidepresan reçeteyi tutuşturduğunda elinize, “o türlü bakmayacaksınız” hekiminizin yüzüne. Hakkınız yok; kalp ritminizin ayaklarınızın önüne geçmesine şaşmayacaksınız… O vakte kadar dedirtebilmişseniz anılarınızla avunun çünkü sonrasında hiç kimse çok duygusal olduğunuzu söylemeyecek size…
Çok sevmek yorucudur. Çünkü bunun için tüm varlığınızla teslim olduğunuz -ya da teslim aldığınız- yegânenin, yekliğinde erimelidir tekliğiniz… Birdenbire, ya da yavaş yavaş; ne fark eder ki. Âşıksınızdır. Kendi çerçevenizden silinmiş gitmiştir kendi resminiz. Görülmez, bilinmez, tutulmaz bir elce, sevdiğinizin resmi yerleştirilmiştir ona. Tılsımlı bir resimdir sevda. Onda gördüğünüz sizsinizdir. O sizindir. Kendinizi yok etmekten duyduğunuz gurur çok şaşılası, yok ettiğinizi bir fotoğrafa sormanız çok acınılası, hali harabınızın sebebini bir resme yüklemeniz çok gülünesidir ama yine de yüzsüzce ağlatırsınız şiirleri, şarkıları… Bir ben tarif edersiniz ki “Sen ben-im-sinli" cümlelerle, sizin midir, siz misinizdir; şaşırır duyan… Ne o sizindir oysa ne de o sizsinizdir… Çok sevmek, yormakla kalmaz, hafiften bozar aklı. Delicesi makbuldür derler sevmelerin ya, nedense hep akıllılar erer murada. Sabır denen meyve akıl ağacında yetişiyorsa, şaşılacak bir şey de yok bunda… Dervişin muradı üzüm yemek değilse nasıl inandıracağız divane aklımızı, arananın varlığına ancak bulunca inanırlılığına? İşte, tam da burada başlar o çok karmaşık muamma.
Çok inanmak yorucudur, gibi bir cümle yazmaya niyetlenirse kalem, üşür ona değen kelimeler. Kelimelerin aklı ürperttiği o yerde dile sus düşer. Dil susunca yazar kalem… Çok bilen değildir nasılsa çok diyen ve az bilendir az dinleyen… Çok bilir az konuşanın çoğu. Çoğu defa bilmediği için susar, azı. Birinde çoğalan çok eksilir diğerinde. Bir yerlerde taşan, başka bir yerlerde bitmektedir, azar azar. Az kalmak lazım belki de. Çoğalmamak gerek azlığımızda. Yok olmamak için hepten. Ne dersiniz?
YORUMLAR
Çok akıllı olmak yorucudan ziyade aptallıktır...Çok akıllı olan insan aslında aklını saklayandır.Akıllı iken aptalı oynamak gereklidir.İşte akıl budur
Çok çalışkan olmak işte bak bu kesinlikle yorucudur.Bütün tembeller üzerine yüklenir.Bir kere adın çıktı mı" çalışkana" bir daha dönemezsin geriye...
Çok güzel olmak yorucu ve risklidir.Kalıpları yıkmakta zorlanırsın .Güzel kadın aptaldır yaftasınla dolanırsın bir süre aklınla güzelliğin denkse bu seferde korkutursun hemcinslerini de ,karşıcinsi de..Karşı cinsin bu uğurda harcadığı çoğu lafı palavradır çünkü...Zeki kadını gerçeğinde sevmez çoğu ...
Çok duygusal olmak ...Dozunda insanca doz aşımında bünyeye zararlıdır.Nasıl dişlerin siniri çekip alınıyorsa bununda fazlası kesinlikle çekip alınmalıdır
Çok sevmek zorlayıcıdır ama ortası olduğunda adı nedir (?)Orta halliden biraz fazlaca ,fazlasından yüz gram azca.Çıkamadım bak bunun içinden dolandı daha düşünürken ayağıma .))
Çok inanmak hayalkırıklığıdır .İnanç kendinden başkasına odaklıysa ...
Az olmak değilde
Çoklarını gizlemek gerek galiba usta
Azlıklarda yok olmamak için
Çok dolu bir yazıydı
Her zamanki gibi ....
Bu kalemi okumak gerçekten çok zevkli.
Ne desem nasıl desem tam karar veremedim, kelimelrle dan eden bir kalem karşısında susmak desem;susulmaz ki şimdi.Yerine göre coşan,dur durak bilmeyen,bu koşturmaca içinde zihin jimnastği de yaptırmayı ihmal etmeyen bir uslup.
Ne yapsam ki karar veremedim.Amaç çoklarda yitmek mi,bütün o karmaşanın içinde kendi özgün beliğine dönmek mi aslolan.Çoktan seçmeli bir sınav gibi.hangi şıkkı işaretlemek gerek işte işaret taşları yazının içinde....
Eyvallah...
Tebriklerimle