- 5073 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şehit Melekler (2)
Yarın 10 Kasım Atanı İyi Hatırla ve Öyle Rahmetle An!
Ninem bu!
Hatırlayıp da hırslanmamak ne mümkün derdi. Gözlerini anlatacağı masalın tam ortasına kilitlerdi.. Sağ elinde tuttuğu bastonuna inad daha bir diklenirdi ileriye ileriye. Sanki anlattığı masalda geçen tüm düşman güçlerini karşısına almış gibi öyle tek başına diklenip anlatırdı..
Küçük Mustafa’sını ve kardeşi Zübeyde’yi düşündü...
İstanbul’u Beşiktaşdaki evlerini ve düşman askerlerinin o zaman nasıl kuşattığını.. Tophane rıhtımındaki düşman gemilerinin kapkara toplarını kıyıya nasıl çevirdiklerini ve şehri nasıl istila ettiklerini hatırladı ve gözleri dolu dolu oldu.. Zübeyde hanım,günlerdir evine uğrayamayan oğlunu düşünüyormuş ne yapsındı ana yüreği.. Oğlu Mustafa Kemal Şişli’deki evde arkadaşlarıyla önemli toplantılar yapıp kararlar alıyormuş o sıralarda.. Ana şefkati işte, her zaman için bu toplantılardan gizli buluşmalardan çekinirmiş ürkermiş..
Ya başlarına bir şey gelirse diye? Oğlunu padişaha devlete karşı geliyor diye tutuklayıp öldürürlerse? Az beklememişti savaşlardan, sıcak çöllerden dönmesini yüreği ağzında oğlunu umutla.. İçinden dua etmekten başka ne yapabilir di o günlerde oğluna ve arkadaşlarına. Bu toplantılardan da yüzünün akıyla çıkmasını bilirler elbet diye şükürler edermiş elinde tespihiyle... Vatanı kimseye, asla teslim etmezler benim çocuklarım diye mırıldanırmış.
Günlerdir yine oğlunu göremeyen Zübeyde hanım kuşlardan çiçeklerden evvel uyanmış o güne... Her zaman başına örttüğü beyaz tülbentini eliyle çekiştirerek bir yandan da sabah ezanını dinleyerek abdest almak için uzanmış musluğa.. Namazını yeni bitirmiş ki çalınan kapıyı kızı Makbule açmış...
Zübeyde hanım oğlunu paşa üniformaları içinde dimdik karşısında görünce hem sevinmiş, hem de oğlunun bir yerlere gitme hazırlığının tamam olduğunu ve işin ciddiyetini anlayınca çaresiz üzülmüş..
Oğlunun bir an önce anadoluya geçmek istediğini zaten biliyormuş kendiside. Padişah III.ordu müfettişi olarak oğluna görev vermiş çünkü. Üzüntüsünü belli etmemeye çalışarak; Yolculuk ne zaman paşa oğlum? Diye sormuş..
Bugün anacığım, dün Yunan İzmir’e girmiş rıhtıma çıkar çıkmaz yaptıkları ilk şey Türk askerlerini ve albay Süleyman Fethi bey’i şehit etmek olmuş.. Onun için bir an önce Samsuna varmamız gerek..
- Ne zaman dönersin peki a oğul?
- Dönmek mi? Benim için dönmek yok, ölmek var artık canım anam! !
Ninem hiç unutmuyordu o günü Mustafa’sını Makbule’sini ve kardeşi Zübeyde’yi. 16 mayıs 1919 da ayrılmışlar.. Ana oğul üstelik en uzun ayrılışlarından biri olacakmış.. Karadeniz’in hırçın dalgalarıyla boğuşan Bandırma vapuru gibi olmuştu, anlatırken sanki ninem... Gündüzleri kıyıya yaklaşan,geceleri ışıklarını söndürüp hedefine açılarak güçlükle yol alan.. Pusulası bozuk ama hedefinden şaşmayan bir ilerleyişmiş bu.. Kayalara çarpmak, düşman torpidosuyla batırılmak, bunlar da an meselesiymiş...
Mustafa Kemal Paşa, yanındaki on sekiz subay ve asker arkadaşlarıyla 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’ da Anadolu topraklarına ayak basmış... İlk iş apoletlerini söküp III.Ordu müfettişliğinden ve askerlikten ayrıldığını ilan etmek olmuş..
Halktan biri gibi, halkla birlikte kurtuluş savaşını örgütlemeye girişmiş..
İşte böyle evlatlarım...
Üzerinde özgürce yaşadığımız ama malesef özgürlük adı altında sevgisiz saygısız onursuz rezilce yaşanılan bu vatanı ve bu bayrağı Cumhuriyetimizi büyük Atamıza ve silah arkadaşlarına borçlu değil miyiz? Kanlarını canlarını feda edip ruhlarını teslim eden bu yiğit evlatlarımıza şehitlerimize borçlu değil miyiz?
Diyeceksiniz ki şimdi; Ninecim bunları neden anlatıyorsun bize? Bunların hepsini tarih kitaplarında yazıyor bizde okul sıralarındayken okumuş öğrenmiştik ne gerek var ki şimdi bunları bize anlatmaya?
Peki o zaman neden unutuyorsunuz çocuklar? Neden unutuyorsunuz o zaman! Kanımız, canımız her şeyimiz olan vatanınımızı bayrağımızı kimden ve nasıl teslim aldığımızı?
Atalarımız kime emanet etti bu güzelim yurdumuzu? Haydi geliniz şimdi son kez yaşayacağımız pişmanlığımızla ellerimizde dua çiçeklerimizle onları bir kez daha okuyacağımız fatihalarla rahmetle analım.. Ruhlarını şad edip, amin diyelim... Ne duruyorsunuz çocuklar ne duruyorsunuz daha?
YARIN 10 KASIM ATANI ÖYLE HATIRLA ve RAHMETLE AN!
Her ölen şehit olabilseydi keşke! ! !
Ninem haklı olarak dellenmişti elinde ki bastonuyla gideceği yönü hiddetle göstererek, doğru anıtkabire şehitliklere diyordu...
Adımları yaklaşırken de söyleniyordu sesli sesli ve arada tövbeler ederek kendi kendine ve diyordu ki!
Her bağın üzümü bal olmaz.
Bazen dil yılan, söz zehir olur, bu olmaz.
İnsan olan dost olur, düşman hiç olmaz.
İşine gelince dost, sonra sokup kaçmak hiç olmaz!
Tarih 4 Kasım 2005 Zamanı / Sakla samanı gelir zamanı amma yarın 10 KASIM 2006 Zamanı!
Ne kadar yol aldık ki ileriye?
Dua çiçeklerimiz fatihalarımız seninle ve bütün şehitlerimizle..
Ama vicdanımızı sakın sorma sen rahat uyu..
’’MELEKLER YÜREĞİNDEN ÖPSÜN ATAM’’
(Sabiha Rana)
Yedi düvel gönüllere Beyaz Düşler paylaşımıdır!
YORUMLAR
''Peki o zaman neden unutuyorsunuz çocuklar? Neden unutuyorsunuz o zaman! Kanımız, canımız her şeyimiz olan vatanınımızı bayrağımızı kimden ve nasıl teslim aldığımızı?
Atalarımız kime emanet etti bu güzelim yurdumuzu? Haydi geliniz şimdi son kez yaşayacağımız pişmanlığımızla ellerimizde dua çiçeklerimizle onları bir kez daha okuyacağımız fatihalarla rahmetle analım.. Ruhlarını şad edip, amin diyelim... Ne duruyorsunuz çocuklar ne duruyorsunuz daha? ''
Unutmamalıyız eğer buğün yaşıyorsak böyle rahat ve özgürce atamız ve şehitlerimiz sayesinde.Teşekkürler bu harika yazı için.Saygılar....