- 794 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ladino
1492 yılında İspanya, Emeviler’den tekrar alındıktan sonra ülkenin başında Kral Ferdinand ve eşi Kraliçe İsabella din adamları ve engizisyon mahkemelerinin ve Papa IV.Sixtus’un da desteğini alarak 1492 Fermanı’nı acilen yürürlüğe koymuştu.
Bu Fermana göre;İspanya topraklarında yaşayan Katolik olmayan diğer dinlere mensup olanların ya bir an önce Katolik Hirıstiyan’lığa geçmeleri,geçmeyi kabul etmeyenlerin bir kaç ay süre zarfında mal ve mülklerini geride bırakarak ülkeyi terk etmeleri,aksi taktirde çok şiddetli şekilde cezalandırılıp,engizisyon mahkemelerinde yargılanacakları..ilanen tüm ülke topraklarında yaşayan diğer dinlere mensup vatandaşlara duyuruldu.
İspanya’da o dönemlerde Yahudi nüfusu, Katoliklerden sonra en fazla "diğer" dine mensup nüfus olma özelliğini de taşıyordu!..
Bu durum karşısında "diğer" dinlere mensup olan vatandaşların çok büyük bir kısmı malını,mülkünü geride bırakarak diğer ülkelere zorunlu olarak göç etmek zorunda kalmışlardır.Kalanların küçük bir kısmı ise zorunlu olarak,can güvenlikleri gerekçeleri ile din değiştirerek İspanya’da ikamet etmek durumunda kalmışlardır.
1492 Fermanı’nın ardından İspanya’dan zorunlu olarak kaçan Yahudi’ler ve Müslüman’lara o dönemlerde sekizinci Osmanlı Padişah’ı olan II.Beyazid(Fatih Sultan Mehmet Han’nın oğlu) Osmanlı kapılarını açmış,can ve mal güvenliklerini sağlayarak himayeleri altında özgürce yaşamalarını sağlamıştır.
O dönemlerde İspanya’yı terk etmek zorunda kalan ikiyüzbine yakın Yahudi nüfusunun yirmibine yakınının Osmanlı’ya sığındığı tahmin edilmektedir.
(Önemli saydığım bir kaç hatırlatmayı asıl konuma geçmeden önce aktarmak isitiyorum.Birincisi;Kral Ferdinand’ın büyükannesinin Yahudi olduğu söylentisi. İkincisi;Bu 1492’de yürülüğe giren fermanın 1968 yılının Aralık ayında kaldırılmasına değin yürürlükte olması.üçüncüsü;II.Beyazid döneminin çok enteresan olaylara gebe olduğu ve tarhin akışını değiştirebilecek olayların vuku bulması veya bulamamamsı:Örneğin; "küçük kıyamet"diye adlandırılan İsatanbul depreminin aynı dönemde olması.Leonardo De Vinci’nin 1502 yılında Haliç üzerine yapmayı planladığı 240 metre uzunluğunda "çılgın köprü" projesini sunması ve kabul görmemesi.Kristof Colomb’un Okyanus ötesinin keşfi için II.Beyazid’e gelmesi ve maddi destek istemesi ve bu "deli"fikrine padişahın onay vermemesi...)
Şimdi asıl konumuza gelelim: Bu dönemlerde İspanya’dan zorunlu olarak Osmanlı’ya sığınan Yahudi’lerin konuştukları Ladino dili vardı.Eski İspanyolca-Aramice karışımı olan dil.
Ladino dili;Yahudi’lerin İspanya’yı zorunlu olarak terkinden itibaren gittikleri diğer Balkan Ülkeleri başta olmak üzere,diğer dillerden aldıkları sözcüklerle daha da zenginleşmiş olarak varlığını sürdürmüştür.
Batılıların; "The Magnificent Suleiman"veya "Suleiman the Magnificent"diye adlandırdıkları "Muhteşem Süleyman" döneminde ise bu dil daha zenginleşmiş,daha özgürce kullanılır olmuştur.
Ladino diline İspanyolcanın "Yahudice"si denilebilir.Bu dil onbeşinci yüzyıl İspanyolca’sını yansıtmakla kalmayıp, zamanla Türkçe’den,Fransızca’dan,Yunanca’dan,Arapça’dan ve tabi ki İbranice’den ve diğer bir çok dillerden almış olduğu sözcüklerle daha da zenginleşmiştir.
Önemli bir ayrıntı; Ladino dilinde "Dio"Tanrı demektir.Oysa, eski İspanyaolca ve günümüz İspanyolca’sında ise Tanrı;"Dios"tur.Yahudi inancı gereği Tanrı’nın "tek"liğini vurgulamak için çoğul anlam taşıyan"s"takısı kullanılmamamktadır."El Dio-Büyük Allah.."gibi..Bu dile ilişkin diğer bir ayrıntı ise;"olumsuz"olan anlam yüklemeleri yapmamak için "kara"yı "beyaz" saymışlardır.Örneğin;"kömür" anlamına gelen "Balankura"yani "beyaz karbon" demişlerdir.
Günümüzde Ladino dilini konuşan bir kişi; eski İspanyolca’yı rahatlıkla anlayabildiği gibi,günümüz İspanyaolca’sını "şive farklılığı"sayıp,biraz dikkatle anlayabilir.
Günümüzde kaybolmaya,unutulmaya aday diller gurubundan olan bu dil ne yazık ki altmış ve üzeri yaş gurubunun bildiği ve kullandığı bir dil konumundadır.Ve bu dili konuşan ülkeler arasında ülkemiz başta olmak üzere,Balkanlar ve Latin Amerika’nın bir kısmı ve Türkiye’den göç etmiş şu an İsrail’de yaşayan yine altmış yaş ve üzeri gurubunda yer alanlardır.
Bizler onlara, Sefarad veya Sefarad Yahudileri diyoruz.İspanyol’lar,Judeo Spanish(judeoespañol ) diyorlar.Ama konuştukları ve bizim de kültürümüzden olan,kültürümüze kattıkları dil ise Ladino’dur.Muziği ile,dilimizden aldığı sözcükleri ile bizimle olan ve yaşatılması gereken,unutulup,kaybolmamamsı için yaygınlaştılması gerektiğine inandığım bir kültür mirası olan dil Ladino..
Cunhuriyetin ilk yıllarında döneminde Yahudi asıllı Türk besteci İzak Algazi(1889-1950) 1933 yılında bu dilde "Lo Voz Orientales" adlı haftalık gazeteyi Ladino dilinde çıkartmıştır.
Şu an bu dilin kaybolmaması için Ülkemizde haftalık olarak Yahudi Cematı’nın yayımladığı "Salom" adlı dergi haftalık yayınlarının bir sayfasını bu dile ayırmaktadır.
Türkçe’den Ladino diline geçen ve kullanılan bir kaç kelimeyi aktarmak istiyorum:balta/balta-bavul/baul-inat/innat-karpuz/karpus-kuşak/kushak-mahalle/maale-sadaka/sedaka-sütlaç/sutlach..gibi
Sefarad müziğini ve şarkılarını dinlerken Türk müziğinden ayırt etmek neredeyse imkansız gibi bir şeydir.
Dünya kültür miraslarından sayılabilecek bu dilin unutulmamamsı ve kendi kültürümüzle de her bakımdan kaynaşmış olan bu zenginliğin korunabilmesi sanırım var olan politikaları biraz daha insancıl boyutlara çekebilmesi açısından bir vesile olabilir kanısını taşımaktayım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.