Çocukluğumun Seyir Defteri
Bir çocukluk hayalimdi uzak coğrafyalara gitmek.Oralarda kendi hikayelerimi yaratmak.Ve bana ortak olacak büyük,küçük ömürleri katmak.Denizler altında 20 bin fersah okumakla Jules Verne in sınırsız yaratıcılığıyla süslediği hayal gücünün ilhamına kaptırırdım kendimi.Henüz başımı dışarı çıkarıp yaşamın acıklı dokunaklı ayrıntılarından uzak güvenli ve huzurlu hissettiğim çocukluğumla tabiat ananın şefkatine bırakmıştım küçücük çelimsiz bedenimi.Düşündüklerim benden büyükçeydi.Kurduğum hayaller aldığım yaşların ötesindeydi.Aklımda mantıklı ya da mantıksız ayrımı yapamadığım çocuksu onca soru ve bekleyen cevaplarla,en iyi arkadaşım kırtasiyeden aldığım küçük kareli defterimdi.Gezeceğim yerler hakkında uydurma hikayelerle yaşayacağımı düşündüğüm şeylerin kombinasyonunu merak ediyordum.Ne kadar hayallerime ulaşabileceğim hakkında kendimce bir fizibilite gibiydi bu.Elimden düşürmediğim atlaslarda her an bir yolculuk yapıyordum.Dünyanın bu kadar büyük olabileceğini öğrenmek benim için zor bir tecrübe olmuştu sonrasında elbette.Uçak biletleri,vizeler,pasaportlar bu yasal prosedürleri bu hayallere karıştırmadan her şey ne kadar sade ve kolay duruyordu.Bugünse kolay olan pek az çocukluk kaldı bende.Hayat sürdükçe nasırlaşıyor tüm heyecanlar sanki.Soğuk,katı ve hissizleşiyor ruhlar.Belki sorunlar yaşanan sıkıntılar sevgiyle merhametsizliği bıçak sırtında yaşatıyor insana.Büyüdükçe ürperiyor kalpler kederi,korkuyu,üzüntüyü anladıkça.Sırtında çanta,mavi önlükle okula koşturup minik adımlar atarken okulun bizim ebatlarımzdaki,üstü binbir yaramazlıklarla çizilmiş sıraların yerini,boğucu,karbondioksitin kum fırtınası gibi yayıldığı,bol miktarda kafein ve kişisel zevklerin kendi tarif bulabilmeyi aradığı masalar ve ofisler alıyor.Ya da daha kötüsü okulun dışında karnını doyurmak için mavi yakalı olmayı tercih eden emekçi insanların insanüstü çabaları.Hiyerarşik sistemin düzeneği olan insan bünyelerinin iş gücü.Büyümek hayallere çalım atmak mı bilmiyorum.O çocuktan ne kadar uzaklaştım bilmiyorum.O minik defterimden dökülen hayalleri hala cebimde taşıyor muyum bilmiyorum.Atlaslarda keşfetmeyi beklediğim yerlere sırtımı döndüm mü bilemiyorum.O çocuk olmaya devam etmek belkide yormuştur beni.Bu yüzden yüzümdeki ifadeler daha keskin,daha yorgun ve daha endişelidir.Hayaller ve hayat,ikisini bir arada sürdürmek ne zormuş.Büyürken kendi çocukluğuna sırtını döndüğünü an be an yaşamak ne meşakkatliymiş.Ufuktan beliren her umut çizgisini farkedip işte bak deyip kendine işaret etmek meğer ne kadar arkada bırakılmış.Güneşe dönüp kaybettiklerimin hesabını battığı andan sormak meğerse ne nankörlükmüş.Oysa güneşi en ihtişamlı haliyle o zaman sömürür insanoğlu.Çocuk olabilmek için takvim yapraklarının arasında düşüncelere dalarken,bir daha o yıllara dönemeyecek olmakla yüzleşmek ne büyük hayıflanmaymış.Keşke yeniden çocuk olabilseydim.Elimde atlas,kalemim ucunda minik defterimin herhangi bir sayfası.Yeni baştan yaşasaydım gitmediğim ülkelerin mevsimlerini,insanlarını,hikayelerini.Sadece yaşasaydım engelsiz,sorgusuz bir yabancı yalnızlığında ve yine bir yabancı kalabalığında.
ZİYA KARAKOYUN
YORUMLAR
Ne uzak diyarlara gidip, kaybolduk herkesten, ne de büyüyüp de unutabildik küçüklüğü hepten!
Çekilmiş olduğumuz bir çocukluk fotoğrafına bakar gibi, sımsıcaktı yazı...
Hürmetle...
GREENDAY
KEŞKE... Çocuk kalabilmek... Saf,temiz,korkusuz ve engel tanımaz.Sanki ne istesek yapabilrimişiz cesurluğuyla. ama büyüdükçe farketmek dünyanın bizim etrafımızda dönmediğini.Güzel bir yazıydı.Dokundu çocukluğuma.SAYGILAR!