- 858 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Ç İ Ç E K L E R C E R E N K R E N K
ÇİÇEKLERCE, RENK – RENK
Evimde altı tane güzel hanım var. Onlar, benim arkadaşlarım, dostlarım, bebeklerim, doğal-maskesiz güzelliklerim, yalansız-çıkarsız sevgilerim. Birisi, Sümbül hanım. Diğerleri: Menekşe hanımlar. Sümbül hanım, mis gibi kokuyor. Menekşe hanımlar, renk-renk gülümsüyorlar. Çalışma odamda, onları olabilecek en iyi yere koydum. Menekşe hanımlar, hallerinden memnun. Çiçekleri coştu, yaprakları yeşil ve sağlıklı. Sümbül hanım bir dalından soldu. Ama yanında, bir sürü yetişmekte olan dallar var. Belki o dal solacak, diğerleri yerine gelecek. Yanındaki dallardaki çiçekler açıyor hala. Hiç sümbül bakmamıştım. Bilmiyorum neler olacağını?
Ben, yaşadığım hemen her yerde, çiçek yetiştirdim. Ve beni tanıyan herkes, çiçek hediye etti. Çok seviyorum çiçekleri. Ayrıldığım kentlerde, o kadar çok çiçek bırakmak zorunda kaldım ki… Başka insanlara verdim, onları isteyen ve bakabilecek. Ama ben hep yeniden-yeniden çiçek yetiştirdim.
Bu eve taşındığımda da, kararlıydım ev ve balkon çiçekleri yetiştirmeye. İlk olanakta da, koştum kocaman bir markete ve o güzellerimi aldım, toprak ve saksılar da. Sonra balkonda, Tuğba’yla, onları diktik. Tuğba onları yıkadı ve suladı. Aydınlık bir köşeye de yer yaptık. Artık onları ben suluyorum. Daha diker dikmez, internetten: Nasıl bakılacaklarını öğrendim. Menekşeleri, zaten biliyordum. Sümbül hanımı da öğrendim. Onları sularken, toprak suyu, çıtır-çıtır çekiyor. Bu sesi duymak, öyle güzel ki… Günde kaç kez, yanlarına gidiyorum. Hep konuşuyorum onlarla. Usulca, yapraklarını okşuyorum. Beni anlıyorlar ve mutlu oluyorlar biliyorum. B E N DE.
Havalar biraz daha düzelsin, balkon çiçekleri de alırım. Belediyeden alırım. Çünkü geçen baharda ve yazda, iskelenin oralara, öyle güzel çiçekler diktiler ki. Gerekli yerlere gidip, ben de isteyeceğim. Saksılara dikeriz. Başka balkon çiçekleri de alırım. Evim zaten pırıl pırıl, tertemiz. Tuğba, eve bana çok iyi bakıyor. İstediğimce renk-renk, cıvıl cıvıl olacak. Yaşadığım yer, hep çok güzel olmalı. Tuğba beni anlıyor.
Bu gün, Arabamın akü sorunu çözüldü. Sıfır akü takıldı. Önceki, sorunlu çıkmıştı. Biraz yol gidince, bitiveriyordu. Ben ya yakında benzinci varsa? Zar-zor oraya gidip, hava soğuk ta olsa, en az bir saat şarj yaptırıyordum. Dün de öyle olmuştu. Çok üşüdüm beklerken. Bir kez de, bir mağazadan yardım istemiştim. Dilerim, bu sorun bitmiştir artık. Ben çalışmak zorundayım. Otobüse binsem de, çalıştığım yerde, dolaşmam gerek. Sonra evimin çeşitli alışverişleri, faturalar ya da başka işler oluyor. Ayrıca ben, gezmeyi seviyorum. Güzel havalarda, hep dışarı çıkarım. Rüzgar esmezse, deniz anneme koşarım. Mutlu olurum.
İki-üç hafta sonra, çalışmaya başlarım. O yüzden, gerekli hazırlıklara, şimdiden başladım. Çiçeklerimi koyacak vazom yoktu. Geçen yaz çiçek aldığımız adamı aradım. Beni doğru dürüst konuşturmadı bile. Ben de, başımın çaresine bakayım diye, geçtim internetin başına. Daha ilk çiçekçi, çok ilgilendi benimle. Kendinin de çiçek aldığı, asıl çiçekçinin numarasını verdi bana. Ve kendisinin de, onu arayacağını söyledi. Ben aradım. Telefonumu kapatıp, o beni aradı. O da çok ilgilendi benimle ve sorunlarımın çözüleceğini söyledi. Biraz sonra, dün beni konuşturmayan çiçekçi aramaz mı? Meğer benimle ilgilenen Ali bey, onun asıl patronuymuş. Neredeyse, ağlamaklı bir sesle, sen beni şikayet etmişsin dedi. Ya ben seni niye şikayet edeyim? Adın bile geçmedi dedim. Hemen yarın, istediğin vazoyu getireceğim dedi. İstediğim zaman da, istediğim çiçeği alacağım.
Telefonu kapatınca, bir süre, kahkahalarla güldüm. Bilmeden, arı kovanına çomak sokmuşum. Telefonu yüzüme kapatan, geçen yıldan beri, bana bir türlü vazo vermeyen. Patron edasıyla, bize hava atan, İsmail beyin havası çok fena söndü. Arılar, fena iğne batırmışlar ve oohh çok iyi olmuş. Vay be, neler yapmışım? Şimdi elime düştü işte. Beni üzdüğü an, hemen Ali beyi aramamı ister misin? Derim. İşte bu kadar.
Dilerim bir engel ya da engeller çıkmaz da, en kısa sürede çalışmaya başlayabilirim. Bu yıl çok daha fazla çalışmam gerekiyor. Zaten artık onca yolu tek başıma, akülü arabamla gidip gelmeyeceğim. Otobüsler de gece ikiye kadar çalışacağı için, ben, bire kadar sahilde kalabilirim. Daha çok yer dolaşabilirim ve umarım daha fazla kazanabilirim. Gelecek kışı sorunsuz geçirebilmem için, mecburum. Ev kiramı ve Tuğba’nın aylığını, kesin biriktirmem gerek. Ve korkunç elektrik faturaları. Herkesin başında olan şeyler işte. Tek bakıcı parası yok herkesin başında. Sağlıklı olayım da, çözümlemeye çalışayım sorunları. Bu hafta içinde, Tuğba’yla devletten bakıcı parası almak için başvuracağız. Olur mu? Olmaz mı? Bilmiyoruz. Ama olursa, ben öyle rahatlarım ki…Lütfen, bari bu kapı kapanmasın yüzüme. Tüm kapıları kapattılar, kanunlar gereği diyerek. Oysa, açlık sınırının bile altında babamdan aldığım aylık. Neyse, bir gün herkesin karşısına çıkar, hayatta yaptıkları. Ve gün doğmadan da, neler-neler doğar. Ben: Çiçeklerce renk renk, cıvıl cıvıl, sıram gelene dek, yenilmeden yaşayacağım. İçimdeki küçük mavi kuş, hep şarkısını söyleyecek. Hayatımda, öyle çok mucizeler oldu ki. NEDEN OLMASIN BAŞKALARI?
Nilgün ACAR 06. 03. 2012 ALANYA - EVİM