BABAMA MEKTUP
Döneminde Valantino lakabı takılacak kadar yakışıklıydın, janti bir adamdın. Kibardın, hoşsohbetinle kendini dinletirdin. İyi briç oynayacak kadar zeki, iyi bir iş adamı olacak kadar da kıvrak zekalıydın. Her gittiğin ülkenin lisanını öğrenecek kadar yetenekli, yaşam biçimlerini kavrayacak kadar da açık fikirliydin. Kaliteli yaşamak ,hayat felsefende önceliğindi. İyi yemek yemek, güzel giyinmek, bakımlı olmak vazgeçilmezindi..
Tek bir kötü huyun vardı ’ketumdun’.. ulaşılamazdın. Adeta üzeri altın varaklarla süslenmiş ama kapağı hiç açılamayan, içi boş kapalı bir kutu gibiydin.
Mesela askerlikte hiç disiplin cezası almışmıydın ?
Hakikatten sen askerliğini nerde yapmıştın, söylemişmiydin ?
Ya da ilk aşkın kimdi, nasıl biriydi ? sen mi onu terkettin o mu seni !
Hatta, ’’Bir gün’’ diye başlayarak anlatabileceğin günlerin hiç olmamışmıydı...
Bi de lügatında, içinde sevgi geçen cümleler yokmuydu ? Yoktu da ondan mı kullanmazdın ?
Onun için miydi sevgiden yana kör bir kuyu oluşun !
Sevmezmiydin ? sana hayatında eşlik edenleri yoksa severdin de biz mi görmezdik demirle kaplı kalbinin içinde ki ateşi ..!
Ben kendi adıma söyliyeyim ; vardıysa da eğer o ateş ne yazık ki beni hiç ısıtmadı ..!
Ama sen biliyordun değil mi ? Hayat denen akışın, bir perdelik oyundan ibaret olduğunu ve hatta onu da iyi oynamak lazım geldiğini. Ne var ki ! senin oyunun kolaydı.. tek kişilik MONOLOG’tan oluşuyordu, ne yalan söyliyeyim onu da iyi oynadın ! bittiğinde AYAKTA ALKIŞLANDIN..
Ben bir tek rakı masasın da ulaştım sana. Korkmadan fütursuzca paylaştım gözlerini gözlerimle. Ve ondandır ki ben, gözlerimizin buluşabildiği rakı masalarını hep çok sevdim.
Ha bu arada sen gittiğinden beri rakı kadehimi senin kadehinle tokuşturuyorum. Bana deli diyebilirsin ama artık ben rakımı iki kadehle içiyorum..Biri sen diğeri ben diye..
Yaşadığın 72 senelik yaşamının, büyük bir bölümünde yer aldım. Ne var ki ! bu yıllar seni yaşamaya yetmedi. ’Kanser’ yarıda kesti yolumuzu.
Mekanın cennet olsun baba..