- 5677 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
Sokak kedisi İrma
Allah’ım Mart ayında işleyeceğim günahlarımı affet
Annem beni dört aylıkken sokağa attığımdan bu yana kendi işimi kendim görüyorum, özgür takılıyorum. Herkes bana sokakların asi kızı diyor, evet ben asiyim. Bir yerde kapalı kalamam kimsenin maskarası olamam.
Gün gelir parklarda bir bankın üzerinde sabahlarım, gün gelir bir apartmanın damında. Ne bulursam onu yerim, yemek ayırt etmem, bazen kendime bir balık bulur ziyafet çekerim, bazen de çöpleri karıştırır ne bulursam onu yerim. Ben özgürüm. Bir kap yemeye kimseye kendimi mıncıklatamam, kimsenin oyuncağı olamam. Aç kalsam da onurumla aç kalırım özgürlüğüm satılık değildir benim.
Güzel bir hatunumdur, bakan döner bir daha bakar, erkekler bana hastadır. Benimle birlikte olmak için bir birinle kavga ederler. Onların bu hali beni hep güldürmüştür, erkeklerin kadınlar için yaptıkları kavgaları her zaman komik bulmuşumdur. Özgürüm asiyim diye herkese taviz verdiğimi, her isteklerini kabul ettiğimi sakın düşünmeyin.
Bal rengi gözlerim var, herkes gözlerimden çok bakışlarımın etkileyici olduğunu söyler. Kendime balık ziyafeti çekmekten tombul bir balığa döndüm. Bazen de yiyecek bulamam soğuk kış günlerinde, o zamanda zarganaya dönerim.
Mutluysam şarkılar söylerim, kadife gibi yumuşacıktır sesim. Kızdıysam öfkem tırmanır ve sesimle birlikte tırmalarım ne varsa gözümün önünde. Uysalım aslında kuyruğuma basılmazsa mırıldanıp sürtünürüm sevdiğime, bazen de çirkefleşebiliyorum, o zaman benden korkun. Sinirlendiğim zaman aslan kesilirim öylede tersim pistir yani. Yumuşağımdır herkes beni okşamak, sevmek ister. Ben herkesi sevmem, sevmediklerime okşatmam kendimi. Benim adım Sokak Kızı İrma. Ben bir kokak kedisi sarmanım.
Geçen gün damlarda geziyordum, damda çatılarda gezmeyi seviyorum, çatılar benim özgür mekanlarım. Pencerenin birinden içeriye bir baktım, televizyonda bir kedi aynı ben poposunu o yana bu yana sallıyordu. O kedi yapamıyor, ben çok güzel Asena gibi kıvırıyorum, bir titretirim vücudumu bütün tüylerim titriyor valla, öyle güzel oryantel oynarım görmeniz lazım. Ben miyav dedim, ben bundan daha güzelim alımlıyım kim acaba bu dedim kendime. Konuşmalarından anladığım kadarıyla adı Garfild mı neymiş, ah işte bana benziyor ama benim hantalım.
Ben galiba aşık oldum arkadaşlar fena halde abayı yaktım, size de anlatayım. Geçen gün çatılarda, damlarda geziyordum bir pencereye yüzümü dayadım. İçeride ki sofraya ağzımın suyu aktı, başladım şapırdamaya şlap şlup. Of off neler vardı ki sofrada bir bileseniz anlatmayacağım, belki canınız çeker. Alan var alamayan var, yiyen var yiyemeyen var. Ben içeriye dalıp o sofranınicabına bakmayı düşünürken, birde ne göreyim. Sofranın güzelliği ne ki , daha da güzel bir şey gördüm.
Allah’ım o neydi öyle, o ne yakışıklılık, o ne asalet, o ne aristokrat duruş. O an ona aşık oldum. Küçük siyah dik kulaklar, siyah kibar bir ağız burun, ince uzun bir beden, parlak kısa tüylü zarif bir kürk üzerinde. Ben pencerede miyavlıyorum
-Dışarıya gel yakışıklım seninle gezelim. Takıl bana hayatını yaşa. Seni mutluluktan paraşütsüz uçurayım.
Sevgilimden asalet akıyor, yıkılıyor resmen kibar, asil tam bir salon kedisi.
-Gelemem daha yeni patilerim yıkandı. Hem ben senin gibi damlarda gezemem tırnaklarım kırılır. Daha bu sabah pedikür yaptırdım.
-Ah yavrum ben seni yerim ham yaparım, hem de çıtır çıtır yerim yavrummmm. Ben seni kötü yola düşürmem, ben sana kıyar mıyım hiç yakışıklım, tırnaklarını öperim, bir şey olmaz gel bak sana neler göstereceğim.
Tabii cilveleşerek söylüyorum oramı buramı sallıyorum. Ama benim salon kedim de hareket yok pek de nazlı
-Of of ben onun nazına kurban olurum, salına salına da gel yakışıklım.
Ne yaptıysam aristokrat sevgilimi dışarıya çıkartamıyorum.
-Yakışıklım adını söyle bari senin adın ne asil sevgilim. Benim adım İrma.
-Benim adım da Dük. Ben siyam kedisiyim asilim her yere gelemem.
-Of ne güzel de ismin varmış senin. Dük diyen ağzını yerim.
-Benimle gel de sınıf atla, Bende asilim sokak kedisi sarmanım. Gel de süs kediliğinden kurtul özgür çocuk ol, ben de özgür kızım birlikte özgürlüğün tadını çıkaralım.
O benim olacak onu kimseye yar etmem. Gerekirse hem onun hem de kendi kafama sıkar giderim. Ölürüm onun için kendimi bu çatıdan atarım, alçak sanmayın on katlı bu bina. Getirin lan benim jiletlerimi kalbime faça atacağım.
Uyuyorum rüyalarıma giriyor. Rüyamda aylardan Mart şimdi olduğu gibi bir evin damında birlikte güneşin batışını izliyoruz. Romantik ve ateşli bir gecenin ardından güneşin doğuşunu izliyoruz birbirimize sarılmışız. Sevgilimin tüyleri kısa diye üşüyor ben gel aşkım sarıl bana bende ki bu kürk ikimize de yeter seni ısıtırım hatta hararet yaptırır kanını kaynatırım bile diye miyavlıyorum. Miyavvvvv
Uyanıyorum ter içerisinde içim bir hoş olmuş ama ellerim bomboş, yüreğimde bir sızı, ateşe atılmış bir kediyim ben. Eyyttt ulen aşığım seviyorum len diye miyavlıyorum.
Pencereler açılıyor çadaloz bir kadın ’pist Mart ya yine azdılar kör olasıca kediler’ deyip kovuyor. Ben de ’sen azamıyorsun diye değimli cadaloz karı, kim ne yapsın seni’ diye miyavlıyorum. Evet aşktan gözüm kör oldu. Ablalar, ağabeyler azacağım hem de nasıl ama ben aşığım sadece onunla azarım başka kedi gözüm de yok.
Sabah ilk işim onu görmek oluyor. Hop hemen penceresine damlıyorum. Aman Yarabbim ne yapmışlar benim yakışıklı aşkıma insan gibi elbise giydirmişler, boynuna garip bir tasma takmışlar. Ah benim erkeğim seni kurtaracağım o zalimlerin elinden, merak etme sen. Bana melun melun bakıyor kıyamam sana.
-Nereye gidiyorsun.
-Güzellik yarışması var ona katılacağım, sahibim oraya götürüyor.
Miyavlamayı bile unutmuş zavallı aşkım, sadece mivv diyebiliyor.
-Sen köpek değilsin neden tasma taktılar.
-Tasma değil kravat, ciddi görüneyim diye sahibim taktı miv.
-Yazık sana ben sana en afili miyavlamayı öğreteceğim, seni mutluluktan miyavlatacağım. Boş ver gitme gel bak Mart ayındayız beraber azalım.
Sahibi kokoş bir kadın geliyor kucağına alıyor sevgilimi’’bırak pis kadın bırak sevgilimi’’ camı tırmalıyorum pencere bir açık olsa o yelloza ne yapacağımı biliyorum. O boyalı suratını tırnaklarımla Kıbrıs haritasına çevireceğim, hatta yeni yeryüzü şekilleri çizeceğim. Sevgilim kucağında benim sarmam gereken Dük’ümü o piz buruşuk elleri sarıyor hırrlıyorum. Güzel bir arabaya binip gidiyorlar. Erkeğimin arkasından baka kalıyorum, oda ne yağmur mu yağıyor, yoksa evet evet ben ağlıyorum. Ah aşk gel gör beni ne eyledin.
Kafama koydum, sevgilimi o hapishaneden kurtaracağım. Senin kahramanın olacağım, senin için savaşacağım. Seni damımın erkeği, yavrularımın babası yapacağım. Sana bir seferde altı tane yavru doğuracağım.
Bir sen bir ben bir de bebek
Yakalarsam muck muck.
Ben leyla oldum, çılgınca şarkılar söylüyorum.Aklıma akşam ona çok romantik bir sofra hazırlamak geliyor. Hemen yiyecek araştırmalarına giriyorum. Acaba menü ne olabilir. Araştırmalarım sonucunda azıcık yenmiş iki adet lüfer buluyorum. İki tanede süt daha açılmamış pipeti üzerinde, ohh diyorum çok güzel. Yanın da birazda yeşil salata roka falan sofram hazır. Az erimişinden bulduğum mum da hazır. Dama romantik bir sofra hazırlıyorum. Mumu da yakıyorum. Yan binadan Ahmet çiğim de yine keman çalıyor müziğimiz bile var. Hemen gidip aşkımı getirmem lazım.
Uçarcasına aşkımın evine gidip camına yüzümü dayıyorum. İşte orada yine boynunda o garip tasma var.
-Hadi gel.
-Gelemem.
-Neden
-Dışarı çıkmam yasak hastalık kaparmışım.
-Aşkın için benim için yasakları çiğne de gel. Kaç bana erkeğim, gel kollarıma sarayım seni yumuşacık kürkümle. Gel seni ben aşk hastalığınla hasta edeyim. Gel de seninle aşkı yaşayalım azdım len gel hadi.
-Sende ne azgınmışsın, ateşli kadınım.
-Aşkından azgınlığım ateşlere attın beni yanıyorum. Marmara çırası gibi hadi gel senide yakayım ateşimle. Seni seviyorum DÜKKK.
Diye avazım çıktığı kadar miyavlıyorum. Ben serenat a başlıyorum.
-Bir sen ben birde de bebek
-İyi de İrma’m beni hadım ettiler. Benim yavrularım olamaz.
-Bu daha iyi ya özgür takılırız bizde nerde akşam orda sabah. Sen yeter ki gel kollarıma.
Dük pencereden kaçıp kollarıma geliyor. Biz sarmaş dolaş olup sevgi sözcükleri söylüyoruz
Fonda Ahmet’çiğimin keman konçertosu eşliğinde, mum ışığında, yıldızlar aşkımıza göz kırparken, biz romantik yemeğimizi yiyoruz. Sonra Mart ayının hakkını verip tek beden tek yürek oluyoruz. Miyavlamalarımızla aşk seranatı eşliğinde azıyor ve sabahlar olmasın diye dua ediyorum. Bir pencere açılıyor ve adamın biri ‘’kesin artık ulan sabaha kadar da azılmaz ki’’ diyor. ‘’Git ağabeyciğim sen de karınla az o cadaloz karıyla da azılmaz ya neyse’’.Mart bizim ayımız azacağım tabi kimse karışmasın arkadaşım.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
6.3.2012
YORUMLAR
bu benim patimi baştan çıkaran kartaloz kediye ne çok benziyor....:)))
sevgiler selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
yazıdai resmi hatırladınız heralde hocama dedim baktım yazmıyor benz yazdım hocam sonra da siyazınız dedim evet sanki öyle oldu.
teşekürler gelip okuduğunuz için tesadüfe bakın bende isin sayfanızdaydım siz bunları okurken kalp kalbe diyelim
saygılar
Esmize - Perihan Kılıç
Sayın Yazarım,
Hikayeniz, kadınsal duygularla karışık , İrma' nın, yahut seven arzulayan bir kadının iç dünyasını ne güzel anlatmış. Elinize sağlık. Ama şu Dük'ün, hadım olmasına üzüldüm. Çünkü erkek kediler kısırlaştırıldıklarında, malesef artık dişilerle ,işleri olmuyor.Biz insanlar, bunu çok yapıyoruz.Hiç bir yaratığın, bu en büyük ,en güzel zevki ile oynamamak gerek.Dişiler kısırlaştırılırsa, mesele yok,biraz hırçınlığın dışında.(Yine kadınlara yüklendim gibi oldu.Valla değil)
Zevkle okudum,elinize sağlık. Teşekkürler.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
okuduğunuz ve beğendiğiniz için teşekür ederim
saygılar selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
kukurikuu
Mart ayında gerçekten ,sadece erkek kedilerin kızıştığı düşünülür. Bu yanlıştır. Dişler de azar.Zaten bu arzu ,sadece erkeklere verilmiş olamazdı. Tanrı' nın yarattığı her cinsin,dişisine de erkeğine de ,aynı istek ve arzuyu verdiğine inanıyorum. Yazınız utangaç hanımları biraz kıpırdatacak gibi.
Aslında yeter artık, bu tip yazılar utanılacak değil, doğanın ,açan bir çiçeği,yuvasında cıvıldayan bir kuş, deniz kenarında milyonlarca istavrit yavrusu veya ağaçlardaki kırmızı elmalar gibi düşünülmeli. Bizler tabiatı kabul edip, ona saygı duyan insanlar mıyız, yoksa, dünyaya gözümüzü kapatmış, görmeyen hissetmeyen, köstebekler mi?
Selanlar.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
hani ne demiştiniz?
sizin kadar cesur davranamam ..
benden sonra geliyorsunuz..
kalem muzip ve cesur..
ilk defa sizi okuyorum ve inanın bundan sonrada okumaya devam edeceğim..
hikayede sadece irma anlatılmamış. bunun yanı sıra bir çok olaya dokundurma var..
anlayana tabiki..
sevgilerimle sevgili yazar..
beğenerek okudum tebrikler..
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
teşekürler sevgiler selamlar
ressam12 hanımefendi demiş ki erayın öyküsünü okumayan öykü okudum demesin(bknz.kalem duvar karalamak istedikleriniz)
bir bakıp çıkacaktım...uzun yazıları bitirmekte zorlanıyorum ama bu mart kedisi çok şeker olmuş bırakamadım...kaleminiz harika...tebrik ediyorum selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selamlar saygılar
allahım mart ayında işleyeceğim günahlarımı afet nasıl güldüm bu duaya neden günah olsunki hayatın devamlılığını sağlıyorlar ben hala anlamış değilim neden günah olduğunu bu yazıyı ikinci okuyuşum gülerek okudum yine sizinde gülmeniz dileğimle harikaydınız saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
ben hikayeye bayıldım.... yürekli yazmana bayıldım...düzgün yazmana bayıldım...saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
Kemnur
Kemnur
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Kemnur
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
Resim, yazının başlangıcı ve yazı :))))))
Ne diyebilirm ki. Eray işte:))))
Ben şimdi ne yazacak diye düşünürken kadın bombayı patlattı. Harikasın arkadaşım. Sevgilerimle...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler güzel arkadaşım
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Yaz yaz yazzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz...
HER KEDİNİN BİR MARDI,
HER SÖZÜN BİR ARDI,
ŞU ERAYIN DA
ANLAMADIĞIM ACAYİP BİR DERDİ VARDIR...
KEDİNİN MART DERDİ ACABA SENİ NİYE GERDİ,
BU FİKRİ SANA DAMDAKİ KEDİ Mİ VERDİ!!!!
Ben de artık Sabahları damdan gelicem hep
Miyaaaaaaav! haberin ola... ciğercinin süslü kedisi ZEYNEP
cümleler karıştıkça karıştı,
böyle yazıya ancak böyle yorum yakıştı...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
çok teşekürler
sevilerimlesin ablacığım
Off yani Eray.
Yani iyi ki Mart geldi kediler piyasaya çıktı. Ne desem şu İrma denilen kediye şimdi.
Geçen gün bizim buralara kadar gelmişti. Aman bir alım, bir alım. Hiç aklıma gelmedi onun İrma olabileceği. Ben sıradan bir Sarman falan sandım.
Yahu düşünsene hiç yolda giderken kıvıra kıvıra yürüyerek önden giden başka hangi kedi olabilir ki ?
Tekir bile peşinden mavi boncukla koşturuyor, İrma'da gık yok.
Hay aklınla bin yaşa sen e mi ?
Tebrik tebrik üstüne, ne diyelim.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
selam ve sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler selamlar
MART A MERSİYE
Martın mı korkusundan!
Mart gelince,
Kediler çatılarda.
Ne işiniz var orada?
Kış son soğuklarını,
Kar son günlerini.
Sıcak günleri baharın.
Özlemle bekletirsin.
Cemreler, beklerken toprağı.
Ekinler kaybolmuş karla.
Soğuk işler kemiklere,
Yine ettin, ettiğini.
Günleri kısa şubattan,
Ahın mı var mart ?
Soğularla alırsın intikamını,
Gariplerin ne günahı var.
Delikanlı gibi günlerin,
Günü gününe uymaz.
Güneşi saklarsın bazen,
Yüz görümlüğü mü istersin.
Unutulmamak istersin,
Kazma, küreğe göz dikersin.
Giderken bile,
Senesi var bunun dersin
Yazını okuyunca eski şiirim aklıma geldi.Mart onların ayı saygı duymak lazım,tebrik ederim saygılarımla.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar selamlar