- 1087 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SUSMA...
Umut mavi bir hayal... Mavi bir alev...
Akşam saatleri, deniz mavisi bir alevin içinden geçercesine ilerliyorum dar koridorların içinden geceye... Kolumdan tutan iki kişinin sürüklercesine götürdüğü yolculuğumuz bir müddet sonra son buluyor, duraklıyoruz… Peş peşe büyük şakırtı ile çevrilen anahtar sesi ve açılan demir kapının menteşe gıcırtısı kulağımda yankılanıyor… Bir iki adım daha attıktan sonra, beni bir sandalyeye oturtuyorlar…
Usul usul gözlerimi kapatan bez parçasını açınca; Uyku kokan, hasret kokan odanın ilmik ilmik çözülüyor deli mavi sessizliği... Adımı sorduklarını hatırlıyorum, sonra seni... Adını soruyorlar... Kimliğim dediğimi anımsar gibiyim... Arayın o bilir adımı diyorum... O kim diyorlar... Onu bilmeyen yok diyorum... Aynı ses, aynı tonda sormaya devam ediyor... Sesler içinde bocalıyorum... Gözlerimi kısarak bakıyorum, nerde olduğumu anlamak istercesine... Etraf duman… Yüzlerini seçemediğim birkaç kişi tepemde dikilmiş duruyorlar…
Tüm yaşantım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor. Neden buradayım diye soruyorum kendi kendime? Bu vatanı sevmekten ve seni sevmekten başka ne yaptım ki ben… Yaşamımın en uzun tümcesi gibi… Bulunduğum an, mekan ve anlamdan yoksun sözcüklerden başka bir şey bulamıyorum. Nihilist bir kurgunun ortasındayım. Nirvanacılığın ise zirvesinde… Psikolojik bir mistifikasyonun pratiği gibi darmadağın edilmeye çalışılan bir zihin, sigara dumanından oluşan sisin içinde dağılıyor...
Sesin geliyor sanki, yabancısı olmadığım bir ses... O mu geldi diyorum? Oda kim diyorlar, yine aynı boğuk ses tonuyla... Ayağa kalkıp, bir kaç adım atmak istiyorum... Nereye gidiyorsun diyorlar... Bileklerim karıncalanıyor, aynı şekilde beynim... Nereye gidiyorum ben? Onu bulmam lazım... Ayaklarım taşımıyor… Kaç gündür buradayım? Sesin yalıyor kulaklarımı, acıdan attığın çığlıkları duyuyorum… Yine de iyi düşünmeye çalışıyorum… En azından yaşıyor, yaşıyorsun… Umut mavi bir hayal... Mavi bir alev...
Masmavi bir alevin ortasında... Küçük, delişmen kıpırtılar... Kar sevinci gibi, beyazlıyor sanki yüreğim. Beyaz bir sessizlik... Çok uzakta gölgede o... Kabukların arasına saklamış ruhunu... Görüyorum orda o... Kimse ona dokunamaz, kimse dokunamaz iradenin gücüne…
Evet, İşte görüyorum orda o...
Daha önce pek umursamadığım, daha önce sustuğum olaylar, sustuğum insanlar geliyor aklıma… “ Susma, sustukça sıra sana gelecek” diye atılan o güçlü sloganlar… Bugün idrak ediyorum. Daha önce sustuğum için sıranın bana geldiğini…
Sesimi duyuyor musun/nuz?
"Susma, sustukça sıra sana gelecek”
Doğan ORMANKIRAN