SÖK ÇIKART
"Bir huyum seni üzmüş ise, elbisemi elbisenden sök çıkart" Der İmrul Kays. Her gün, her an üzülmediğimiz bir şey olmadan olur mu? Kim üzmededir bizi tanıyabildik mi? Üzen kim, üzülen kim?
Biz geceyi istemeyen sadece gündüz olsun diyen bir düşüncede kaldıkça, BEN sözünü seslendirdikçe karşıdan da BEN diye duymadayız ama farkında değiliz. Oysa sıkıntı ve neşe tıpkı gündüz ve gece gibi bir bütündür, biri günün tamamıdır, diğeri de hayatın tamamı.
Birine talip oldukça diğeri de zorunlu olarak gelecektir. Her ikisine de tamam diyebilmek ise ancak BEN’likten kurtulmakla, farkındalıkla mümkündür. kısaca Ölüm hayatın zıttı değil, tamamlayıcısıdır. Hayat ölüm bilgisiyle bir bütün olduğunda bütün sıkıntılar neşe olarak yaşanabilmektedir ama EGO yani benlik ölümle düşman olduğu için sürekli gizli bir korku içerisindedir. Gizli korku taşıyanlar da hayattan gerçek anlamda zevk alamazlar ve bu yüzden bir ağlarız, bir güleriz.
Oysa dışta ne gece durdurulabilir, ne kış, ne dolu, ne de yağmur. Bunların hepsi zorunulu olarak gelip geçecektir. Eğer içte güneş açmış ise, içteki gerçek mutluluğa ulaşılabilmiş ise (kısaca insan kendini tanımış ve içte hesaplaşmalar bitmiş ise) ve sükünet insana hakim olmuş ise her şartta dışta fırtınalar bile kopsa içte sükünet devam edecek, o insandan dışarıya hep mutluluk gülümsemesi ve pozitif enerji yansıyacaktır.
Ne mutlu kendini tanıyabilmiş olana, ne mutlu gizli korkularından kurtulmuş olana ve ne mutlu EGO’sunu tanımış ve benliğinin tuzaklarından kurtulmuş olana
Saygılarımla..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.