- 824 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kutlu Annelerimiz-I
Peygamber, mü’minler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir...(Ahzab Suresi, 6)
Rabb’ine yakın insanın üzerinde O’nun sıfatları tecelli eder. Kadın ya da erkek, eşinde Allah’ın tecellisi olan aklı ve güzel ahlakı gördüğünde, gerçek aşkı yaşar. Allah sevgisi ve rızası üzerine kurulan evlilikte farklı bir tutku ve aşk olur. Kur’an’ın, "Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt” (Vakıa Suresi, 37) ayetinde söz edilen, cennet ehline has bir duygudur tutku. Dünya hayatında nefsin heva ve hevesi anlamına gelen tutkudan kuşkusuz tamamen farklıdır.
Mümin kadın ve erkeğin, Allah aşkından kaynaklanan ve ruhlarını açan derin aşk, dünyevi aşklar gibi geçici ve sonlu değildir. Bu özel duyguyu Allah, inananlar için yaratır, yalnızca onlara yaşatır. Sonsuzluğa kilitlenmiş bir aşktır bu ve sonsuz ahiret hayatında da sürer.
Evlilik, Allah sevgisi ve hoşnutluğu üzerine kurulmalı; insan samimi olarak takvayı aramalı. Aksinde Allah mutluluk vermez. İnsanların büyük çoğunluğu bunu aramadıkları, beklentileri dünyevi ve nefsani olduğundan mutsuzdur. Bizler, evliliğe bakış açımızın nasıl olması gerektiğini, Kur’an’dan ve Peygamberimiz(sav)’in hayatından öğreniriz.
"Alemlere Rahmet" Peygamberimiz (sav) şakacı, güzel ve hikmetli espriler yapan bir insandı. Çok yakışıklıydı; tertemizdi ve hep gül kokardı. Yüzü pembe-beyaz, gözleri simsiyah ve sürmeli, sakalı siyah, kirpikleri uzun ve kıvrıktı. Ortadan ayırdığı ve zaman zaman ördüğü simsiyah saçları omzuna kadar uzanırdı. Vefatı sırasında bile saçlarında çok nadir beyaz vardı. Boynu kalın, omuzları genişti. Acı bir güce sahipti; bölgenin en ünlü ve güçlü pehlivanını bir karşılaşmada birkaç kez yere vurduğu rivayet edilir.
"Bana 3 şey sevdirildi; gözümün nuru namaz, güzel koku ve kadınlar" buyurur Peygamberimiz (sav). O, gerçek aşk ve tutkuyu en güzel ve en derin yaşamış insandı. Eşlerine çok düşkün ve onlara karşı sevgi doluydu. Eşlerinde Allah’ın tecellisini görerek, onlara gereken değeri vermiş, Bazı kişiler onun çok evlenmiş olmasını kendilerince eleştirirler. Oysa bunu sevgili Peygamber(sav)’ine Allah nasip etmiştir. Peygamberimiz (sav) ile evlilik, eşleri için çok büyük bir nimetti. Onun yanında çok güzel eğitilir, onun vesilesiyle kalpleri temizlenirdi. Bu yüzden onlar Ezvâc-ı Tâhirât’tır, ‘temiz zevceler’dir.
Bediüzzaman Ezvâc-ı Tâhirat’ı, "esrar-ı din (dini sırlar) ve ahkâm-ı şeriatın (şeriat hükümlerini) hameleleri (yüklenenler) ve râviler (hadis nakledenler) olarak tarif eder. Ve dinin sırlarının ve hükümlerin yarısının onlardan geldiğini ifade eder. (7. Mektup)
Peygamberimiz (sav)’in eşleri, onu Allah’ın tecellisi olarak görür, ona büyük aşk ve sevgi duyarlardı. Peygamberimiz (sav) ile evlenmelerinin asıl amacı Allah’ın rızasını kazanmaktı. Bu halis ve tertemiz hanımlar -Allah’ın dilemesiyle-sonsuza kadar onunla beraber olacaklardır.
Peygamberimiz (sav), ikindi namazından sonra eşlerini teker teker ziyaret eder, hatırlarını sorar, geceyi ise -genellikle- sırayla birinin yanında geçirirdi. Peygamberimiz (sav)’in geceyi geçireceği eve diğer eşleri de gelir, o, yatsı namazından dönünceye kadar aralarında konuşur, sohbet ederlerdi.
Peygamberimiz (sav), eşleri arasında son derece adaletliydi. Bu konuda Hz. Aişe (ra) şöyle söyler:
"Resulullah (sav) adalete riayet eder ve derdi ki: "Ey Allah’ım. Bu taksim benim iktidarımda olanda yaptığım bir taksimdir. Senin muktedir olup benim muktedir olmadığım şeyden dolayı beni levmetme (kınama)." (Ebu Davud., nikah 39, (21347); Tirmizi. Nikah 42, (11407); Kütüb-i Sitte)
Peygamberimiz (sav), eşleri arasında en çok 25 yaşında iken evlendiği Hz. Hatice’yi severdi. Hz. Hatice’nin, evlendiğinde 40 yaşında olduğu iddia edilse de 27 yaşında olduğu rivayeti gerçeğe daha yakındır. Çünkü 40 yaşındaki bir kadının öyle sıcak bir iklimde ve o günün koşullarında 6 çocuk doğurması zordur. Allah Resulü 25 yıl yalnızca Hz. Hatice ile mutlu bir hayat yaşamış, çok yaygın bir adet olduğu halde onun üzerine ikinci bir kadınla evlenmemişti. Sevgili eşinin ölümünden sonra da onu hiçbir zaman unutmamıştı. En ufak bir hatıra, onu sevgi ve rahmetle anmasına vesile olurdu.
Hz. Hatice’nin ölümünden sonra bir gün kız kardeşi Hale, Peygamberimiz (sav)’i ziyarete gelir. Sesini içeriden işiten Peygamberimiz (sav), sesi Hz. Hatice’nin sesine benzediği için heyecanlanır ve "bu gelen muhakkak Hale’dir" der. Yanında bulunan eşi Hz. Aişe, "ölen bir kadını böylesine hatırlamanın ne manası var, Allah sana daha hayırlı zevceler verdi" der. Resûlullah’ın (sav) cevabı şöyledir: "Hayır, gerçek senin dediğin gibi değildir; kimse bana inanmadığı zaman bana inanan o idi, herkes Allah’a ortak koşarken o Müslümanlığı kabul etmişti, benim hiçbir yardımcım yok iken o bana yardım ediyordu!"
Hz. Hatice, insanlara yakın, soğuk durmayan, ötekileştirmeyen, ayrım yapmayan, köle vasıflı insanları kendi özel misafirleri gibi ağırlayan annemiz. Peygamberimiz (sav)’in ilk vahiy halinde duygusal davranmayıp, onun halini çözmeye çalışan kutlu kadın. Onun vahiy anındaki heyecanına ortak olur, aynı zamanda onu rahatlatacak sözler söylerdi. Resulullah (sav)’i her görüşünde ilk kez görüyormuş gibi heyecanlanır, "Can Güneşim” gibi güzel sözlerle karşılardı. Onun hissettiklerini hisseder, onu korur ve onunla aynı mekanı ve yalnızca onu yaşardı. Kuşkusuz onun güzellikleri, Peygamber Efendimiz (sav)’de de aynı incelik, fedakarlık ve vefa ile karşılık bulurdu...
Devam Edecek...