- 581 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
güzel ve güzel değeri nedir?/ ardahan öyküleri-267
Gençliğimde istediğimdi: sanat felsefesi öğrenmişim, bilmişim.
Güzel nedir? Güzel için değer kriterleri, üzerine makale yazmaktı.
Güzel tanımı ve güzel’in kavramsal kültürü bizim düşünsel dünyamızda değişik derecelerde cerayan etmiştir.
Çok harika tanımların icra edilmediği dönemler yoktur.
Tanımlanamadığı, fakir tanımlarla geçiştirilmiş evreler de vardır.
Tanımlıyorsanız birşeyi, oda sizi tanımlar. Bunu böyle hiç düşünmedik! Ama hakikat böyledir.
Mukabiliyetlidir; sanat kavramları.
Benidetto Croce’nun Estetiğini Ardahan kütüphanesinde güç- bela hırpalaya bilmiştim. Yaldatıyorum! Doğrusu: Kültür Bakanlığı bastırmıştı Croce’nun ESTETİK kitabını ve rafta ağızüstü adam gibi yatıyordu. Kütüphaneci Cihanşah Özer buyur etti. Oturdum...
Kitabı almıştım. Yola çıktım. Kitap koynumdaydı.
" Bülbül’ü getirmek değil öttürmektir marifet." derler.
Acaba okuyabilecek miydim?
Okuyup anlayabilecek miydim?
Yaz gecelerin birinde.. Evimizin Yeni Mahalleyi gören büyük balkonunda kitabı okumaya başladım.
Gece serin ve ılık olurdu.
Balkon iki karpuzlu lambayla aydınlandı. Annem yemekten sonra çay koydu. Çayı sinide ve demlikle getirdi. Çayımızı içtik. Gece rüzgar önünde birazcık serinlik getirdi. Fakat çayı içince ne yel, ne ürüzgar başımıza tebelleş olabildi.
"Ağam böyle, paşam şöyle, sene kurban!"
O gece ben kitabı kurdalıya kurdalıya demeginen iki sayfa okuyabilmiştim.
Be! Beeee!
İkinci sene yaz akşamı yine balkondayım. Bursadan gettiğim İsmail Tunalı’nın Estetik kitabını okuyorum.
Yeni Mahalleden toy sesi geliyor. Simizar Halagilin o taydan az ileriydi. Ses oyun havasıydı... Temirağayı ne güzel, nede güzel çalerdiler!
"Oy kurban olem Cemile ben sene..." diye de söyliyerdiler!
O ara kitabın 53. sayfasında: Bir yanbeyi verdi kitap bene!
George Lukas’ın sanat eserin öz varlığı anlatılıyordu.
Benedetto Croce’da güzelin sezgi ve mantıkla idrakini okumuştum. Şimdi LUKAS’ta sanat eseri ve güzelin varlık çerçevesini okuyordum. Geçen sene Croce’da bilişsel süreci kavramıştım. Geriye ne kaldı, onu merak ediyordum. Varlık ve biliş, ikisi dışında kalan ne ola bilirdi?
Düğünün sesi kesildi. Elektirik gitti, geri gelmedi. Heralde başka şeyler de olmadıydı!
Benjamin Button gibi zaman akıyordu.
Kitaplar bitmiyordu.
Sonra birden bire bitiyordu. Yenisi yine yenisi geliyordu:
Yine evdeydim. Gebzedeydim. Doğal gaz peteğin dibinde çayımı içiyorum ve Heidegger’ın Varlık ve Zaman kitabını okuyorum. Yazar ne kadar açık ifşa ediyordu: Güzeli, manayı ve öteki şeyleri.
Gebze’den Ardahan’a... Heidegger’den Croce’ya, maziye ve şimdiye akıp giden zaman bir otuz yıl kadardı.
Croce’nun Mantık dediği ile, ve sezgiyle,güzeli tanımlarız lafını aha ki anlıyordum.
Elimde ki bir ardahan sarı çiçeği, ne güzel! Bu mantıkla yargıladığım ve somut çiçektir.
Soyut alemden referans almaklığım ise mutlak. Tıpkı Eflatun’un İDEA alemi gibi... O ise soyut alem olduğundan onu ancak sezeriz. Sarıçiçek elimde ve sarıçiçeğin bir suretiyse İdealar Alemindedir. İkisi bir arada mütalaa edilerek VAR kabul edilebilir. Croce bunu diyormuş. Ve ben Heidegger’in vasıtasıyla aha ki anlıyordum.
Ernest Bloch’un zikrettiği usulde bu merkezde değil miydi?
"Sarıçiçek hayat dediğimiz bu somutlukta süreç elemanı olabilir, ki öyledir." der. "Süreç kesilimindeyse hakikat’te sarıçiçeği seyran edebiliriz." der.
Somutta ki çiçek soyut oluyor. Soyutta ki çiçek ise hakikatte ki somut sarıçiçek oluyor.
İşte yeni zamanların yeni mantık düzeni bu. Ve algılamakta zorlandığımız mantık dizgesi de bu.
DALGA
Bulutu kestiler bulut üç parça
Kanım yere aktı bulut üç parça
İki gemiciynen Van Gogh’dan aşırılmış
Bir kadının yüzü ha ha ha.
Bir kadının yüzü avucum kadar
İki gözümle gördüm vallahi billahi
Yıldızlar vardı kafayı çekmiştim
Bu kimin meyhanesi ha ha ha.
Bu Ali’nin meyhanesi bu da masa
Bu ipi kimse için gezdirmiyorum
Bir kere asılmıştım çocukluğumda
Direkler gemideydi ha ha ha.
İki gemiciynen Van Gogh’dan aşırılmış
Bir kadının yüzü kaçıyordu yetişemedim
Ben ömrümde aşk nedir bilmedim
Süheyla’yı saymasak ha ha ha.
-CEMAL SÜREYA’dan.
Fethi Naci,Edip Cansever’le Kumkapıda içerlerken şunu istemiş: On en iyi Türk şiiri listesi yapsana! demiş.
Edip cansever’de listeyi yapmış. DALGA şiiri on taneden birisidir. Dokuz tane daha var. Onlarıda yazmak isterdim.
Somutta soyut varmış.
Bunu bildik. Soyutta ise şiirin has’ı varmış. Onu da bildik!
YALÇINER YILMAZ
08-03-2012
ARDAHAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.