- 621 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEKLEYİŞ
ESKİ YILLARDA YAZMIŞ OLDUĞUM MAKALELERİ GÖZDEN GEÇİRİKEN 2008 YILI AĞUSTOS AYINDA YAZMIŞ OLDUĞUM AŞAĞIDAKİ MAKALEM DİKKATİMİ ÇEKTİ. DİLE GETİRMİŞ OLDUĞUM KONULARIN ÇÖZÜME KAVUŞAMADIĞI GİBİ DAHA BÜYÜK BOYUTLAR KAZANDIĞINI GÖREREK BÜYÜK ÜZÜNTÜ DUYDUM. NE YAZIK Kİ "BEKLEYİŞ" DEVAM EDİYOR. OKUYANLARIN BNANA HAK VERECEKLERİNİ UMUYORUM. SAYGILARIMLA...
BEKLEYİŞ
Dr. Sadık ÖZEN
Ulusça; umutla umutsuzluğun, güzel ile çirkinin, iyi ile kötünün, başarı ile başarısızlığın, kazanç ile kayıpların, sevinç ile üzüntünün, kahramanlıkla ihanetin, sağduyu ile basiretsizliğin, duyarlılıkla umursamazsızlığın, kuşkularla rahatlığın, sorumlulukla vurdumduymazlığın, çıkarcılıkla fedakârlığın, sevgi ile sevgisizliğin, bağımsızlıkla mandacılığın, bölünmezlikle parçalanmanın, birliktelikle ayrışmanın, egemenlikle esaretin, başkaldırı ile teslimiyetçiliğin, hürriyetle tutsaklığın, kavgacılığın, uzlaşmazlığın ve karamsarlığın içinde olduğumuz günlerdeyiz. Ve ne kadar acıdır ki çoğumuz bunların farkında bile değiliz.
İnsanlar; bir taraftan açlıktan inlerken, diğer taraftan en konforlu şekilde yaşayanların olduğu, bir tarafta acı ve elem içinde gözyaşları dökülürken diğer tarafta havai fişeklerin patlatıldığı, zevk-ü safa içinde yaşandığı, beş yıldızlı otellerin ve tatil köylerinin dolup taştığı, bir kısım vatandaşlarımız sefalet içinde yaşam sıkıntısı çekerken, bir kısmının para denizinde yüzdüğü bir ortamdayız. İşte 21.yüzyılın başında, 2008 yılında ulus olarak içinde bulunduğumuz Türkiye tablosu budur.
Emperyalistlerin, 1900’lü yılların başından beri, ülkemizi bölme çabaları gittikçe güçlenerek günümüze kadar gelindi. Düşmanlarımız; içimizdeki bazı hainleri kullanıyor ve onların desteklerini alarak bizi bölmek istiyorlar. Bunu başarabilmek için, kültürel zenginliğimiz olan etnik kökenlerimiz ve inanç ayrılıklarımızdan yararlanıyorlar. Uydurdukları yalan ve iftiralarla aramıza nifak tohumları ekerek kardeşi kardeşe düşman etme çabasındalar. Ve gittikçe bunu başarmaya başladılar. Ellerindeki para gücünü, her türlü silahı ve yıkıcı propagandayı kullanıyorlar.
Kanlı teröristler, kurdukları haince tuzaklarda; askerlerimizi ve güvenlik görevlilerimizi şehit ediyorlar. Bunlarla birlikte kaybettiğimiz; bebek/çocuk, genç/ihtiyar, kadın/kız vatandaşlarımızın sayısı da günden güne artıyor. Bir o kadar da gazilerimiz var.
Yaşanılan bütün bu tatsız olaylarla büyük bir acı ve elem içindeyiz. Bunlardan daha vahim olanı, halkımız arasında siyasi fikir ayrılığına bağlı bölünmüşlük senaryolarının oluşmaya başlamasıdır. Rejim temelinde tartışmalar oluyor. Anayasamızın temel ilkelerinde değişiklik yapılması gündeme getirilmekte.. Türkiye Cumhuriyeti eyaletlere bölünmek isteniyor. Tarihi düşmanlarımızın yüz yıldır gerçekleştirmeye çalıştıkları bu hain tuzağa, ne yazık ki içimizden bilerek ve isteyerek düşen hainler ve bunlar yanında, durumun farkında olmayan, bir o kadar da saf duygulu vatandaşlarımız var. Zorla yaratılan ve siyasi simge haline getirilen sözde türban meselesi onları ikna etmeye yetiyor ve hatta daha da ileri boyutlar kazandırılarak laikliğe karşı yeni bir akım yaratılıyor. Böylece; bölünmüşlüğün temelleri daha da derinleştiriliyor. Her geçen gün sapla saman iyice birbirine karıştırılır hale geldi.
PKK tuzakları veya kurşunu ile can veren aziz vatan evlatlarımızın şehitlik mertebeleri bile tartışılır hale getirilmek isteniyor. Ortada bir savaş olmadığı, askerlerimizin gereksiz ve boş yere öldükleri fikri yayılarak, PKK hainlerine meşruiyet kazandırılmaya çalışılıyor. Şehitlerimizin arkasından dökülen gözyaşları ve gösterilen tepkiler için, devletin en büyük sözcülerinden biri şehit ana-baba ve yakınlarını yaygaracılıkla suçluyor. Ülkemizin geçmişinde, bugüne kadar, siyaset hiç bu kadar yozlaştırılmadı ve bu türlü olumsuzluklar yaşanmadı.
Bir tarafta Atatürk İlkelerine ve Cumhuriyete bağlı laik ve ilerici kesim, diğer tarafta dini inançları istismar edilerek, çağ dışı düşüncelere kaptırılmaya çalışılan insanlar. Kendilerine sağlanan bir takım çıkarlarla maddi refaha kavuşturulan ve bunu bütün moral değerlerin üstünde tutan, milli duygularını tamamen yitirmiş, bilinçsiz ve çelişkili bir insan topluluğu oluşuyor. Böylece, gittikçe derinleşen bir uçurumun kenarına doğru yaklaşılıyor.
Ama, bıçak kemiğe dayandı ve sabrımız tükendi artık. Daha fazla vakit geçirilmeden bir çözüm bulunmalı ve bu tuzakların bir parçası olan hain terör olayları sona erdirilmelidir. İlk yapılması gereken şey işte budur. Zedelenmiş olan Ulusal Birliğimizi yeniden güçlendirmek zorundayız. Bunun için, ulusça, gereken her türlü özveride bulunmaya ve gerekirse savaşmaya bile hazır olmalıyız.
Gerek iç, gerekse dış siyasi kaygılar bir tarafa bırakılmalı, Devletimizce köklü önlem ve kararlar alınmalıdır. Türk Halkı büyük bir sabırsızlık içinde bunu istiyor ve büyük bir umutla da bekliyor.
20.08.2008 / Antalya
www.fikirplatformu.net
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.