- 1247 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
‘’Son Okur’’ Bir Toscana Romanı
Meksikalı yazar David Toscana, Pınar Savaş’ın çevirisiyle Türk Okurlarına Ocak 2012 ‘de merhaba dediği ‘’Son Okur’’ romanı Kırmızı Kedi yayımlarından raflardaki yerini aldı.
Hayatı, romanda sorgulamanın serüveni olarak okuru nitelikli edebiyat eleştirisine yöneltme sürecini kapsayan bir hesaplaşmanın izi olarak özelde Meksika; evrenselde ise, Dünya edebiyatı üzerine derin bir söylevi içermekte olduğu izlenimi vermektedir bu romanda yazar.(Türk edebiyatında kesitlerin verilmesine ve eleştirisine yol açabilir ?) Romanın, Icamole adlı bir kasaba kütüphanesinde (aslında mülk sahibi ) Baba Locio’nun romanlara ve yazarlarına karşı duruşunu, kurgu ve gerçek izleğinde harmanlaması, hayatın ortaya koyduğu sorunlara çözüm arayışlarını romanlar üzerinde yapmasını, yayım ve editöryel mekanizmaya eleştirisini kapsayacak biçimde sunulmasını konu almaktadır.
Roman içerisinde Meksika’nın kadim medeniyetlerine, oradan diktatöryel yönetimlerine uzanan yaşam izlerine ulaşmak mümkündür. Toscana, roman içerisine bu gerçekliği; halkın böylesi bir yaşama alıştığını, her otuz yılda birilerinin gelerek idareyi ele geçirmek için ellerine ve evlerine kan bulaştırdıklarını, satır aralarında asıl öykünün tasvirleri arasında yan öykücükler olarak serpiştirerek yer vermektedir.
Bütün medeniyetlerde, yağmur için dua ritüeli Toscana romanın girişi cümlelerini oluşturmaktadır.’’Başmelek Cebrail Şapeli’inde bir araya gelerek dua ediyordu .. s.7’’ Evet, su hayat demektir !.Fakat Locio, romanların içerisinde geçen nehir vurgusunu örneklemelerle izaha yeltenirken,ölümü Senie nehrinde,Volga kenarında betimleyen dünya edebiyatı örneklerine göndermeler yapar,yazarların kurgusal dünyalarına nehirlerin girişini anlatmaya çalışmıştır.Remigio’nun ‘’Anamari ya da romanda ki, adıyla Babette Icamole’nin, tek balçığa karışık suyunun kaldığı kuyusunda bulmasını romanın geçtiği kasabının gerçekliğine yaklaştırmasından başkaca bir şey değildir.Bu da Toscana’nın roman kurgusunun eldeki verileri kullanışına uygun bir betimleme yöntemidir.
Romanın başkişisi Locio, Yazar Laffitte’den alıntıladığı ‘’benim vatanım romanlardır. s.114) sözüne sadık bir arayışının Oğul Remigio’nun kuyusunda bulduğu cesedi nasıl yok edeceğine ilişkin düşüncelerini, paylaşımını içeren yaşam kesitlerini örnekleyen kurmacanın gerçeğe yaklaştırılması, izlerini sürdüğü akışa bırakmaktadır.
Locio vasıtasıyla Toscana, kütüphanecilik olgusuna ince bir göndermede bulunmaktadır.Meksika bürokrasisinin yaratmış olduğu tıkanmayı, kütüphane adının değiştirilerek,daha sonraları da ödenek yokluğu bahanesiyle yeni kitapları göndermemesine vb..sebeplerle direnişi anlatmaktadır.Mülk sahibi olduğundan, kütüphanenin kapanışına direndiğini okura hissettirmektedir.Aslında bu mülkün kuruluş amacı, keçi yetiştiriciliğini metodik yapmak isteyen karısı Herlinda’nın istediğinden öte bir şey değildir; fakat dönemin yetkilileri kamyonla gelip, Icamole’nin en geniş yeri sorduklarında, herkesin orayı göstermesi sonucu kütüphane kurulmuş, zaten Herlinda ölünce de keçi yetiştiriciliği işi yatmış olması sebebiyle mülk kütüphaneye dönüşmüştür.
Locio, yalnızlığına edebiyatın kollarında teselli ararken, Oğul Remigo’nun babasını ani ziyaretiyle oğlunun bir sorunu olduğunu ve bunu çözümlemek için romanların kurgu diline ihtiyaç duyduğunu göstererek okuma örnekleri vermeye başlayacaktır.
İşte bu okuma örneklemeleri, herkesin payını alacağı edebiyat dünyasına eleştiri niteliğine dönüşecektir. Özellikle yazım dilinin kurallarına bağlı kalınmasını savunmak için kutsal metin olarak nitelenen, Pedro Montes adlı askere ait sevgilisi Evangelina’ya yazılmış mektupta yazım hatası yaptığı-nı ileri sürer. Yıllardır kimsenin bu yanlışı düzeltmeye çalışmadığını, mektubu Baş Melek Cebrail Şapeline gelerek, Oğul Remingo ile birlikte ‘’dini inancın vurgusu olarak yazılması gereken Fe sözcüğünün yazımı düzeltmesi’’ radikal bir duruşun göstergesi olmuştur. Edebiyatın kurallarına uygun olarak kaleme alınan metinlerin bileşkesini kapsadığı örneklemiştir. Icamole kadınların İncilleri getirip Tanrı buyruğu üzerinde tahrifat yapanların cezalandırılacağını göstermesi bile Locio’yu tedirgin etmemiştir.
Locio’nun rehberi kaliteli metinlerdir, olayları analizinde bu metinlere başvurmaktadır. Oğul Remingo’nun bulduğu kız cesedini ne yapacağıyla ilgili olarak Locio ona: ‘Elma Ağacı’’ adlı kitabı önerir. Elma Ağacı, köklerine gömülen bir çocuğun hikâyesini sergilemektedir. Olgunlaşan elmaların tıpkı ölen çocuğun yüzünü anımsatan elmalar dönüşmesi çözüm kısımda yer alır.
Benzer eylemi Armut ağacı köklerinde Remingo’nun da yapmasını isteyecektir. Baba Locio roman kurgusunu böylece gerçeğe yaklaştıracaktır.
Bütün bunların oluşu sırasında Anamari ya da Babette her neyse gerçek kurguya karışır… Zaten, Toscana’nın da yapmış olduğu, bu savı, ispata yeltenmektir.Bunu da Baba Locio’nun diline bırakmıştır.Yazar Toscana, bunu yaparken eseri Türkçeye kazandıran Pınar Savaş’ın notuyla: ‘’…Dilbilgisi kurallarına uyarak kaleme almamış, bir çok noktalama işaretini, özellikle de konuşma çizgisi ya da tırnakları kullanmayarak kitabın kişileri arasında geçen diyalogları cümlelere yedirmiş, diyalogları anlatıyla, bir anlamda hikâyeyi yaşamla bütünleştirmiş[tir]…’’
Toscana, Locio’nun yalnızlığını kitaplara uyguladığı kötü ürünlerin tasnifini içeren, kendi deyimiyle cehennem olarak nitelediği mahzenine, hamamböceklerinin kötü edebiyatla yapmış oldukları ziyafet sofrasına gönderilişini betimlediği anların birinde; Anamari ve/veya Babette’nin annesini ona eşlik etmek üzere kütüphaneye göndermesiyle kitaba aşksı bir tat vermek istemiştir. Kadının arayışı aslında Anamari ya da Babette’yi bulmak değildir. Bu arada zaten suçlu olarak, Melquisedec çoktan kodesteki yerini almış, bedelini ölümle ödeyeceği bir sona doğru yol almaya başlamıştır.
Bu arada Babette ilişkin olarak, Yazar Pierre Laffitte’nin kurgusu üzerinde tartışmaya başlamışlardı.
‘’…kadın siz bir sahtekârsınız, kesip attığı tırnak olamazsınız s.132) dediğinde artık editörlerin acımasız olması gerektiğini, taslağı suratına fırlatılarak azarlaması gereken yazar örnekleri olduğunu göstermeye çalışmıştır.
Toscana, romanın sonlarına gelirken, galiz eleştirisini sona saklamıştı. [… Kitap yığınlarını görünce mahkûm olmak için doğmuş ruhların fazlalığını onu şaşırttı, basılmadan çok önce yok olması gereken ruhlar; kalemini kokteyl, kahramanlarını olduğu kişi karşılığında satanları, bir Palvo( prestijli bir edebiyat ödülü) için sürünenlerin ruhları; Latin Amerika’da Amerikanlaşmamış edebiyat kalmadığını söyleyen o büyük orospunun çocuklarının ruhları; komşularıyla dedikodu etme dışında söz söyleme hakkı olduğunu sanan ama aslında dikiş dikmesi, kocasının yanında yatması, günün sebzelerini pişirmesi gereken o dişi ruhlar… s.159] diye iç dünyasını devir ettiği Locio’ya son sözlerini söyletmeye çalışmış.
Ve Toscana, herhangi bir kütüphanenin kapatılmasına imza atan her memura da son sözünü, Locio’ya bırakmıştır.
Kitapların ederini ‘’Herlinda’ya yaklaşan bir cümle etmediniz…’’ diye başkahraman göğsüne sansür mührünü vurmasına giden sonu..
Toscana ‘’Son Okur’un son sayfasını açsa Lucio’yu denizin ya da çölün kumlarına gömmesi gerecektir ..‘’ diye final öngörüsüyle kitabına noktayı koymakla beraber okurların şaşırtıcı final beklentisinde olduğu eleştirisini yenilemektedir.
David Toscana:
1961 doğumlu Meksikalı yazar Endüstri mühendisi eğitimi aldıktan sonra 29 yaşında yazmaya başlamıştır. Sekiz romanı ve öykü kitabı yayımlanmıştır. Meksika ve Polonya’da yaşamaktadır.
Pınar Savaş:
Saint-Benoit ve Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü bitirdi.Can Yayınlarında editörlük yaptı.Edebiyatla ilgili makaleler ve kitap tanıtım yazıları yazıyor,İspanyolca ve İngilizce çevirileri vardır.
Başlıca çevirileri:Gabriel Garcia Marquéz,Anlatmak İçin Yaşamak;Umberto Eco, Açık Yapıt;José Saramago,Filin Yolculuğu..
Yahya İNCİK Şubat 2012 Adana
YORUMLAR
Dikkate değer bir bilgilendirme ile "SON OKUR" Kitabı ilgi alanıma girdi. Okuyacağım. Selamlarımla.