- 1070 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kalbimin Kızıl Saçlı Acısı II
Kadıköy’den kalkan Eminönü vapurunun, Galata köprüsünde bıraktığım ayak izlerimin, İstiklal kalabalığında unuttuğum yalnızlığımın, Kız kulesinin, Şubatın ve Üsküdar’da öldürülen adamın ardından…
Bir gün dilinin ucuna yapıştıracağın bir ‘keşke’nin, biz’e geç kalışına yara bandı olmadığını anladığında ölmüş olacağım…
Yaşıyordum oysa, biraz önceye kadar. Günlerce öncesine kadar..
Üsküdar’da öldürülen adam da bendim, Eminönü vapurunda sevgilisinin gözlerinde kaybolanda. Yapabilseydik, becerebilseydik eğer, tutunabilseydik böyle olmazdı. Geçmiş acılarını unutabilseydin, yüzdürmeseydin teninde başka bir adamın dokunuşlarını, kaybolmazdın yerden göğe sığmayan sevgimin için de.
İnsan ya çok fazla sevildiğinde gider ya da başka bir sebepten. Yani kalacak kadar sevmediğin için, gidişini izlemekle yetindim sadece. Ben sana ne erken gelmiştim, ne de geç. Ama yine de zamansız bir geliş vardı ortada. Gözbebeklerine yerleştirdiğin sahte bakışlarına aldandım galiba ben. Belki sen, sen olsaydın bir Pazar günü gökyüzünde bulutla yarışan uçurtmayı tutan kızımız olabilirdi.
Sana fazla gelenin ne olduğunu bilmek isterdim yine de ardında kalırken. Kendime bir sebep arıyorum şimdi. Aslında söylemiştin talan bir yüreğin olduğunu. Kapanmamış yaraların ve acıların da vardı. Seni iyileştirmeye geliyormuşum oysa. Başkalarının açtığı yaraları kapattığım da gidebileceğini düşünmüyordum. Bundandı belki de daha ben gelmeden soruşun, benim o yüreği onarabilme ihtimalimi…
Yine de görmedin bu sevginin için de yaşatma çabasında olduğum aşkı. Saçlarının kızıllığında kendimi kaybettiğim gün kavuşmuştum sana. Belki görebilseydin, bana gelene kadar geçtiğin aşkların gerçek olmadığını anlayabilirdin. Bir akşam bütün geçmiş duvarların dikildi aramıza. Kilometreler sonsuz bir uzaklığa götürdü seni. Bense ardından kaldım, giden olmadım yani. Gidecek kadar yüreksiz değildim ben. Arkanda kalacak kadar gurursuzdum. Ama sen o gururu da tükettin artık.
İçin de olmayan bana kaç anlam yükledin gelirken. Giderken yolunu bulabilmek için miydi yoksa, arkan bana dönük gelişlerin. Oysa seni kollarımın arasına alıp sarılmam için sanmıştım bütün bu ardında yıkımlar bırakacak gelişlerini. Ya da öyle sandırmıştın.
Gittin..
İçimden beni terk eden yalnızlığımın arkasından koşturarak.
Elimi, yüzümü kana bulayarak.
Bütün geçmişini tenime kazıyarak.
Gittin..
Bir hiç bıraktın ardında, senden başka hiç kimseye kalmayan.
İstiklal’de ağlayan kadın da sendin değil mi? Sol yanağıma bulaşan bu ruj izi de senindi…