- 483 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HİZMETKARDAN NE BEKLENİR Kİ?
Bugün çok güldüm. Allah’ta beni güldürenleri güldürsün.
Sabah işe gitmek için kalktım haberler yine aynı. İktidar muhalefet kapışması sürüyor.
Muhalefet adı üstünde, iktidar ne yaparsa karşı olacak....
İktidar adı üstünde, inandığı şeyleri yapacak...
Merkez kaç, yer çekimi gibi bir şey... Dengede medya var... Kameralar, mikrofonlar bir orada bir burada...
Olan halka oluyor. Ha bire dövülüyor.
Gerekli gereksiz ne varsa...
Çözüm üretemeyen muhalefeti iktidar çok güzel oyalıyor. Önüne bir şeyler atıyor... Muhalefet hop oturup hop kalkıyor...
Hâlbuki demokrasi denilen meret doğru dürüst bir şey olsa, yani anlatıldığı gibi, muhalefet köklü projeleriyle iktidarı sarsacak. İşin doğrusu bu...
Ama ülkemizde gıdı gıdıdan öteye gidemeyen muhalefet iktidarı daha çok kuvvetlendiriyor.
Bu ülkede oy verenlerden iki kişiden biri iktidardan yana... Muhalefet ise darmadağın...
Müzmin muhalefet CHP, cumhuriyeti biz kurduk mantığıyla, iktidara kim gelirse gelsin, bize danışmadan bir şey yapmasınlar mantığını sergiliyor.
Sağ parti muhalefetler ne diyeceğini şaşırmış vaziyette, bir o yandan, bir bu yandan peşrev yapıyor.
Irka dayalı muhalefet, itilmişleri, kakılmışları, mağdurları oynuyor. Ama neredeyse her parti onların üzerinden çıkar sağlıyor.
Böyle bir ortamda, ne muhalefetten, ne de iktidardan yana olmak akıl karı değil görünüyor.
Zira muhalefetten yana olsam, üç beş kelimeyi geçmeyen, içi doldurulmamış bomboş söylemler var.
Cumhuriyet, laiklik, çağdaşlık... İçleri o kadar boş ki...
Cumhuriyetin en kaliteli dönemi tek parti dönemi...
Niçin? Çünkü CHP dışında bütün partilere geçit yok. Karşı düşünceler istiklal mahkemelerinde yargılanıyor.
İnsan özgürlüğü, fikir özgürlüğü hikâye... O dönemde mümkünse, CHP aleyhine bir söz söyle… Mümkün mü?
Hele Mustafa Kemal’in aleyhine, görüşlerine karşı sıkıyorsa bir şey söyle mümkün mü?
Ne gezer, en ufak fikir özgürlüğü yoktur. Değil dün, bugün bile yok...
Tek parti döneminin dayatmaları, bugün de bütün gücüyle devam ettiriliyor. Hem de güya fikirlerin özgürce tartışılmasını söyleyen insanlar tarafından.
Fikir özgürlüğünü savunan ateistler, solcular, tarafından… Atatürk üzerinden tartışılmazlık oynanıyor.
Solcu, kedine göre Atatürk’le solu bütünleştirmiş…
Ateist, kendine göre Atatürk’le dinsizliği bütünleştirmiş…
Komünist, kendine göre Atatürk’le komünistliği bütünleştirmiş…
Aleviler, kendine göre Atatürk’le Aleviliği bütünleştirmiş…
Peki, gerçeği bu mu? Elbette hayır. Hepsi Atatürk üzerinden ideolojisini yürütmeye çalışıyor.
Gerçeği ise bambaşka… Anlamak için tarihe bakmak lazım.
Tek parti döneminde garibim Nazım Hikmet, 1925 – 1938 arası 13 yılda, 11 kez yargılanarak mahkûm edilmiş... Hele 1938 yılındaki son mahkemesinde 28 yıl 4 ay devlet düşmanı olarak halkı orduya karşı ayaklandırmak suçuyla cezalandırılmış.
Ama şimdi Nazımı yargılayan CHP’liler, Nazım hayranı... Nazım’la yatıp Nazım’la kalkıyorlar.
Hâlbuki Nazım, tek parti döneminde sosyalist veya komünist olarak, o günlerde CHP iktidarının yaptıklarına karşı... Hayatını ortaya koyarak mücadele ediyor.
Peki, şimdi komünistler, sosyalistler ne yapıyor?
Hem Nazım’cı, hem de Kemalistler... Yani Nazım’ı yargılayanlardan yanalar..
Tek parti döneminde her şeyi yasaklayıp batıya açılan CHP’ Avrupalılardan yana olmakla özgürlüğe kavuştuğuna inanırken, aynı şeyi şimdiki iktidar yaparsa bağımsızlık elden gitti oluyor.
Ya iktidara ne demeli... İktidar sağ parti… Milliyetçi, muhafazakâr, Sünni dindar…
Bu nedenle,
Ateistlerin, Alevilerin, komünistlerin, solcuların hışmına uğruyor.
Ak derse kara, kara derse ak oluyor.
İktidar ise, tek parti döneminin hıncını yaşıyor. Neden?
Zira CHP’nin tek parti döneminde parti kurmak isteyen sağa asla geçit verilmemiş. Garibim onlarda CHP’nin içinde kümelenmişler Tıpkı Truva atı gibi hepsi CHP’li olmuşlar.
Tıpkı, komünistlerin, Alevilerin, solcuların CHP’li olduğu gibi...
Zira Mustafa Kemal, ne alevi, ne solcu, ne ateist, ne de komünistti.
Aksine hepsine karşı felsefe yürüten, komünistleri, solcuları yargılayan…
Ateistlere karşı çıkan…
Tarikatları kapatırken, önce alevi tarikatlarını kapatan...
Kurduğu diyanet teşkilatına asla Alevileri sokmayan…
Laikliği kabul ettirse de, diyanetten vazgeçmeyen…
Kuranın, dinin ehil ellerden öğrenilmesi için, Müslüman âlimlerine emir vererek, hatta para vererek, tefsir yazdıran…
Halifeliği tek şahıstan alıp, ileride kullanmak üzere, meclisin uhdesine bırakan…
Biriydi…
Tabi şunu sorabilirsiniz? Şimdi nasıl oluyor da bunlar, yani komünistler, aleviler, solcular, ateistler şimdi hem Kemalist, hem Atatürkçü, hem de CHP’li...?
Boşuna düşünmeyin anlayamazsınız. Zira hepsi TRUVA atına oynuyor.
Zira hiç biri kendi düşüncesiyle halkın önüne çıkma cesareti bulamıyor.
Kemalizm’in, Atatürkçülüğün sırtından, Alevilik, ateistlik, komünistlik, solculuk yapıyor.
1945 ten sonra sağ partiyi kuranların hepsi CHP’liydi. CHP’nin içinden sökün edip Demokrat partiyi kurdular. 25 yıldır birlikte olduğu arkadaşlarını çok iyi tanıyorlardı.
Bu nedenle, bir daha onlarla olmamak için sanki yemin etmişler gibi, geçmişe karşıydılar.
Hâlbuki tek parti döneminde insanlık dışı, haksızlık olarak ne yapıldıysa altında hepsinin imzası vardı.
Şimdi iktidar, TRUVA atını oynuyor. Tıpkı komünistler, aleviler, solcular, ateistler gibi...
Şimdi onlarda Atatürk’ü, laikliği, cumhuriyeti istismar etmeyi öğrendiler. Tıpkı Aleviler, solcular, komünistler, ateistler gibi...
Sanıyorum asıl kavga, istismar kavgası...
Şu an iktidar da, muhalefet de, cumhuriyetin değerlerini en iyi biz istismar ederiz kavgasını sürdürüyorlar.
Kocaman adamlar, mecliste yumruklaşıyorlar.
Anlayış çok basit...
İktidar ne derse, ne yaparsa, CHP için yanlış...
Muhalefet ne derse, ne yaparsa AKP için yanlış...
Peki, doğrusu ne?
İstismarın doğrusu olur mu?
Şimdi ben iddialarla konuşayım...
Muhalefetin iktidar için özeti...
Din istismarcıları... Hırsızlar... Soyguncular...
İktidarın muhalefet için özeti...
Atatürk istismarcıları, sizin geçmişinizi biliriz, asıl hırsızlık, soygunculuk sizde...
Konuşmaların özeti, bu ülkeyi yönetenler...
İSTİSMARCILARDIR, HIRSIZLARDIR, SOYGUNCULARDIR...
Ben istismarcı, hırsız, soyguncu olmadığıma göre aralarında yoğum
Peki, aralarında olanlar ne diyor?
Herkes ben haklıyım diyor?
Herkesin haklı olduğu yerde haklı olabilir mi?
Yalanın, istismarın, her türlü suçlamanın olduğu yerde gerçek olabilir mi?
İktidarın, siyasilerin gürültüsü içinde,
Dünde, bugünde, ülke batıya satılmıştır. Özet bu değil mi?
Bu ülkeye, shell, mobil petrolleri ne zaman girmiştir?
Bu ülkenin yer altı yer üstü zenginlikleri kimlere ne zaman peşkeş çekilmiştir?
1.Dünya savaşının nedeni olan petrol kavgasında, kim kazanmıştır?
Batı 19 yy.da petrol için ülkeler devirirken, maşa ülkeler kurarken, benim ülkem nerededir?
Efendim biz kurtuluş mücadelesi vererek bütün batıya meydan okuduk.
Hayatım boyunca en çok bu söze gülmüşümdür.
Batı birinci dünya savaşından sonra, Ortadoğu’dan ne istediyse fazlasıyla almıştır.
Ülkemiz batı ne istediyse yapmıştır.
Batı nüfuz alanlarındaki her ülkeye...
Kültürünü, yasalarını, düzenini, yaşamını önermiş... Yer altı yer üstü zenginliklerine sahip olmuştur.
Bizde ki olan farklı mıdır?
Batı demokrasi adı altında, iktidarlar, muhalefetler ürettirerek, birbiriyle yöneticileri, halkı kavga ettirmiş, perde arkasından çıkarlarını gerçekleştirmiştir.
Ciddi devlet, ciddi iktidar, ciddi muhalefet....
Benim ülkemle özdeş kavramlar değildir.
Maalesef, ülkem, iktidarıyla, muhalefetiyle ciddiyetten uzak tutum sergileyerek her gün medyada boy göstermektedirler.
Yalnız önemli bir şey var… Ne yazık ki gündemi hep iktidar belirliyor… Muhalefet arkasından gidiyor…
Niçin?
Bir kerecik olsun, muhalefet öne çıkarak gündemi belirlese olmaz mı?
Kulağımı, gözlerimi kapasam ne çıkar?
Kulağımı, gözlerimi açsam ne çıkar?
İnsanlığı iktidarıyla, muhalefetiyle öldürüyorlar…
İnsanların özgürlüğünü, dayatmalarıyla, bağırtılarıyla, çığırtılarıyla susturuyorlar…
İnsanların sorgularını, tarihle, yasayla, baskıyla, hileyle durduruyorlar…
Ve hep birlikte batının huzurunda el pençe divan duruyorlar…
Ve hep birlikte batının icazeti için, yalvaran gözlerle batının gözünün içine bakıyorlar…
İktidar bu mantıktan uzak mı?
Muhalefet bu mantıktan uzak mı?
Bakmayın siz öyle her birinin bağımsızlık, özgürlük diye bağırdığına, hepsi batıya kul olmak için sıradalar…
Batıdan nur yağdığına, yağacağına inanıyorlar…
Aralarındaki tek yarış, kim en çok batıya yaranacak yarışıdır…
Zira bazılarına göre küresele hizmet etmek, akıl işi, zekâ işidir…
Hizmetkâr olmayı aklına, benliğine sindirenlerden ne beklenir ki?
Not:
Önemli bir soru:
Türkiye’deki faaliyetlerine 1923 yılında başlayarak, Cumhuriyet’le birlikte büyüyen ve gelişen Shell’in Irak’ı işgal eden Amerikan şirketlerinin konumundan farkı nedir?
Sormalı mıyım? Sormamalı mıyım?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.