- 563 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İsli Demlik -10-
Ben kendi dünyamla uğraşıp; Nurbanu hülyaları görürken,Saray yine çalkalanıyordu.Hele bu son olay bayağı bir ses getirmişti sarayda. Padişahlığı üç ay gibi kısa bir süre devam eden ağabeyisi Sultan Murat’ı Hamis hal’edilmişti. Feriye Sarayına ailesi ile birlikte kapatılmıştı.Sonrası olanlar iyice bunaltmıştı Padişahımızı… Sultan Murat’ı Hamis’in akli dengesini bozmasında en önemli etken, ihtiras sahibi validesi Şevkiye Kadındır. Şevkiye Kadın her durumda oğlunun sırtına binerek, olmadık iş ve isteklerle durumu daha çıkılmaz hale getirtmiş,akli dengesinin sınırlarını zorlamıştır. Hatta binbir hile ve desise ile amcası Sultan Aziz’i tahtan indirtip katlettirmesi bile bu kadının planı olduğu söylendi günlerce. Tabi sonrasın da işler tersine dönüp Sultan Abdulhamit başa geçince, işlerin rengi değişti. Bu ihtiraslı kadın, Feriye Sarayında da rahat durmayıp,kendisine tabi bir avuç hafiyeyi ön ayak ederek; Ali Suavi veyahut Muhacirin İsyanını yaptırttığı iddia edildi. Bu durum, Padişahımız Efendimizi iyice küplere bindirtti.Sarayı daha bir sıkı denetime soktu.Korumayı artırdı.Vehametinin artmasına ve herşeyden şüphe eder duruma gelmesine etken eden durumlardan birisi oldu bu olay.Hatta önceleri Reşat Ağam anlatmıştı;
“Padişahımız, daha dokuz on yaşlarındayken annesi Tirimüjgan Kadınefendi vefat etmiş.Nedense annesinin vefat ettiğini ondan saklamışlar. Küçük şehzade annesinin vefat ettiğini hissederek ruhi bir buhran geçirmiş annesini görmek istediğini sıkça söylemiş, annesinin yanına götürülmesini beklemiş durmuş. Nihayet işler sarpasarınca annesinin vefat ettiğini söylediklerinde çok ağlamış ve haftalarca kendine gelememiş.Bu sebepten hep telaşlı ve şüpheci bir kimliğe bürünmüş.”
Tüm bu olaylar üst üste gelince, Padişah Efendimizin etrafına güveni iyice azalmıştır.Eee hal böyle olunca Padişahımız Efendimiz Sultan Murat’ı Hamis ve ailesini sürekli korunan kalın duvarlar arasına hapsettirmiştir.
***
Marangozhanede işleri takip ederken,dışarıda bir uğultu duyduk.Padişah Efendimiz yaverleri ve mahdumu Abdurrahim efendi ile bu tarafa doğru geliyordu.Sabah namazı haricinde ilk defa gündüz gözü marangozhaneye teşrif ediyorlardı.İyice yaklaştılar.Hepimiz büyük bir saygı içinde önünde eğilip selamına mukabele ettik.
Güneşli bir gündü.Etrafı gül kokuları kaplamış renk cümbüşü içinde ki saray bahçesi, güneşin hamiliğiyle ortalık parıl parıl parlıyordu.İçimde ki sevinci anlatmamın mümkünü yoktu.Hazırlamış olduğum tabloyu binbir özenle süslemiş,güzel kokular sürmüştüm.Padişahımız efendimiz temizliğe çok riayet eder,herkesin temiz ve güzel giyinmesini isterdi.
Reşat Ağa’ya iyice yaklaşarak önünde durdu.Ufak ama parıldayan ela gözleri ile etrafı kolaçan ettikten sonra.Elini kuzeydoğu istikametine çevirip;
“Reşat Kalfa, seramik imalathanesini buraya kurun. Kafasında ki projeyi de detaylı anlattı.Soracağımız şeyler varsa ne ala yoksa konu kapanmıştır” dedi. Yüzünde ki ciddi ifadeyi bana doğru bakarken yumuşattı,biraz tebessüm ederek konuşmaya başladı.
“Ahh Kamil Hoca ahh! Ne ulvi düşüncelere daldırırdı sohbetin” diyerek içini huşu içinde boşalttı.
“İnsan’ı Kamillerin ölümü dünyanın kıyameti gibidir.Onlar giderken dünyanın bereketini de götürürler aslında.Lakin, sadece cesetleri ölür,ruhaniyetleri etrafımızdadır.”
Dedi.Padişahımız Efendimiz benim için son derece kıymetli dedemi meth ediyordu.Bu benim adıma çok onur vericiydi.Büyük bir tazim içinde eğilerek elini öptüm.
“Hünkarım Efendim,size layık değiller ama ısmarladığınız tabloyu zatı şahanelerinize arz eylerim” dedim.
“Meğer ki sen Kamil Hoca’nın torunusun o vakit elinden çıkmış eserde güzeldir.”Yaverine göz işareti ile elimdekini almasını tembihledi.Eseri takdim ettikten sonra;
“Bu kızana ne isteği var ise yapıla” dedi.Fırsatı şahane doğmuştu bahtıma.Hemen tazim ile eğilerek;
“Hünkarım, zatı şahanelerinizin inayeti ile burada bir elimiz yağda bir elimiz balda yaşarız.Maddi anlamda sizden hiçbir talebimiz yoktur.İzni şahaneleriniz olur ise musiki dalında kendimi geliştirmek adına mahdumunuz Şehzadem Abdurrahim Efendinin yanında musıki talimi görmek isterim.”diyerek görüşümü bildirdim.
Gayet memnun ve güleryüz ile başını onaylar vaziyette salladı.Abdurrahim Efendiye dönerek;
“Sizce de uygun mudur?" Dedi.Padişahımız resmiyeti çok seven disiplinli bir padişahtı.Etrafındaki herkese “siz” diye hitap ederdi. Bu da onun fevkalade ahlaki terbiyesi ve bihakkın görevini yaptığını gösteren durumdu. Şehzade Abdurrahim Efendi ise gayet edep ve tazim göstererek;
“Siz,nasıl uygun görürseniz hünkarım” ifadesiyle durumu tastiklemişti.O an ki sevincimin tarifi mümkün dahilinde değildi.
Reşat Ağa aldığı emri yerine getirmek adına hummalı bir çalışma başlattı. İstanbulda ki en iyi mimarlarla toplantılar yapılarak,seramik fabrikasının projesi çizdirildi ve kısa süre içinde inşasına başlandı.
Devamı Var
YORUMLAR
Sevgili Selim.
Gayet güzel gidiyor hikayen. Yalnız bazı yerlerde parantez içi açıklamalr yaparsan çok iyi olur. Mesela Murad-ı Hamis ( Beşinci Murat ) gibi. Herkes Farsça bilemez elbette. Bir de bölümler arasına fazla uzun zaman sokma..en azından iki günde bir yayınla kiş bir önceki bölüm ile bağlantı kopmasın.
Selam ve sevgilerimle.