- 563 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MOR RENKLİ AKŞAMLAR
Yeni yetme gençlik heyecanları yerini ilaç tesir etmeyen baş ağrılarına bırakalı çok
olmuştu. Geçmişi bir gün kapıyı çalıp kendisinden hesap soracak diye mütemadiyen
tedirginlik içinde zaman geçiriyordu. Attığı her yanlış adım sonunda mutluluğunun
dengeleri bir kez daha bozulmuştu. Kalbinin derinliklerinde hayallerine kavuşamamış
olmanın verdiği pişmanlık en koyu demindeydi. Muhtaç olduğu teselliyi kimler alıp
götürmüştü bilinmez. Bildiği bir şey varsa o da hayata gittikçe moraran bir pencereden
bakıyor olduğuydu.
Böylesi mor renkli akşamlarda ağlamaktan kızaran gözlerini mehtabın dinginliğine teslim
ederdi. Uyku daha karanlıktı ve şiirdi alabildiğine uzun olan, sevgiyi içine alan dizelerle.
Bitmeyen yalnızlığına ritim tutan işte bu sesti. Duman altı keyiflerin yakın arkadaşı
elindeki fincanda tükenmeyi bekliyordu. Üstündeki rehavetten kurtulmak için kahvesini
yudumlarken köşeyi dönen gölgeye çevirdi başını.
Kırılmış ayağını sürükleyerek yürümeye çalışan zavallı bir kediydi gelen. Yeniden akmaya
davrandı gözyaşları. Kediciğin çektiği bu acıya yüreği dayanmadı. Oturduğu sandalyeden
son bir gayretle kalktı. Kediyi şefkatle kucaklayıp eve getirdi. Yarasını özenle temizledi.
Sonra sıkıca sardı ki çabucak iyileşsin. Ya onun yarasını kim saracaktı?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.