- 1099 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yana yana değil,iç içeliktir esas olan.
Şu an caddede arabalar gidiyor yan yana.
Az önce sokakta insanlar yürüyordu yan yana.
Apartmanlarımız yan yana.
Daireler var yan yana.
Evde/evimizde insanlar oturmuşlar yan yana.
Kısaca "yan yana"lık var ama kalabalıklar içinde de yalnızlık/yalnızlıklar.
...........................
Yıllar önce,bir seminerde,öğretmenlere sormuştum:
-Sizce öğretmen,öğrencileriyle iç içe mi olmalı,yoksa yan yana mı diye.
Büyük bir kısmının cevabı da "yan yana" oldu.
Birer kağıt,kalem çıkarmalarını istedim.
Çıkardılar da.
Sonra şu üç "kelimeyi" kağıda "yan yana" yazmalarını istedim: Bir çuval un,bir kalıp sabun,
bir şeker kamışı.
Yazdılar ve sordum:
-Bakın bakalım yan yana yazdığımız bu üç kelimenin bir anlamı var mı?
Hep birlikte,
-Yok,dediler.
Ama eğer,Halil Cibran’ın "Üç Armağan" adlı hikayesindeki gibi,bu üç kavramı "iç içe"geçirirsek/geçirebilirsek "anlamlı" hale gelirler diye devam ettim.
Şöyle diyordu Halil Cibran:
-Bir zamanlar bir şehirde halkın çok sevdiği ve saydığı bir prens yaşarmış.
Ama bu prense öfke dolu yoksul bir adam da bu şehirde yaşar,dilini de sürekli sövmek için kullanırmış.
Prens bunu bilir ama sabredermiş.
Bir kış gecesi,prensin hizmetkârlarından biri adamın kapısını çalıp,"bir çuval un,bir kalıp sabun ve bir şeker kamışı" getirmiş...
Adam buna çok sevinmiş ve "bunları" sus payı sanmış.
Sonra gidip,piskoposa anlatmış:"Görüyor musunuz,prensin benim hatırıma ne kadar ihtiyacı var?"
Ama piskopos,"Senin prensin ne kadar akıllı,sen ne kadar az anlıyorsun.O simgelerle anlatıyor.Un boş miden için,sabun kirli tenin için,şeker de acı dilini tatlandırman için."demiş.
Sonra adam bir anda kendinden utanır hale gelmiş ve dili de lal olmuş!
................
Yukarda anlatmaya çalıştığım gibi,"yan yanalık" sadece bir duruş veya konumdur.İnsanı "anlamak" için geçerli ya da yeterli bir yol/yordam değildir.
Ben "iç içe"olmanın önemine inanırım çok.Bırakalım "meslekleri",ailede,karı koca ilişkilerinde dahi "iç içelik "önemlidir.
Yan yanalık biraz "yabancılaşma" gibi gelir bana.Ve yüzeyselliktir.
Adına,ister "duygudaşlık",ister "empatik olma" ya da isterse eskilerin dediğince "hemhâl" olmak diyelim "iç içeliktir" esas olan.Ya da Kürtçedeki gibi "Ez ji tu me" diyebilmektir:Ben de senim!
Yan yanalığı matematikteki "birleşim kümesi" gibi düşünürsek,"iç içelik" ise "kesişim kümesine" denk gelir.Yani özelliklerimizin toplamı değil,ortak özelliklerin/yargıların/değerlerin "buluşmasıdır" önemli olan.
YORUMLAR
Lâkin Cibran bir başka şirinde de şöyle der ;
Sonra Almitra tekrar konuştu: "Peki ya beraberlik?"
Ve o cevap verdi:
"Siz beraber doğdunuz ve hep öyle kalacaksınız.
Ölümün beyaz kanatları, sizin günlerinizi
dağıttığında da beraber olacaksınız.
Siz Tanrı'nın sessiz belleğinde bile beraber olacaksınız.
Fakat birlikteliğinizde belli boşluklar bırakın.
Ve izin verin, cennetlerin rüzgarları aranızda dans edebilsin...
Birbirinizi sevin; ama sevgi bir bağ olmasın,
Daha ziyade, ruhlarınızın sahilleri arasında
hareket eden bir deniz gibi olsun.
Birbirlerinizin bardaklarını doldurun;
ancak aynı bardaktan içmeyin...
Ekmeklerinizi paylaşın; ama
birbirinizinkini yemeyin...
Beraberce şarkı söyleyin, dans edin, coşun;
fakat birbirinizin yalnızlığına izin verin;
Tıpkı bir lavtanın tellerinin ayrı ayrı olup,
yine de aynı müzikle titreşmeyi bilmeleri gibi...
Birbirinize kalbinizi verin; ama diğerinin saklaması için değil;
Çünkü yalnızca Hayat'ın eli, sizin kalplerinizi kavrıyabilir...
Ve yanyana ayakta durun; ama çok yakın değil,
Çünkü bir mabedin ayakları arasında mesafe olmalıdır;
Ve meşe ağacıyla, selvi ağacı,
birbirinin gölgesi altında büyüyemez."
Paylaşmak ve iç içe olmak elbette ki güzeldir.. Ama yine de insanların müstakil bir yaşam alanlarının de mutlaka olması gerektiğine inanıyorum..
Saygılar..
sabri ayçiçek
Hatta şu soruda vardı gündemde:Bu kadar iç içe olursak "kaybolma" tehlikesi yok mudur ki denildi.Buna da bir Kızılderili atasözüyle karşılık verdim ve severim çok bu sözü:İyi çitler,iyi komuşular yapar...